www.tarihtekerrurdenibarettir.tr.gg www.kizlarnedenevdekalirlar.tr.gg www.yaallyanon.tr.gg www.cekgityuregimuzaklara.tr.gg

ANA SAYFA
ARAYIŞ
KIYAMET ALAMETLERİ
ŞEYTANIN EVLATLARI
DÜNYA BİR ÇARŞIDIR
CEHENNEM EHLİ VE AZABI
BU DüNYA, BU NESiL HER YÖNDEN, HER CİHETTEN KIYAMET ALAMETi
Bizim hayatımız yalan ulan! Bizim hayatımız yalan!
Söylenen başlarına geldiği zaman, onlara yerden bir dabbe çıkarırız; o da, insanların bizim ayetlerimize inanmadıklarını kesin bir bilgiyle insanlara söyler.
HÜKÜM ALLAH’INDIR EY LANETLENMİŞLER!
E-KİTAP
ziyaretçiler

İlluminati Dünya Komplosu

 

Dünyayı 13’ler Kraliyet Konseyi[Dünya’nın en zengin ve güçlü aileleri] yönetmektedir. Dünya 13’ler Kraliyet Konseyi’nin, 300’ler Komitesine[Dünya’nın en zengin ve güçlü alt-aileleri] verdikleri emirler doğrultusunda yönetilmektedir.

İlluminati örgütünün hedefi başkenti Kudüs olan tek bir dünya devleti kurmaktır. İlluminati’nin güç şebekesi, dünyanın en güçlü kişilerinden, yatırımcılarından, şirket başkanlarından ve siyasilerden oluşuyor. İç çember denilen en tepedeki 13’ler Kraliyet Konseyi’ne bağlı 300 kişi, 13’ler Kraliyet Konseyi’nin alt kadrosunda yer alıyor ve talimatlarını yerine getiriyorlar. “iç çember” üyelerinin ortak özelliği: “Dış İlişkiler Konseyi, Bilderberg, Trilateral Komisyon, Mahson Tarikatı, Kafatası ve Kemik Tarikatı, Apsen Enstitüsü, Malta Şövalyeleri, Opus DEi, Roma Kulübü, Bohemian Grove, Dünya Ekonomik Forumu, Dünya Federalleri” üyesi olmaları. Yılda bir kez bir araya gelen İlluminati üyeleri, hedefledikleri dünya devletini kurmak için planlar yapıyorlar. Bu planların içinde çeşitli ülkelerde ekonomik krizler çıkararak, ülkeleri sömürmek, savaşlar çıkarmak, çeşitli hastalıklar icat etmek, nüfus azaltıcı çalışmalar yapmak ve etnik temizliği desteklemek, “11 Eylül 2001 saldırısı” örneğinde olduğu gibi terör meydana getirmek ve “anti-terör” yasaları çıkarmak yer alıyor! Onların dili sembolizm! Her yerde sembolleri var! Pergel ve gönye, obelisk, piramit, pentagram, 5 köşeli yıldız, 6 köşeli yıldız vb. işaretler, Washington’dan Vatikan’a her yerde! Hedefleri haritaları değiştirmek ve insanları köleleştirmek!

 

Bismillahirrahmanirrahiym. [şeytan] dedi: “Rabbim! Beni azdırmana yemin ederim ki, yeryüzünde insanlar için mutlaka süslemeler yapacağım ve insanların tümünü kesinlikle azdıracağım. İçlerinden riyaya sapmamış, samimi kulların müstesna.” Sadakallahül-Azıym.

[Hicr Suresi, 39, 40. ayetler]

 

O zamandan beri insanlık uğruna savaş devam etmiştir!

 

Bismillahirrahmanirrahiym. Süleyman’ın mülk ve saltanatı konusunda onlar, şeytanların okuyup durduklarına uydular. Hâlbuki Süleyman küfre sapmamıştı. Ancak şeytanlar küfre sapmıştı; insanlara büyüyü öğretiyorlardı. Ve Babil’de Harut ve Marut [iki meleğin] üzerine indirileni öğretiyorlardı. Oysaki o ikisi, “biz bir imtihan aracıyız, sakın küfre sapma!” demedikçe hiç kimseye bir şey öğretmiyorlardı. İnsanlar Harut ve Marut’tan karı-kocanın arasını açacakları şeyi öğreniyorlardı. Ne var ki, onlar onunla ALLAH’ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezler. İnsanlar kendilerine zarar vereni, yarar vermeyeni öğreniyorlardı. Yemin olsun ki, onu[büyüyü] satın alanın ahrette hiçbir nasibi olmayacağını açıkça bilmişlerdir. Öz benliklerini sattıkları şey ne kötüdür! Bir bilselerdi! Sadakallahül-Azıym.

[Bakara Suresi, 102. ayet]

 

Kudüs’ün fethinden 20 yıl sonra Kubbet’üs Sahra Tapınak Şövalyeleri adlı bir savaşçı rahip topluluğu tarafından ele geçirilmiştir. Kudüs’e gelen Tapınak Şövalyeleri Hıristiyanlık öğretilerinden git gide uzaklaşmaya başladı. Eski Yahudi büyücülüğü sanatı, Kabala’yı, karanlık gizemleri ve ritüellerini öğrenmeye başladılar. Yahudiler bu sanatı Firavun’un esiri oldukları dönemde Eski Mısır putperestlerinden öğrenmişlerdir ve Nebukadnezar’ın döneminde Babil’de geliştirmişlerdir. 1307’de Fransa Kralı Philippe, Hz. İsa Aleyhisselam’ı reddetme, eşcinsellik, putperestlik ve büyücülük suçlamaları ile Tapınak Şövalyeleri’ni hapsetmiştir. Ancak bu Tapınak Şövalyeleri’nin sonlarını getirmemiştir. Babil ve Eski Mısır’da başlayanlar açık bir biçimde bugün de yapılmaktadır.

 

[11 Eylül,1990, Amerikan Senatosunda konuşma] ”Söz konusu küçük bir ülkeden fazlasıdır, büyük bir amaç, yeni bir dünya düzenidir.”

 

Yüzyıllardır bunları yapmaktadırlar. Gölgelerden, bütün büyük savaşları, devrimleri ve ekonomik gerilemeleri düzenlemişlerdir. Okuduğunuz, duyduğunuz ve gördüğünüz her şeyi kontrol ediyorlar. Bütün toplumlara kendi düşüncelerini, kalıplarını aşılamışlardır ve kilit otoriter konumları gizlice ele geçirmişlerdir. Gölgelerden yeni bir politik, ekonomik ve sinsice bir dini düzen oluşturmuşlardır. Yapılandırdıkları küresel denetim, Deccal’ın gelişi için yaptıkları hazırlıkların delilleri her tarafta görülmektedir!

 

Dünya’yı kontrol etmenin en etkili ve verimli yolu nedir?

İki kelime. “Akıl kontrolü!” Fark edemediğimiz bir nokta var gerçekte. Devleti yöneten hükümet, yöneticiler ne derse onlar gibi düşünüp, onların istediği şekilde hareket ediyoruz. Düşünmeyi bile bırakmışız. Devleti yönetenlerin düşündüklerini kabullenmişiz hepimiz. Hükümet ne derse doğrudur demişiz. Bize devleti yönetenler bir şey dediğinde, emir verdiğinde hemen emri uyguluyoruz. Düşünmeden, incelemeden, sadece uyguluyoruz. Aslında yapmamız gereken devletin dediği hiçbir şeye inanmamak!

 

“Tarihin en acı yanlarından biri kendini ne kadar tekrar ettiğidir.” Hepimizin yapması gereken medya ve basın organlarını ciddiye almamak! Basın ve medya devleti yöneten hükümetin halkla ilişkiler bölümü gibi çalışmaktadır. Medya ve basın olsun, diğer yerler olsun, bizlere sadece farklarımızdan bahsedilir. Medya ve siyasetçiler hep bizi bölen şeylerden bahseder. Bizi birbirimizden farklı yapan şeylerden bahsederler. Bütün toplumlar da yönetici sınıflar hep böyle çalışır. Geri kalan insanları bölmeye çalışırlar. Zenginler, parayı alıp kaçmak için alt ve orta sınıfları birbirine kırdırırlar. Oldukça basit bir şey ve hep işe yarar. Farklı olan herhangi bir şey hakkında konuşurlar. Irk, din, etnik ve milli geçmiş, iş, gelir, eğitim, sosyal statü, cinsiyet, … Birbirimizle kavga etmemiz ve onların bankaya gidebilmesi için herhangi bir şey. Ekonomik sınıflar nasıl tanımlanır? Üst sınıf parayı elinde tutar ve hiç vergi ödemez. Orta sınıf bütün vergileri öder ve bütün işleri yerine getirir. Fakirler de orta sınıfı ürkütmek için vardır. Çünkü “işlerine” gitmeleri gerekmektedir. Politikacılar bu kelimeyi bilirler. Sizin üzerinizde kullanırlar. Politikacılar geleneksel olarak üç şeyin arkasına saklanmışlardır. “Bayrak, kutsal kitap ve çocuklar”. Eğitimin rezil oluşunun bir sebebi var. Asla düzelmemesi ile aynı sebep. Elde ettiğinizle idare etmek ve mutlu olmak zorundasınız. Çünkü ülkenin sahipleri bunu istemezler. Gerçek sahiplerinden bahsediyorum. Büyük ve zengin olanlar! Gerçek sahipleri: her şeyi denetleyen ve her şeye karar veren büyük ve zengin iş adamları. Politikacıları unutun! Onlar önemsiz! Politikacılar size seçim hakkı tanındığı fikrini sürdürmek için var! Hakkınız yok! Seçim hakkınız yok! Sahipleriniz var! Size sahipler! Her şeye sahipler! Bütün önemli topraklara sahipler! Kolektif şirketleri denetliyorlar ve Kolektif şirketlere sahipler. Uzun zamandır senatolara, meclislere, hükümet binalarına, belediyelere sahipler. Hâkimler[yargıçlar] arka ceplerinde. Bütün büyük medya ve haber şirketlerine de sahipler. Duyduğunuz bütün haber ve bilgileri denetliyorlar. Sizi hayâlarınızdan tutuyorlar. Her sene milyarlarca doları lobileşmek için kullanıyorlar. İstediklerini elde etmek için lobileşiyorlar. Ne istediklerini biliyoruz. Başkalarına daha az ve kendilerine daha çok istiyorlar. Ne istemediklerini size söyleyeyim. Eleştiren, düşünen vatandaş istemiyorlar. İyi derecede bilgilendirilmiş ve eğitim görmüş insanlar istemiyorlar. Bu ilgilerini çekmiyor. Bu onların işine gelmiyor. Bu çıkarlarına aykırı! Budur! Ne istiyorlar biliyor musunuz? Uslu çalışanlar istiyorlar. Uslu çalışanlar. Makineleri çalıştırıp, belgeleri yazabilecek kadar zeki ve pasifçe git gide berbatlaşan işlerde, daha az maaşla, daha uzun sürelerde, daha az haklarla, fazla mesainin olmadığı, almaya geldiğinde yok olan emekliliklerle çalışacak kadar aptal insanlar! Ellerinde daha çok para olsun ki, sabıkalı arkadaşlarına verebilsinler. Ve biliyor musunuz? Alırlar! Sizden hepsini öyle ya da böyle alırlar, çünkü her yere sahipler.

 

Kontrolün en iyisi özgür olduğunu düşündüğün ama temelden yönlendirilip dikte ettirildiğindir. Diktatörlüğün bir şeklinde hapishane demirlerini görüp dokunabilirsin. Öbüründe ise demirleri görmezsin ve kendini özgür sanırsın! İnsan ırkı toplu hipnoz tesiri altındadır! Biz, haber sunucuları, politikacılar, öğretmenler, konuşmacılar tarafından hipnotize ediliyoruz. Biz inanılmaz derecede hasta insanlar tarafından yönetilen bir dünyada yaşıyoruz. Bize anlatılanla gerçekte olanlar arasındaki uçurum kesinlikle çok büyük! Dünyadaki en büyük hipnotizmacı odanın köşesinde duran dikdörtgen bir kutu! Aptal kutusu! Yani Televizyon. Aralıksız bir biçimde bizi gerçeğin ne olduğuna inandırmaya çalışıyor.

 

Tarih boyunca “siyasi düşüncenin denetimi ve yönlendirilmesi” ülkelerin ele geçirilişinde masonların ana silahı olmuştur. Bir ülkenin yöneticileri ve politikacılarını denetlemeye başladıktan sonra kanunlar ve siyasi yapılar onların hedeflerine göre değiştirilmektedir. Ancak bedeni sınırlandırmak aklı sınırlandırmakla aynı anlama gelmediği için Masonlar, küresel egemenliğin, kitleleri onların hedeflerine boyun eğdirtmeye bütünüyle bağlı olduğunu fark etmişlerdir. Böylece amaçlarına direnişi tamamıyla yok etmektedirler. Planlarına karşı her hangi bir ordudan ya da yasadan daha büyük tehlike; gerçekleri gören bir insan, gerçekleri düşünen bir akıldır. Bu tehlikeyi yok etmek için ve amaçlarına ulaşabilmek için Masonlar gelmiş geçmiş en cesur planlarını yapmışlardır. İnsan hayatının bütününü kontrol etmek! Sizin hayatınız!

 

Size karşı kullandıkları silahlar evlerinizde bulunup, sizi ve çocuklarınızı eğlendirip, yavaşça siz farkında olmadan size onların hayat tarzını aşılamaktadır. Günümüz toplumunda insanlar git gide artan bir biçimde çağdaş medya, televizyon, sinema, bilgisayar oyunları, internet, popüler romanlar ve müziği hayatlarının ayrılmaz parçaları yapmıştır. Bunların hepsi ya bilinçli ya da bilinç dışı olarak aldığınız geniş bilgiler içermektedir. Her gün, toplum hakkında idealler, ahlak kavramları ve toplumun nasıl yapılanması gerektiği hakkında fikirler gözlerinizin önüne serilmektedir. Bu medyalar bir bireyin dünya ve var olan her şey hakkındaki görüşlerinin temellerini oluşturmakta önemli bir rol oynamaktadır. Böylece bu bilgiyi denetleyen ve bu medyalara aktaran neredeyse bütün dünya toplumlarına kendi fikirlerini aşılama gücünü elinde tutmaktadır. Bu gerçeği Masonlar kendi çıkarları için kullanmaktadır. Masonlar özellikle eğlence sektörünü insanlara kendi düşünce kalıplarını açıkça ya da bilinçaltı vasıtasıyla aşılamak için kullanmaktadır. Kullandıkları yöntemler değişmektedir ancak amaçları aynıdır. İnançlarını ve ideallerini kendi fikirlerinizmiş gibi sahiplendiğiniz zamana kadar dayatmaktadırlar.

 

Bunun ispatını bulmak oldukça kolaydır. Sadece dünyadaki medyaya kimin sahip olduğunu ve yürüttüğünü bulmanız yeterlidir. Gizli örgütler sayesinde ayakta duran azınlığın olduğunu bulacaksınız! Dünyadaki medyaya Siyonistler, Satanistler, Yahudiler sahiptirler. Çoğu Eskenazi’dir[Aşkenaz’dir.]

 

Masonlar/Siyonistler/Satanistler/Yahudiler/İlluminatiler müzik, medya, eğlence ve porno sektörünün sahipleri ve işletmecileridir. Bunu sadece insanlara akıl kontrolü ile telkin yapmak için yapıyorlar. Masonların/Siyonistlerin/Satanistlerin/Yahudilerin/İlluminatilerin bütün medyanın sahibi olması kesinlikle bir tesadüf değil! Çünkü Masonların/Siyonistlerin/Satanistlerin/Yahudilerin/İlluminatilerin yaşayabilmesi insanların beyni yıkanmış ve telkin edilmiş bir halde olmalarına bağlı! Gerçekleri düşünen ve düzgünce yapılandırılmış bir toplum zorbalar tarafından yönetilebilir mi? Tabi ki hayır! Size fikirler ve bakış açıları ile telkin etmek dışında toplumlar arası yozlaşmayı oluşturacak, iyice düşünülmüş ve sinsi bir şeytani planı yürütmekteler. Çünkü amaçsız ve yozlaşmış bir topluma kolaylıkla hükmedilir. Neden mi? Çünkü hiçbir şeyi desteklemeyen bir insan her şeye inanabilir. Masonlar/Siyonistler/Satanistler/Yahudiler/İlluminatiler Deccal’ın gelişi için böyle bir toplum hazırlamaktadırlar. Başka nasıl “Yeni Dünya Düzenini” kabul ettirebilirler? Sanatçıların ya da “idollerin” gelişimi bu sektörün başında bulunanların neler hedeflediğini açıkça göstermektedir.

 

Hepimiz kötü telkinlerin kurbanlarıyız. Bir karikatürde bir seks mührü yapabilmek için sanatçı önce cinsel objeyi çizip daha sonra bunu eserin içinde gizlemektedir. Bu bir çocuğun cinselliğini çok erken bir yaşta etkinleştirmektedir. Psikolojik savaşın temelleri Nazi Almanya’sında atılmıştır. Nazi ideolojisinde “Weltanschaukrieg” adlı bir olgu vardı. Bu da “Dünya Görüşü Savaşı” demektir. Amaçları fethettikleri ülkelere kendi ideolojilerini dayatmaktı. Amerikalılar bu fikri alıp Amerikan sürümünü yapıp adını “psikolojik savaş” koymuştur.

 

Britanya Armacılık Okulu, kraliyet armasını 500 senelik kuralların rehberliğinde tasarlamıştır.

Britanya Hanedanlığı Arması’nın üstündeki semboller Britanya’nın İbrani kökenini göstermektedir. İncil’de arp, İbrani Kral Davut’u simgelemektedir. Kalkanı tutan İncil’deki kükreyen aslan ve ünikorn İsrail ülkesini simgelemektedir. “Dieu Et Mon Droit” sözü, “Tanrı ve hakkım” demektir. Britanyalı hükümdarın sonsuz yönetme hakkını belirtmektedir. Bu armayı oldukça ilginç kılan simgenin bütününde Deccal ile ilgili İncil’deki bütün vahiyleri barındırmasıdır.

 

Neden Deccal yakında gelecek biliyor musunuz? Çünkü temelleri ve gelişinin simgeleri her tarafta gözükmektedir! Daha da önemlisi her zaman satın aldığımız ürünlerle Masonlara/Siyonistlere/Satanistlere/Yahudilere/İlluminatilere finansman sağlıyoruz!  Marlboro sigarasının üzerinde “Veni-Vidi-Vici” yazar. “Geldim-Gördüm-Fethettim” Bu söz kime ait? Başka hangi okült simgeleri biliyorsunuz? Karanlık kardeşliği simgeleyen “Kafatası ve kemikler” simgesini biliyor musunuz? Bush Ailesi ve diğer Amerikan Kraliyet Ailelerinin evi olan gizli örgüt ne peki? Neden “kafatası ve kemik” simgeleri günümüzde bu kadar moda oldu? Endüstrilerimizi kim denetliyor?

 

Şuan dünyayı 13’ler Kraliyet Konseyi[Dünya’nın en zengin ve güçlü aileleri] yönetmektedir. Dünya 13’ler Kraliyet Konseyi’nin, 300’ler Komitesine[Dünya’nın en zengin ve güçlü alt-aileleri] verdikleri emirler doğrultusunda yönetilmektedir.

 

Dünya’nın ekonomisini IMF, Dünya Bankası, Merkez Bankalar, Vergiler, Faizler, Uluslar Arası Ödeme Bankası, vs. ile kontrol ediyorlar.

 

Dünyadaki Hammaddeyi Kolektif şirketler ile denetliyorlar.

 

Dünya da yaşayan insanları camiler, kiliseler, sinagoglar, devletler, hükümetler, okullar, medya ve basın ile denetliyorlar.

 

Toplumun hammaddesi ise işçiler, yani borç köleleri.

 

Paranızı ve daha doğrusu hangi kolektif şirketleri desteklediğinizi denetleyebiliyorsunuz. Örneğin; Starbucks’ın İsrail Devleti’nin en büyük destekçilerinden biridir! Howard Schultz bu sayede İsrail’den, “İsrail’in 50. Yılı Zion Dostu Takdir Ödülü” gibi çeşitli ödüller almaktadır. Eğer bunu anlayabiliyorsanız, Starbucks logosunun ve ismin gerçek anlamını anlamaya başlayabilirsiniz! Siyonist bir dünyada yaşıyoruz. Siyonist liderlerle, Siyonist yöneticilerle yaşıyoruz. Siyonist amaçlar uğruna çalışanlar tarafından yönetiliyoruz.

 

Her şeyin niye böyle gittiğini anlamak için önce enerjinin işleyişini anlamamız lazım. Bazı mimari eserler belirli enerjileri aktarabilmek için tasarlanmıştır. Ancak bu siz olmadan gerçekleşememektedir. Çünkü bu yapıların içinde yapılan davranışlar ve ya ritüeller nasıl bir enerji aktarıldığına karar vermektedir. Dünya’daki her şeyde olduğu gibi bu da olumlu ya da olumsuz bir şekilde kullanılabilir. Enerji aktarımı için en önemli tasarımlar hangileridir? Piramitler, sekizgenler ve kubbeler. Bu tasarımlar enerji aktarımı için en güçlü ve etkin olanlarıdır. Mason/Siyonist/Satanist/Yahudi/İlluminati/Elit sınıf, bu konuyu yapılarında da görüldüğü üzere çok iyi bilmektedir. Camiler, kiliseler ve sinagoglar yapıcı enerji aktarırken, Mason/Siyonist/Satanist/İlluminati/Elit sınıf yıkıcı enerji aktarmak için yapılarını inşa etmektedir. Temelde bu bir enerji savaşıdır. Masonların/Siyonistlerin/Satanistlerin/İlluminatinin sapık inancına göre Deccal, dünya çapındaki enerji belli bir şekilde olduğunda ancak gelebilecektir.

 

Burj Dubai [Dünya’nın en uzun gökdeleni]. Gökdelen 2008’de 700 metre yüksekliğini aştığından beri Dubai sisler altında kalmıştır.

Şu anda 900 metre yüksekliğinde ve git gide artmaktadır. Geneli çöl olan Dubai artık sisler altında. Hiçbir meteorolog aradaki bağlantıyı görememekte! Bu özgün tasarımlı merkezi yapının inşası bittiğinde şehre ne olacak? Bu bina çevresinin enerjisini emecektir. Sadece canlılar yararlanılacak enerjiyi üretebilmektedir. Bu tip şeyler her tarafımızda var. Bu binalarda yapılan şeyler aktarılan enerjinin özelliğini belirlemektedir. Eğer araştırırsanız dünya üstündeki en önemli yapıların “Ley Hatları”nın kesişme noktalarına yapıldığını bulursunuz. Ley Hatları dünyadaki stratejik enerji noktalarını belirtmektedir. Masonların/Siyonistlerin/Satanistlerin/İlluminatinin kutsal geometrisi, Ley Hatları ve mimarisi birbiri ile uyumlu halde kullanıldığında Masonların/Siyonistlerin/Satanistlerin/İlluminatinin sapık inancına göre bir “Yıldız Kapısı” oluşturulacaktır.

 

Nasıl denetlendiğimize tekrar değinirsek;

 

1. akıl

2. beden

3. ruh

 

Eğer bu potansiyelinizin farkına varamazsanız bu tip bir denetim sisteminin önemini anlayamazsınız.

Anlamanız gereken şudur: Her şey enerjidir!

Bedeninizi en küçük parçalarına ayırdığınızda neleri bulursunuz? Atomları, elektronları ve protonları! Bu ne demek? Bu en temel halinizde enerjiden oluşturulduğunuz anlamına gelir. Etrafınızdaki dünya ve evren de öyledir. [Subhanallah]. Bu, ALLAH’ın sizi, çevrenizdeki enerjilerden etkilenebilen ve daha da önemlisi sizin de çevrenizdeki enerjileri etkileyebildiğiniz enerji aktarıcıları olarak yarattığı anlamına gelmektedir. Olumlu enerji yayabilirsiniz ya da olumsuz enerji yayabilirsiniz. Aynı zamanda olumlu ya da olumsuz enerjilerin etkisi altında kalabilirsiniz. Bu nasıl olmaktadır? Eğer yüksek titreşimde olumlu enerji yaymaya başlarsanız bu dıştaki aynı tip enerji ile birleşmektedir. OLUMLU! Bu sizi olumlu bir enerji düzeyinde tutmaktadır. Eğer olumsuz enerji yayarsanız bu dışınızdaki olumsuz enerji ile birleşip sizi olumsuz bir enerji düzeyinde bırakmaktadır. Olumsuzluğu getirmektedir. O yüzden “ne ekersen onu biçersin”. Çevremizin enerjisinden yoğun bir biçimde etkileniyoruz. Bu yüzden doğanın olumlu ve iyileştirici enerjisi çevresinde harika hissederiz. Şehrin neredeyse ölmüş olumsuz enerjisi etrafında o yüzden hiç iyi hissetmeyiz. Örneğin, bir camiye girdiğimizde olumlu ve manevi enerjiyi doğrudan hissederiz. Çoğu camide şu söz yazmaktadır: “ALLAH’ın bu evine ALLAH’a ibadet ve ALLAH’ı hatırlama isteği dışında bir şey getirmeyin”. Bu ibadet sayesinde aracılık edilen enerji bu kadar olumlu ve manevidir. Bu yüzden camiler %99 aynı şekilde yapılmıştır. Bu olumlu enerjiye aracılık edebilmek için!

Sekizgen minareler ve kubbeler. Neredeyse her cami sekizgen minareler ve kubbeler ile inşa edilmektedir. Köşedeki sıradan camiden en ünlülerine kadar! Bu mimari sadece camilere özgü değildir. Sekizgenler, kubbeler ve piramitler enerji aktarımı için en güçlü yapılardır. Peki, hangi tip enerjinin aktarılacağına ne karar vermektedir? Bina içindeki insanların yaptıkları! Devlet binalarında ve Mason/Siyonist/Satanist/İlluminati/Elit kesimin diğer mülklerinde kötü ve ya şeytani enerjileri aktarmak için birçok geç saat faaliyetinin ya da “ritüellerin” yapıldığından emin olun! Masonlar kapalı kapıların arkasında öncülerinden onlara kalan gizli ayinleri ve ritüelleri yaparlar. Bunlar “dereceler” olarak adlandırılan üyelik kademelerinin temelini oluşturmaktadır. Mason/Siyonist/Satanist/İlluminati/Elit kesimin sahibi olduğu neredeyse her yapı nesillerce aktarılan evrensel bilgilere dayanan Masonların/Siyonistleri/Satanistlerin/İlluminatinin kutsal geometrisine göre yapılmıştır. Enerji, mimari ve kendiniz arasındaki ilişkiyi anladığınızda, neyin, neden yapıldığını anlamaya başlayacaksınız. Masonların/Siyonistlerin/Satanistlerin/İlluminatinin sapık inancına göre Yıldız kapıları dünyanın “Girdap Noktalarının” olduğu konumlardır. Bu noktalar büyük miktarlarda enerji içermektedir. Mason/Siyonist/Satanist/İlluminati/Elit kesim bu girdap noktalarının kimilerine kendi yapılarını yerleştirmiştir. Mason/Siyonist/Satanist/İlluminati/Elit kesim, şeytanın onların ilahı olduğuna inanan satanistler olduğu için, nasıl bir enerjinin aktarıldığını siz de tahmin edebileceksinizdir. Ya da bu şeytani ritüellerle hangi varlıkların çağırıldığını. Masonlar tarafından mali anlamda desteklenen politikacılar mason ideolojisini yaydılar. Fransız ordusunun yüksek rütbeli askerlerini üye yapan gizli mason locaları onlara kendi fikirlerini aşıladılar. Fransa halkını, politikacılarını ve askerlerini kendi denetimi altına alan masonlar artık vurgunlarını yapabilirlerdi. Masonluk gizli ancak düzenli bir biçimde devrimi yapabilmek için uğraşmıştır. Masonluğun Fransız İhtilali’nin tek faili olduğu bilinmektedir.

Amerika’nın sözde kurucuları Plymouth Rock’a vardıklarında yanlarında hem haklarını kaybetmiş insanlar hem de Avrupa’nın Masonik öğelerini getirdiler. Amerika’nın kurucularının Avrupa’dan kaçtığı haksızlıklar gaddar bir Britanya rejimi şeklinde burada da onları bulacaktı. Yeni devleti tamamıyla ele geçirebilmek için masonlar Fransa’da uyguladıkları yöntemi kullandılar. İngiliz monarşisi masonlar tarafından yönetilmesine rağmen Amerikan monarşisi gerekli bir çarpışmaydı. Savaşan insanlar masonların amaçlarına ulaşması uğruna harcanabilirdi. İnsanların duyguları kızgınlığa yönlendirildi. Fransa’da da olduğu gibi bu kızgınlık savaşa dönüştü. Ancak bu sefer, önceki hatalar tekrarlanmayacaktı. Masonlar, Avrupa’da Napolyon karşısında neredeyse yenilmelerinden derslerini almışlardı. Olası her türlü direnişin liderleri mason planlarına uygun olmalıydı. Britanya’ya karşı savaşın lideri George Washington oldu. 4 Temmuz 1776’da bağımsızlık bildirgesi ilan edildi. 17 Ekim 1781’de Britanya sonunda yenilmişti ve sömürgelerini Amerikalılara teslim etti. Dünyanın ilk mason devleti kurulmuştu; masonluğu her yönüyle temsil eden bir devlet. Amerika’daki mason etkinliği, dünyanın ilk mason başkanı George Washington’un resmi ve mason simgesi olan “Her Şeyi Gören Tek Göz’ün” olduğu 1 dolarlık banknotta açıkça gözükmektedir. Böylece “Yeni Dünya Düzeni” doğmuştu. Geçmişlerinden, Firavunların ve beklenilen son Firavunun onuruna! Deccal uğruna! Tevrat, İncil, Kuran, Hz. Musa Aleyhisselam, Hz. İsa Aleyhisselam, Hz. Muhammed Aleyhisselatu Vesselam. Bütün peygamberlerin önceden haber verdiği Deccal uğruna!

 

Bismillahirrahmanirahiym. Azabın, yalanlayıp yüz çevirenler [ALLAH’ın birliğine ve peygamberlerine inanmayanların] üzerine olacağı bize vahiy olundu.” Sadakallahül-Azıym.

[Taha suresi, 48. ayet]

 

Bismillahirrahmanirrahiym. Firavun dedi: “Sizin Rabbiniz kim, ey Musa?” Musa dedi: “Rabbimiz, her şeye yaratılışını lütfeden, sonra da yol-yordam gösteren kudrettir. Firavun dedi: “Peki, ilk nesillerin hali ne olacak? [Musa dedi:] “Onlara ilişkin bilgi, Rabbim katında bir Kitap’tadır. Rabbim ne şaşırır ne de unutur. Yeryüzünü size beşik yapan, yeryüzünde sizin için yollar açan, gökten su indiren ALLAH’tır. Biz o suyla çeşitli bitkilerden çiftler çıkardık. Yiyin, hayvanlarınızı yayıp otlatın. Kuşkusuz bunda, aklı başında insanlar için ibretler vardır. Sizi yerden yarattık. Tekrar oraya göndereceğiz. Ve oradan sizi bir kez daha çıkaracağız. Yemin olsun, o Firavun’a ayetlerimizin tamamını gösterdik ama yalanlayıp inadını sürdürdü. Sadakallahül-Azıym.

[Taha Suresi 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56. ayetler]

 

Bismillahirrahmanirrahiym. Derken Firavun, ordusuyla birlikte onların arkasına düştü. Ama denizden onları sarıp kuşatan, sarıp kuşattı. Firavun kendi toplumunu saptırmıştı; kılavuzluk edemedi.

[Taha Suresi, 78, 79. ayetler]

 

Kuran’a inanan herkes Kuran’ın temel mucizesinin sonsuza kadar, her çağa uygun ve uygulanabilir olduğunu bilir. Kuran’daki Firavun örneğinin sadece Hz. Musa Aleyhisselam’ın karşısındaki Firavun’a değil, kendi güç ve kanun düzeniyle, ALLAH’ın tekliği ve otoritesine kafa tutan her türlü kişi ve sisteme uygundur.

Size günümüz Firavunlarını tanıtayım.

 

Masonların geçmişten günümüze kadar kullandığı gizemler, hükmeden Elit kesimden 4000 senedir Mısır’ın hareketli kumlarında gizli tutuldu. Eski Mısır halkı, tapınakları, mezarları ve toprak kaplarında, kültür ve tarihleri hakkında ayrıntılı kayıtlar tuttular.

 

Neden eski Mısırlıların hayatı hakkında her türlü ayrıntının kayıtlı olduğunu ancak en mükemmel eserleri, piramitler hakkında hiçbir şeyin yazılı olmadığını merak etmediniz değil mi? Neden piramitlerin yapımı hakkında hiçbir şeyden bahsedilmemiş? Neden? Çünkü masonların gizemi ya da sırrı, bilmecenin büyük bir parçası! Bunlar Firavun sisteminin delilleridir.

 

1.İbrani Peygamber Hz. Yakup’un taşı, İngiltere Kraliçesi’nin tahtında ne arıyor?

2. Neden İngiltere Kraliçesi simgesel bir Mısır basamak piramidinde taçlandırıldı?

3. İngiltere Kraliyet tacının tabanında 12 İbrani kavimi simgeleyen 12 taş bulunmaktadır. 12 kavimi simgeleyen bu taşlar Kenan ülkesi rahiplerinin göğüslüklerinde de bulunmaktadır.

4. Britanya[İngiltere] bayrağı Hz. Yakup’un 12 kavminin yeniden birleşmesini simgelemektedir. Bayrağın kırmızı, beyaz ve mavi renkleri Mısır’ın üç tacıyla aynıdır.

5. İngiliz Kraliyet asası Eski Mısır’dan gelmektedir. Mısır putu Amen ve kendilerini Amen’in oğulları olarak tanıtan Mısırlı Firavunlar tarafından taşınmaktaydı. İngiliz Kraliyet asası şu anda Firavunların soyundan gelen 2. Elizabeth tarafından taşınmaktadır. Asasında dünyanın en büyük elması, “Afrika’nın Yıldızı” bulunmaktadır.

6. İngiltere Kraliçesi’nin cezalandırma kırbacı resmen kolunun altında gizlenmiştir. Bu kırbaç yine Eski Mısır Firavunlarından gelmektedir.

7. Arı simgesi İngiltere Kraliçesi’nin kraliyet giysilerinde görülmektedir. Eski Mısır’da bu Mısır Kraliyeti’nin ve Mısır’ın simgesiydi.

8. Britanya[İngiltere] Kraliyet armasındaki semboller, Britanya’nın İbrani kökenlerini göstermektedir.

9. Hâkimler ve kraliçenin üst düzey memurlarının giydiği başlıklar Eski Mısır’dan gelmektedir.

10. Prens Charles’ında giydiği fistanlar, beyaz fistan giyen Eski Mısır Firavunlarından gelmektedir.

11. Mısır Kraliyeti ensest[aile içi] ilişkiler yaşıyordu. Gücü ve parayı aile içinde tutmak için anneler oğullarıyla, erkek ile kız kardeşler birbirleriyle evleniyorlardı. Liste uzadıkça uzuyor.

 

Günümüzde hala aynı Firavun soyu tarafından yönetiliyoruz!

 

Şuan dünyayı 13’ler Kraliyet Konseyi[Dünya’nın en zengin ve güçlü aileleri] yönetmektedir. Dünya 13’ler Kraliyet Konseyi’nin, 300’ler Komitesine[Dünya’nın en zengin ve güçlü alt-aileleri] verdikleri emirler doğrultusunda yönetilmektedir.

 

Dünya’nın ekonomisini IMF, Dünya Bankası, Merkez Bankalar, Vergiler, Faizler, Uluslar Arası Ödeme Bankası, vs. ile kontrol ediyorlar.

 

Dünyadaki Hammaddeyi Kolektif şirketler ile denetliyorlar.

 

Dünya da yaşayan insanları camiler, kiliseler, sinagoglar, devletler, hükümetler, okullar, medya ve basın ile denetliyorlar.

 

Toplumun hammaddesi ise işçiler, yani borç köleleri.

 

Bismillahirrahmanirrahiym. Ant olsun, Firavun hanedanına da uyarılar gelmişti. Sadakallahül-Azıym.

[Kamer Suresi,41. ayet]

 

Dubai’deki Firavunun halkında garip bir şeyler var. Burj Dubai dünyadaki en uzun bina! Dubai’de her yerden görülebiliyor. Her zaman sisler içinde. DIFC binasıyla beraber onlara “KAPILAR” denmektedir. Sekizgen piramitler.

Şimdi de Dubai’deki WAFI alışveriş merkezine bakalım. Firavun putlarına adanmış. WAFI, sadık olan demektir. WAFI alışveriş merkezinin binası tamamen Mısır Heykelleri ve Eski Mısırlıların yapmış olduğu resimlerle doludur.

 

İçine bakıldığında ise, bir piramitin altında sekizgen oluşturan 8 sütun bulunmakta. Ve bütün piramitler de olduğu gibi masonların “her şeyi gören gözü” en üstte.

 

Ele geçirme işlemi.

Firavunların başlarındaki kuş neyi simgeler? ALLAH’a ibadet etmediklerini biliyoruz. O zaman kime hizmet ediyorlar?

 

WAFI alışveriş merkezinin içinde KARE kafe var. 2 sütun arasında 3. piramiti oluşturmakta.

 

Eski Mısırlıların ibadet ettikleri Eski Mısır’ın “her şeyi gören gözü”  ve günümüz. Şeytanın planının yavaşladığını ya da değiştiğini hiç düşünmeyin bile. Artık uyanma ve hangi tarafa hizmet ettiğinizin farkına varma vakti. Binanın içinde bir yere çıkan sarmal girdap bulunuyor.

 

“Klon Yardımı” ve Rael adlı birini hatırlıyor musunuz? Hashemfilms ve John McGovan Yeti avcısı hakkında bir belgesel hazırladıktan sonra UFO tarikatı hakkında bir belgesel çekmeye karar veriyorlar. Amerika Birleşik Devletleri’nin her yerini geziyorlar. “Ünlü” dizisinde Patton Oswalt TV adlı programın ve mühür büyüsü sistemini anlayabilmek için Hollywood’a ve New York’a sızıyorlar. “Bütün çocuklarım, Bizim Ev, Olağan Şüpheliler” filmlerinin setlerine sızıyorlar. Sahne arkalarında nelerin döndüğünü öğrendikten sonra Abdullah ve Hashemsfilms Deccal’ın sistemini açığa çıkarmak için bütün Amerika Birleşik Devletleri’ni gezmeye başladı. Yolculuklarında birkaç kişiyi ve birden fazla sahte peygamberi açığa çıkardılar.

Dünya masonluğunun, büyük şeytani sırlarını açığa çıkardı. UFO fenomeninin büyük sırlarını ortaya çıkarıp hepsini cinler ve kara büyüye bağladı. Bu hareketin ve peygamberlerinin Yeni Dünya Düzeni’ni destekleyen ajanlar olduğunu ortaya çıkardı.

 

Hepsi sizin Yeni Dünya Düzeni’ni kabul etmeniz için yapılan propaganda.

 

Aslında bir şey bilmiyoruz. Ne bildiğimizi kendimize açıklayamıyoruz. Ama hissedebiliyoruz. Hayatımız boyunca dünyada bir şeylerin yanlış olduğunu hissettik. Ne olduğunu bilemedik, ama var. Aklımızı çıldırtan bir kıymık gibi!

 

“Yeni Dünya Düzeni” nedir?

 

Hepimizin etrafında, pencereden dışarı baktığımızda ya da televizyonu açtığımızda görüyoruz. İşe gittiğimizde hissediyoruz, camiye, ibadethaneye gittiğimizde, … Bizi gerçeğe kör etmek için gözlerimizin önüne serilen dünyadır. “Hangi Gerçek?” Hepimiz birer köleyiz! Hepimiz esarete, kokusunu alamadığımız, tadamadığımız, dokunamadığımız bir hapishaneye doğduk. Aklımız için bir hapishane!

 

Deccal’ın anlamı nedir?

“Deccal” Arapların, bir devenin “uyuz” olduğunda kullandığı bir kelimeydi. Hasta olduğunda tedavi amacıyla üstüne zift dökerlerdi. Hastalığı görmemeniz için devenin üstüne zift dökerlerdi. Dıştan deve düzgün görünürdü çünkü üstüne zift dökülmüştür. Anlayabildiniz mi? Deccal hastalığın üstünü ziftle örter ve hastalıkların iyi gözükmesini sağlar. Hz. Muhammed Aleyhisselatu Vesselam Efendimiz nasıl ahiret için çalışmamız gerektiğini söylediyse Deccal da dünya için çalışmamız gerektiğini söyleyecektir. Nasıl Hz. Muhammed Aleyhisselatu Vesselam dünyanın bir hayal olduğunu ve bizi aldatacağını söylediyse, Deccal da bizlere ahiretin hayal olduğunu söyleyecektir. Bizi bu hayat için yaşamaya zorlayacaktır.

 

Reklâmlarda ne derler? “Sadece bir kere yaşarsınız! Öyleyse olabildiğince dolu yaşayın.” Budweiser reklâmında olduğu gibi. “Ancak bir kere yaşarsınız. Ancak bir kere etrafında dönersiniz. Olabildiğince dolu yaşayın.” Bu çağımızın mesajı! Derin materyalizmin bir mesajıdır. İnsanlara daha çok satın alarak daha mutlu olunacağını anlatan bir mesaj. Daha fazla satın alın ve mutlu olun. Bu bir slogan! Mutlu ol! Dert etme, mutlu ol! 1 dolarlık banknotun arkasında bir mühür bulunmaktadır. O mühre Amerika Birleşik Devletleri’nin mührü denmektedir. Mührün arkasında, Amerika Birleşik Devletleri’nin büyük mührünün arkasında tek gözü olan bir piramit bulunmaktadır. Şimdi, tek göz, Eski Mısırlıların Güneş Putu RA’yı temsil etmektedir. Güneş ışınları kelimesi de bundan türemektedir. Mısırlıların Güneş Putudur. Aynı Mitraizm karakteri. Tekrar, tekrar gözükmektedir. Bu masonların putu RA’dır. 1 dolarlık banknota baktığınızda, piramitin tepesi haricinde tamamının yapıldığını görürsünüz. Tepesi haricinde yapılmıştır. Göz tepe noktasının üstünde durmaktadır. Ancak daha aşağıya inmemiştir, Masonik projeleri bitene kadar da inmeyecektir.

 

1 dolarlık banknotun arkasına “Novus Ordo Seclorum” ve “Annuit Coeptis” yazmışlardır. İnandıkları “putları projelerinden memnun” anlamına gelmektedir.

Proje nedir? Asıl soru o! Putlarının memnun olduğu proje ne? Proje harfiyen, bütün dünyanın laikleştirilmesidir. Bütün dünyayı dini inançlarından ayırmaktır! Projeleri budur. Bu yüzden adı “Novus Ordo Seclorum”dur. Yeni laik ya da dünyevi düzen! Eğer bunu Arapça’ya çevirirseniz şu anlama gelecektir: “Dünyanın Yeni Düzeni; Dünyevi, Yeni Din Dışı Düzen” olacaktır. Ya da “Yeni Dünyevi Düzen”.

 

Hayal ve materyalizm temelli, dünyevi bir düzen! “Amerikan Rüyasını yaşayın!”. “Fırsatların ülkesi”. Asla tam olarak ulaşamayacağınız dünyevi zevklerle dolu materyalist bir dünya. Ancak “Deccal”ın illizyonları ile hayatınızı onlara ulaşmaya adayabilirsiniz. Onlara ulaşabilmek için sistemin parçası olup ona hizmet etmelisiniz. Bu sizi ne yapacaktır? BiR KÖLE!

 

Deccal’ın sistemini canlı tutabilmek için birçok araç kullanılmaktadır. En etkili araçlardan bir tanesi insanların medya vasıtasıyla telkin edilmesi! Düzenli olarak size yönlendirilen mesajlar, örneğin haberlerde bulunmaktadır. Birçok insanın fark edemediği şudur: müziklerde, reklâmlarda, filmlerde, çizgi filmlerde ve televizyon şovlarında bilinçaltı telkinler vardır. Bu mesajları veren ünlüler, bilinçli ya da bilinçsiz bir biçimde, yavaşça bu hileye katılmaktadırlar. Hayranların takip ettiği ilahlar haline gelmektedirler. Gizli örgütler, sadece bu ünlüleri ve bu ünlülerin çalıştığı sektörleri kontrol edip, kendilerine bir kitlesel kontrol aracı edinmektedirler. 1960’lardan beri bu yapılmaktadır.

 

Bir sevgiliye yazılan aşk şarkısı olarak gözüken bir şarkı gerçekte Deccal’a ve sistemine adanmış bir ibadet olabilir.

 

[Britney Spears, şarkı] “Biliyorum. Genç olabilirim. Ama benimde duygularım var. Yapmak istediğim şeyi yapmak zorundayım. Beni bırakın ve sadece dinleyin. Senin kölenim. Kendimi tutamıyorum. Denetleyemiyorum. Senin kölenim. Reddetmiyorum. Gizlemeye çalışmıyorum.”

 

Sanatçıların şarkılarda verdiği mesaj tamamıyla şeytanidir. Deccal ve şeytandan, doğrudan size yönlendirilmiştir.

 

[Madonna, şarkı] “Gözlerin ne görmek isterse onu görürsün. Hayat nasıl senin istediğin şey olabilir ki? Kalbin açık değilse donuksundur. Ne kadar aldığınla kendini tüketiyorsun. Nefret ve pişmanlıkla vaktini harcıyorsun. Kalbin açık değilse, bozuksundur. Eğer kalbini eritebilirsem asla ayrı olmayız. Kendini bana ver. Anahtar sende. Birisini suçlamanın manası yok. Senin gibi benimde acı çektiğimi bilmelisin. Eğer seni kaybedersem kalbim kırılacaktır. Sevgi bir kuştur. Uçmaya ihtiyacı vardır. İçindeki acıları bırak, ölsün. Kalbin açık değilse, donuksundur. Eğer kalbini eritebilirsem asla ayrılmayız. Kendini bana ver. Anahtar sende.”

Bu şarkını klibin de şöyle yazar: “Karşı çıkarak vaktini harcıyorsun. Sadece “kendini bana ver”.

 

Masonların/Siyonistlerin/Satanistlerin/İlluminatinin sapık inancına göre cinler siyah kargalara ve siyah köpeğe dönüşmektedir. Bu şarkının klibinde Madonna önce siyah kargalara, sonra siyah bir köpeğe dönüşmektedir.

 

Masonik görevine sadık Madonna, aynı klipte putuna ritüel bir dans sunmaktadır.

Madonna şarkıda “ommm” diye mırıldanmaktadır. Hindu putu “Om”un ilahisini söylemektedir.

 

Sözde bir Yahudi Kabalisti niye bir Hindu putu için ilahi söylemektedir? Çünkü Kabala’da ve Hinduizm’de aynı putlara ibadet edildiğini bilmektedir! Birçok uygarlıkta yeniden öne sürülen ve ibadet edilen aynı Mitraizm putlarıdır.

 

MADONNA ABC kanalında katıldığı bir programda: “Yahudi ayinlerine katılmıyorum. Tevrat’ı okuyorum ama Yahudi değilim, Musevi değilim. Dinler ötesi bir bağlantı kurduğumu düşünüyorum.” demiştir. Dinler ötesi bir bağlantı? Yani putperestlik!

 

Madonna İlluminati sanatçıların liderlerinden biri olmuştur. Bu müzik sektöründe çalışan bütün sanatçıların satanist ya da programın yürütücülerinden biri olduğu anlamına gelmemektedir. Ama müzik sektöründe çalışan bütün sanatçılar şeytana hizmet etmektedir. Şarkıcılar İlluminati ve Deccal’ın araçlarıdır. Bu temelde bu şarkıcıların gerçekte sanatçı olmadıklarından, müziklerini, sözlerini yazmadıkları ve seçmedikleri, ne yapmaları gerektiği söylendiğinden kaynaklanmaktadır. Şarkılar onların yerine seçilmektedir. Başkaları sözleri ve müziği yazmaktadır. Sektörü İlluminati kontrol ettiğine göre, başarılı olması gereken eserlere gerekli desteği veriyorlar. Bütün bu sanatçıların ortalama bir sesi var. Birçoğunda ses bile yok. En son trendleri dayatmak için kuklalık yapıyorlar. Bazıları büyük planı anlamıyorlar. Bazıları çok iyi biliyorlar. İlluminati insanları kontrol için müziği bu şekilde kullanmaktadır ve bu şekilde şeytani şarkılar yapılmaktadır.

 

[ŞARKI] İlluminati yıldızı damalı yıldız kapısından çıkmaktadır. “kalbim senindir. Asla dünyalarca uzakta olmayacağız. Belki dergilerde… Ama yine sen yıldız olacaksın. Çünkü karanlıkta parlak arabalar göremezsin. İşte bana orada ihtiyacın olacak. Seninle her şeyi paylaşırım. Çünkü güneş parladığında beraber parlayacağız. Sonsuza kadar burada olacağını söylemiştim. Her zaman arkadaşın olacağımı söyledim. Bir yemin ettim, sonuna kadar arkasındayım. Her zamankinden daha fazla yağmur yağdığına göre hala birbirimizin olduğumuzu bil. Şemsiyemin altında durabilirsin. Şemsiyemin altında. Şemsiyemin altında. Şemsiyemin altında.”

 

Tek göz, Mısırlıların Güneş Putu RA’yı temsil etmektedir. Güneş ışınları kelimesi de bundan türemektedir. Güneş Putudur. Aynı Mitraizm karakteri. Tekrar, tekrar gözükmektedir. Bu masonların putudur.

 

Ciddi olayları anlatmak için müziği kullanan bir sanatçı da işaretleniyor. Öncelikle halkın gözündeki değerini yok ediyorlar.

“Kel kafa, ölü kafa. Herkes döndü çılgına. Öfke nöbeti, spekülâsyon. Herkes kanıtlanmamış dayatış. Davada, haberlerde. Herkes, köpek maması. Siyah adam, şantaj. Kardeşinizi hapse tıkın. Sadece “onlar bizi umursamıyor” demek istiyorum. Sadece “onlar bizi umursamıyor” demek istiyorum.”  [MİCHAEL JACKSON’ın, They Don’t Care About Us şarkısından bir bölüm] Michael Jackson’ı bitirdiler, kısıtladılar, en sonunda da öldürdüler.

 

Ya da doğrudan vururlar. Bob Marley’in bir fikri vardı. Irkçılık ve nefreti, insanların hayatına müzik ve sevgiyi enjekte ederek iyileştireceğine inanıyordu. Bir barış mitingindeki konserine gitmeden evvel evine silahlı bir adam gelip onu vurdu. İki gün sonra sahneye çıkıp şarkısını söyledi. Biri ona “neden?” diye sordu. “bu dünyayı daha kötü yapmaya çalışanlar bir gün ara vermiyor; ben nasıl veririm?” dedi. “Karanlığı ışıklandırın.” [BOB MARLEY]”Sizi aldatmalarına izin vermeyin. Ya da size bir şey öğretmelerine! Sizi değiştirmelerine izin vermeyin. Ya da yeniden sıralanmanıza!”

 

İnsanları uyaran müziklerin sektörde olmasına ve toplumun ihtiyaç duyduğu şeyleri vurgulamasını istemiyorlar. Bunun yerine belirledikleri şarkıcıların kendi mesajlarını aşılamalarını istiyorlar.

 

[Christina Aguilera “bir bakire gibi” şarkısını söylüyor] “bir bakire gibi, ilk defa dokunulmuş gibi. Bir bakire gibi kalbin attığında.” Sudaki kadın burgaç noktasından çıkıyor.

 

İlluminati, ellerindeki kızlardan birini serbest bırakıp, öbürünü terfi ettiriyor. Britney Spears serbest bırakıldı. Christina Aguilera terfi edildi. Christina Aguilera artık bir “bakire değil” ve İlluminati üyesi olmuştur. Britney Spears’la Christina Aguilera sahnede öpüşmüşlerdi, bu Britney Spears’a güle güle öpücüğüdür.

 

İlluminati kızlardan birini serbest bırakır, öbürünü terfi ettirir. Britney Spears serbest bırakıldı. Christina Aguilera terfi edildi. Christina Aguilera artık “bir bakire değil” ve İlluminati’nin bir üyesi.

 

“Kabala nedir?”

 

-Albert Pike kitabında Masonluğun/Siyonizmin/Satanizmin/İlluminatinin neredeyse tamamının Kabala’yı temel aldığını söylemektedir. Yahudi büyüsü. Birçok Yahudi bunu itiraf etmiştir.

Masonluğun bütün ritüellerinde Kabala’nın olduğunu söylemektedirler. Madonna buna bulaşmıştır, çünkü büyüyü sever. Mucizeler elde edebileceğini düşünür. Gücünü artırabilir. Tepeye kadar çıktı. Şeytana tapınarak tepeye kadar yükseldi. Bütün Kabalist gizli örgütler, Tantra ya da seks ayinlerine dayanmaktadır. Britney Spears ve Christina Aguilera daha sonra elleriyle uğruna çalıştıkları piramiti gösteriyorlar. Damalı yüzeyde Britney Spears serbest bırakıldı. Ancak gerçekten özgür mü oldu? İkinizde birer hatasınız! Britney Sperars çocuklarını kaybediyor. Britney Spears’ın dadıları her şeyi anlatıyor! Britney Spears’ın yeni sevgilisi. Evet, bir kadın! Damalı yüzeyde üye olan, Christina Aguilera her zamanki gibi zarif kalıyor. Bunlar birçok örnekten bir kaçı. Deccal’ın sisteminde kullanılan birçok araçtan biri! Kızıl giyinen kadın Christina Aguilera. Peki, kızıl giyinen kadının önemi ne?

 

“Şeytan’ın Avukatı” filminin oyuncularından Connie Neilsen’ı hatırlayın. Filmin başrol oyuncusu Keanu Reeves’e ülkedeki en başarılı hukuk şirketlerinden birinde çalışmak üzere hayati bir seçim fırsatı tanınmıştır. Filmin ilerleyen bölümlerinde görüldüğü gibi bu işi ona öneren şeytanın ta kendisidir. Şeytanın, Keanu Reeves’in ruhunu elde ettiği yöntemlerden biri Connie Nielsen’ın oynadığı karakterdir. Kızıl kadın! Film boyunca alevimsi saçıyla birlikte, hep kızıl renkte giyinmektedir. Keanu Reeves’in oynadığı karakter kızıl kadın hakkında film boyunca hayaller kurmaktadır. Kızıl kadına olan takıntısı, sonunda onun zayıflığını oluşturmaktadır. Kızıl kadın daha heyecanlı bir hayatı temsil eder. Daha iyinin sözünü veren bir oyalama aracıdır. Daha canlı bir şey! Kızıl kadın gerçek hayatın eğlenceli sorumluluklarından, doğruyu yapmaktan bir kaçış aracı. İnsanın titreşimlerini hızlandırması için hayatta seçtiği zor yollardan kurtulmasını temsil etmektedir. Bize istememiz gerektiği söylenen her şeyi temsil etmektedir. Kızıl kadını elde ettiğimizde hayatımızın daha iyi olacağına bizi inandırabilir. Ama öyle mi olur? Kızıl kadın, şeytanın gizli silahıdır. Cinsellik, para ve şöhret arzularınızın tamamını temsil eder. Onun sayesinde dünyevi zevkleri manevi zevklere tercih edersiniz. Onun sayesinde şeytan ruhunuzu elde eder. Onu, sizin için her köşede bekletir.

 

“Hollywood” bir kelime! İlginç bir kelime, çünkü putperestlerden gelmektedir. Hollywood, kutsal tahta demektir. Pagan büyücülüğünde kullanılan sihirbaz değnekleri bu tahtadan yapılırdı. Bu değneklerle büyücünün insanları transa sokup kontrol edebileceğine inanılırdı. Bu simgeseldir. Ancak gerçekte, Hollywood’un yaptıklarının bir bölümünün insanları transa sokmak olduğunu anlamak önemlidir. Bir rüya halidir. Amerika’da ona “rüya makinesi” derler. İnsanlar için hayaller kurar ve onları o durumlara sokar. İlginçtir ki, başka şeylerin yanı sıra sinema salonlarında, insanların televizyon izlediği karanlık odalarda bir trans hali oluşturulmaktadır. Buna inançsızlığın duraklatıldığı hal denmektedir. Kuşkunuzu duraklattığınız, içinde hayal olduğunu bilmenize rağmen inanmaya başladığınız bir hale girersiniz. Yalandır. Filmler büyüdür. Sadece büyüdür. Gidip bunları izlersiniz. Kimi insanlar da etkisi altında kalır. İnsanlar filmlerde ağlarlar. Bu hallerde hep duygular sömürülür. Birçoğu filmde ki bu kontrol mekanizmasında önemli bir öğedir, insanların belirli şekillerde duyguları sömürülür, duygulardan arınma, duyguların donuklaştırılması sağlanır. Aristo, trajedinin yaşanması için gerekli öğelerden birinin bir temizlenme, arınma deneyimi oluşturmanın olduğunu söylemektedir. Bu yüzden filmlerin çoğu ve haberler, vb.leri bu kültürde çok önemlidir. Haber izleyen herkes, başkalarının trajedilerini izledikten sonra kendilerini bu durağanlık durumundaki hayali refah deneyimlerinde güvende ve rahat hissederek, trajik ve katartik bir deneyim yaşarlar. Bu oldukça girift ve karışık bir yöntemdir. Aynı dünya görüşüne sahip birçok insanın beraberce çalışması büyük bir tehlike oluşturmaktadır. Herkes Hollywood’a gelir ya da gitmek ister. Hollywood’da tutunmak isterler. Bu kadar güzel gözüküyorsa insanlara nasıl zarar verebilir? Hollywood’da ne gösterilir? “Kızıl kadın, Marilyn Monroe, vb.” peki, neler söylenir? “Şimdi ışığını yak. Bu sefer iyi olmalı. Bu sefer yaparsın. Başarırsın. Çünkü Hollywood’dasın. Hollywood’un havasında bir şey var.” Anlamalısınız. Hollywood daha fazla [kırmızı kadın’ı simgeleyen] Marilyn Monroe’lar üretmek zorunda. Sizi rüyada tutup, daha heyecanlı dünyevi hayaller elde etmeye hayatınızı adamanız için. Hollywood da putunu yüceltmeyi çok sevmektedir.

 

 

[Kral Süleyman’ın Hazinesi filminden] 1832 yılında bir gece Charles Carroll bağımsızlık ilanını imzalayıp canlı kalanların sonuncusuydu. Aynı zamanda Mason örgütünün üyesiydi ve öleceğini biliyordu. Gece yarısında seyis yamağını uyandırdı ve onu Beyaz Saray’a götürmesini ve Andrew Jackson’ı görmesi gerektiğini söyledi. Çünkü acil olarak Başkan’la konuşması gerekiyordu. Fırsatı olmadı. O gece başkan orada değildi. Charles Carroll’ın bir sırrı vardı. Sırrını paylaşabileceği tek kişiye söyledi. Seyis yamağı Thomas Gates’e söyledi. Sır bir hazineydi, hayaller ötesi bir hazine. Hollywood her zaman masonların görünüşünü, izleyicilere sanki iyi takım masonlarmış gibi göstererek temizlemeye çalışır.

 

Bizimle nasıl oynadıklarını görüyor musunuz? Tapınak Şövalyelerinin, Süleyman Mescidi’nin gizli bir bölmesinde buldukları “hazineydi”. Hazine, bu filmde gösterilen altın ve mücevherlerin aksine Tapınak Şövalyelerinin bulduğu büyü ve şeytana tapınmanın gizli ve mistik sanatını anlatan bir kitaptı. O zamandan beri dünyayı kontrol ediyorlar. Efendileri şeytanın olması için uğraştığı Yeni Dünya Düzeni’ni ilerlettiler.

 

A ncient M     Ancient[Antik]                     Mystic[Mistik, Gizemli]

                  O rder    A     Order[Tarikat]                     Ancient[Antik]

                  N obles  S     Nobles[Soylular]                 Shrine[Tapınak]

                  M ystic   O     Mystic[Mistik, Gizemli]       Order[Tarikat]

                  S hrine   N     Shrine[Tapınak]                 Nobles[Soylular]

 

MASON kelimesinin anlamı= Gizemli Antik[eski] Tapınak Soylular Tarikatı

 

Hollywood başka ne de ilerlemiştir? Müslümanlar Hollywood tarihinin en iftiraya uğramış topluluğudur. “Untermenschen”, Nazilerin çingeneleri ve Yahudileri kötülediği gibi. Bu görüntüler bir yüzyıldan fazladır bizimledir.

“Gerçek Kötü Araplar[Reel Bad Arabs]” [film]

 

Hollywood bir toplumu nasıl kötüler?

 

Dr. Jack Shaheen [Profesör Emeritur Güney İllinois Üniversitesi, Açıklaması]

“30 senedir biz, görüntü yapımcılarının Müslümanları beyaz perdeye nasıl yansıttığını inceledim. Son kitabım, “Gerçek Kötü Müslümanlar, Hollywood nasıl bir toplumu kötüler” de binden fazla film inceledim. Hollywood’un en karışık günlerinden, günümüz, kapalı filmlerine kadar. Çoğumuzun görmemeye çalıştığı tehlikeli bir biçimde tekrarlanan “Nefret Dolu Müslüman” basmakalıbını göz önüne çıkarmaya çalıştım. Bütün bir toplumun insaniyetini elinden alan basmakalıplar. Kültürümüzün her yönü Müslümanları kötü göstermektedir. Bu kesinlikle var. Hiçbir yerde sapmaz. Birkaç tane hazır görüntüyü alıp art arda tekrar ettik. Paduka Kentucky ya da Wood River İllinois’da yaşasak bile aynı şeyi biliyoruz. Mitolojiyi biliyoruz, Hollywood’un görüntülerinden oluşan Müslüman mitolojisini.

The MythsOf Arabland [Arap Ülkesi Mitleri] Müslüman tek boyutlu bir karikatürdür. Film yapımcılarının kullandığı çizgi film siluetleri, demirbaş kötü adamı ya da komedi unsurudur. ALI BABA THE MAD DOG OF THE DESERT [Ali Baba Çölün Deli Köpeği] [çizgi film]. Müslümanları filmlerde ucuz kahkahalar için kullanılan palyaçolar olarak art ardına görüyoruz. [Kutsal Hazine Avcıları [1981, film] Joey Heatherton’ın “Mutlu Fahişe Washington’da” filminde de görürsünüz. [kadın söylüyor] “her gece sünnetli köpeklerle ağza alınmayacak şeyler yaptım.” Basmakalıp çok yayıldığı için artık insanların fark edemediği bir hal aldı. Bunun sebebi de bu görüntülerle büyümemizdir. Sadece televizyona bir bakın. Artık “o taraftaki” Müslüman teröristlerin dışında “bu taraftaki” Müslümanlar da terörist. Showtime’ın yaptığı Sleeper Cell var. Bunda kötü bir İslami topluluklar ağı Amerikan sokaklarında çalışmaktadır. Herhangi evsiz bir adam bu ağın parçası olabilir. Batılı gözüken Müslümanlar bile bu Amerikan karşıtı komplonun parçası olabilir. Amerika ile savaş halindeyiz. O kadar. [Sleeper Cell, 2005, filminde Müslüman teröristi oynayan oyuncu İsrail’lidir.] Bu savaşı yeterince Amerakalı’yı korku, güvensizlik ve terör ile yaşantılarını değiştirmeye telkin ederek kazanacağız. Bu dersi vermenin en iyi yolu yaşadıkları, çalıştıkları ve eğlendikleri yerlere saldırmaktır. Bu paranoya oldukça derindir. Masum Müslümanlar öldürüldüğünde, bombalandıklarında, sakatlandıklarında, yaralandıklarında, Abu Ghraib gibi yerlerde işkence gördüklerinde merhamet hissetmememiz ya da daha da kötüsü şaka yapmamız şaşırtıcı mı? “Kuru Kafalar ve Kemikler” üyelik ayininden farksız bir şey bu ve biz insanların hayatını bununla rezil ediyoruz ve bunu kendi askerimizle yapıyoruz. Hiç duygu patlaması diye bir şey duydunuz mu? Hiç rahatlama diye bir şey duydunuz mu? Yani bir kardeşlik birliği şakası gibi! O tip bir eğlence gibi. Ama asıl konu onları umursamıyorsun. El Kaide ve Saddam Hüseyin’in klonlarıyla masum sivillerin aynı olduğu ve bizim merhametimizi ve anlayışımızı hak etmediği yönünde koşullandırılmışız.

[Dr. Jack Shaheen, Profesör Emeritur Güney İllinois Üniversitesi]

 

Bu niye böyle?

 

Çünkü Hollywood ve medyanın sahipleri Siyonistler!

 

Siyonist olmak ne demek?

“Siyon”un kuruluşu için harcanan emekleri destekliyor olduğunuz anlamına gelir. “Siyon” nerededir ve nedir?  Bu Yahudi mason “Siyon Yaşlıları”nın kendilerini gördüğü kadar kötü ve şeytani hiçbir topluluk var olmamıştır. Deccal’ı tanrısallaştırmışlardır ve Deccal sadece bir Deccal’ın korkusuyla bürünmüş dini akıllar tarafından ortaya çıkarılabilmiştir. Siyon’un başkenti Kudüs’tür. Ancak Siyon’un toprakları Mısır’daki Nil Nehri’nden Irak’taki Fırat Nehri’ne kadar uzanmaktadır. “VAAD EDiLEN TOPRAKLAR” Orta Asya’da. Bu plana kim karşı çıkacaktır? Tabii ki o topraklar da yaşayanlar, Müslümanlar. Müslümanları kötü adamlar olarak gösteren medyanın sahipleri Masonlar/Siyonistler/Satanistler/İlluminatilerdir. Vaat edilen topraklar Orta Asya’da.

 

İnsanlar günümüz olayları ve gelecekte olacaklar için Siyonistler’in beklediği vaat edilen ülke Siyon’un kurulmasını sağlamak için telkin edilmektedir. Nil Nehri, Fırat Nehri, İsrail ya da Siyon da ortalarındaki alan.

 

Bunun Amerikan hükümetinin vaazını verdiği Yeni Dünya Düzeni ve Yeni Orta Asya’sına ne kadar uygun olduğunu görüyor musunuz? Müslümanların Hollywood ve medyada neden böyle gösterildiğini şimdi anlıyor musunuz? Siyon ya savaş ya da görüş birliği ile kurulacaktır. Nasıl bir görüş birliği? O ülkenin liderinin tamamıyla Siyonistler tarafından denetlenmesiyle. Hiçbir emre hayır diyemeyecek kadar onların desteğine bağımlı bir liderle.

 

Şimdi de 1948’de İsrail’in kurulmasıyla Orta Asya’da olanları karşılaştıralım.

 Mısır, 1979 da İsrail’le Washington’da bir anlaşma imzalamıştır. Lideri Siyonist emirlerini uygularken yurttaşlarının acısını izlemekle yetinmektedir. Ürdün Kralı 1944’de İsrail’le anlaşma imzalar. Orta Asya’nın acı çekişini Siyonist emirlerini yerine getirirken izlemeye devam eder. Suudi Arabistan, [Suut Kraliyet Ailesi] tahtın korunması karşılığında Amerika’nın en büyük müttefiki kalmıştır. 1948’ten beri Filistin barış nedir bilmedi. 30 senedir Lübnan barış nedir bilmedi. Nisan 2003’te “Teröre Karşı Savaş” Amerika’yı uygun bir biçimde Irak[IraQ]’ı işgal etmeye iter. Suriye ve İran, Siyonist plana karşı çıkan 2 ülke ünlü “Kötülük Ekseni” listesinde kalmıştır. Suriye, Kuzey Kore, İran= Kötülük Ekseni. Gerçek Yahudiler şuna inanırlar. Gerçek HAHAMLAR her zaman Siyonizm ve İsrail devletine karşı çıkmıştır. 55 yıllık “İsrail” devletini acıyla anmışlardır. Planları şahinin kafasının üstünde duruyor. Savaş ya da görüş birliğiyle.

 

Kraliyet Ailesi, soylarının Thor, Büyük İskender, Hz. İbrahim Aleyhisselam, Hz. Muhammed Aleyhisselatu Vesselam, Hz. Davut Aleyhisselam, Hz. İsa Aleyhisselam ve tarihi değeri olan neredeyse herkesten geldiğini iddia etmektedir. İsrail’in yöneticisin tahtı Hz. Davut Aleyhisselam’ın tahtıdır.

 

FBI’dan alınan bilgilere göre, Müslümanlara ya da sadece Orta Doğu’lu gözüken kişilere karşı işlenen nefret suçları, 11 Eylül sonrası tavan yaptı. Nefret suçları, kategorize etmeler, içeri atılmaların etrafında bir bulut var. Gerçeğe ve doğru olduğunu bildiğimiz bilgilere rağmen mitolojiye inanıyoruz. Mitoloji hala aklımızın bir parçası! Basmakalıpların yok olması uzun sürer. Birçoğumuz da ön yargılarımızla rahatız. Değişmek istemiyoruz. Bu surata alıştık.

 

Gerçeği Görme

Müslümanları düşündüğümüzde ne görürüz?

Aklımıza hangi resimler gelir? Gerçek insanları mı görürüz? Kültürel ya da coğrafi farklılıklar dışında genellikle bizimle aynı şeyleri yaparlar. Müslüman kadınları düşündüğümüzde hangi resimler aklımıza gelir? Gülüp eğlenen, çocuklarını seven, hem evde hem dışarıda çalışan kadınlar mı görüyoruz? Zorunlu haller dışında evden dışarı çıkmamaları gerekirken, eğitimlerini evde almaları gerekirken birçok Müslüman ülkesinde üniversite öğrencilerinin çoğu kadındır! Müslüman erkeklerinin medya görüntüsü nedir? Sevgi dolu babaları, ailesi için imkân sağlamaya çalışan erkekler mi görürüz? Ya Müslüman gençleri? Dünyanın öbür yerlerindeki gençler gibi mi düşünürüz? Müslüman dünyasındaki dini “Her şeyi kapsayıp, hükmeden” bir şey olarak mı görüyoruz? İnanışın Müslüman dünyasında büyük bir rol oynamasına rağmen, Amerika’da, Türkiye’de olduğu gibi, Müslüman dünyasının büyük bir kısmının oldukça laik olduğunu biliyor muyuz? Müslümanlar ve dini düşündüğümüzde aklımıza Hıristiyanlık geliyor mu?  Bölgede yüzyıllardır Müslümanlarla yan yana barış içinde yaşayan 20 milyon Hıristiyan olduğunu hatırlıyor muyuz? Doğrusu kimi film yapımcıları Müslümanları ve Amerikan-Müslümanları bütün özellikleri ile göstermiştir. Bir basmakalıbı yok etmenin en güzel yolu gülmektir. Komedidir. Komedyenler var. Komedyenler bunu tarih boyunca yapmıştır. Siyahi komedyenler, Yahudi komedyenler. Bunu yapan Müslüman komedyenler görüyoruz. Bu gerilimi azaltacaktır.

 

[Fahrenheit 911-DVD,2004 filminin DVD’sine eklenen bir bölüm] [Dean Obediallah konuşuyor] Kasadaki adam, kredi kartımı aldı, ismimi görüp garip bir biçimde baktı.

-“dostum? Bu nasıl bir isim?” dedi.

-“Arapça bir isim”

-“ne anlama geliyor?”

-İngilizce’ye çevirdiğimizde “Barışçıl, dostane Arap” demek.

Ama tatmin olmadı. Ailen hangi Arap ülkesinden?” diye sordu.

Hoşuna gidecek barışçıl bir şey söyleyeyim dedim. “biz ‘Alaaddin’in’ ülkesinden geliyoruz”, dedim.

 

Michael Moore, Fahrenheit 9-11’in DVD’sinde bu komediden oluşan bir sahne eklemiştir. [Ahmed Ahmed konuşuyor] ”Adım gerçekten Ahmed Ahmed ve ben hiçbir yere uçamıyorum. Siz beyazların işi kolay, havaalanına 1-2 saat evvel gelmeniz yetiyor. Ben 1,5 ay uğraşıyorum.”

 

Bir Müslüman için medyanın amacı oldukça açıktır. Müslüman olmayanlar için ya da kendini Müslüman zannedenler için bu, bu kadar açık olmayabilir ancak bu tip telkinlere kanmamak sizin kendinize olan sorumluluğunuzdur.

 

Fransız Gazeteci yazar Max Gallo Hz. Muhammed Aleyhisselatu Vesselam Efendimiz’in Karikatürlerinin yayınlanmasından sonra televizyon da konuşuyor:

“Alay edip, eleştirebildiğimiz bir dünyada yaşıyoruz. Anlayın, biz her şeyle alay ederiz. Bunu yapabilmemiz gerçeği beni tatmin ediyor. Çünkü bu bizim özgür olduğumuzu gösterir. Biraz daha bilge olup bu tip kışkırtmalara uymamalıyız. Ancak eğer sizin peygamberinize duyarlılık gösterip karikatür çizemezsek, Müslümanların duygularından dolayı, bu kendini sansür etmek olur. Bence fikir özgürlüğü ve saygı el ile işler. Ben Muhammed’in, İsa’nın ya da bir haham’ın karikatürünü yapma isteğini hissediyorsam yapabilmeliyim. Burası Fransa. Bu özgürlüktür. Bu kadar.”

 

Fransız Gazeteci yazar Max Gallo bir Museviyi oynayan Dieudonne’ adlı komedyenle röportaj yaparken;

[Fransız Gazeteci yazar Max Gallo] “Yaptıkların için özür dilemeyi düşünmüyor musun? ‘özür dilerim. Komik değildi. Duygularınızı incittiysem özür dilerim. Aptallıktı.’ diyebilirdin.”

[Oyuncu] “Bu benim işim. Oynadığım komedide o satırlar bulunmak zorunda.”

[Fransız Gazeteci yazar Max Gallo] “Seni anlamıyorum. Sarsıldım! Davranışlarını af edilmez buluyorum.”

[Oyuncu] “Kendimizi özgürce ifade edebileceğimiz bir ülkede yaşıyoruz. Buna niye karşısın?”

[Fransız Gazeteci yazar Max Gallo] “Niye kendini özgürce ifade etme hakkına sahip olmayacağını söyleyeceğim. Holokost [Almanya'nın Nazi döneminde yaklaşık 6 milyon Yahudinin (kaynaklara göre ölü sayısı değişir) sistemli bir şekilde öldürüldükleri katliama verilen isimdir.] yüzünden. Komedin bu yüzden küçük bir sorun ortaya çıkarmaktadır.”

[Oyuncu] “400 sene boyunca 100 milyon siyahiyi de köleliğe gönderdik. Bu bizim siyahi karakterlerle komedi yapmamıza engel olmuyor. Michelle Led’in komedisinde maymun kıyafetli, gözlüklü bir siyahiyi gördük. Kimse onu durdurmadı ya da eleştirmedi. Bir kahraman olarak bile görüldü.”

[Fransız Gazeteci yazar Max Gallo] “Bütün ailesi toplama kampında öldürülen birisi TV’de “İsra-Heil” diyen birini görüyor. Durumun vahimliğini anlıyor musun? Bence anlamıyorsun. Kimi ünlülere ‘Sizi şovumuza çıkaramayız’ dediğimiz çok olmuştur ve artık çok geçtir. Bir daha bu programa davet edilmeyecek Lanceral gibi.”

 

Fransız Gazeteci yazar Max Gallo Öncesinde;

“Ancak eğer sizin peygamberinize duyarlılık gösterip karikatür çizemezsek, Müslümanları duygularından dolayı, bu kendini sansür etmek olur” diyor.

 

İkincisinde konuştuğu adam:

“Kendimizi özgürce ifade edebileceğimiz bir ülkede yaşıyoruz. Buna niye karşısın?” diye sorduğunda;

[Fransız Gazeteci yazar Max Gallo] ”Niye kendini özgürce ifade etme hakkına sahip olmadığını söyleyeceğim. Holokost [Almanya'nın Nazi döneminde yaklaşık 6 milyon Yahudinin (kaynaklara göre ölü sayısı değişir) sistemli bir şekilde öldürüldükleri katliama verilen isimdir.] yüzünden. Komedin bu yüzden küçük bir sorun ortaya çıkarmaktadır.” diyor.

 

Dieudonne’ gibi birkaç Yahudi şakası yapan biri terk ediliyor. İş hayatı sona eriyor ve o ünlü bir komedyen. Dini her olguyla kendileri alay ediyor. Fakat kendileriyle alakalı bir konuda alay edilmesini kabullenmiyorlar!

 

 

Amaç belli ve “Teröre Karşı Savaş” ile “Yeni Dünya Düzeni”ne çok iyi uymaktadır.

 

Londra’daki sözde Müslüman yürüyüşlerinde size de bir şey garip gelmedi mi? Sizinle nasıl oynadıklarını bir bilseniz. Bir daha bakın. Ne ilginizi çekiyor?

 

Öncelikle; aynı nefret mesajlarını taşıyan sloganlar AYNI EL YAZISIYLA YAZILMIŞ!

 

Demek ki bütün sloganları sadece bir kişi yazmış!

 

Ayrıca, o günkü bütün göstericilerden sadece sloganları tutanların YÜZÜ KAPALIYDI!

 

[Pankartlarda yazanlar]

-özgürlük cehenneme git

-küfredenlerin kafasını kesin İslam’a küfredenleri katledin.

-liberalizm cehenneme git!

 

Terörle mücadele başladı. Ancak gerçekten 11 Eylül’de mi başladı? Bu mücadele aslında çok daha evvelden planlandı. Sovyetler Birliği’nin çöküşünden hemen sonra. Bombaya dikkat edin. Soğuk savaş.

 

Amerika’nın bir süper güç olarak askeri planlarını yürütebilmesi için sizi dünya çapında bir tehlikeye inandırması gerekiyor. Bu sebeple bu sahte terör siması Ortadoğu ve dünyadaki amaçlarına ulaşabilmeleri için oluşturulmuştur.

 

[Aaron Russo anlatıyor] “Rockefeller’larla tanıdığım bir avukat hanım vasıtasıyla tanıştım. Beni arayıp, “Rockefeller’lardan biri seninle tanışmak istiyor” dedi. O sıralar “Cehennem Kadar Öfkeli” adlı bir film yapmıştım. Filmi o da izlemiş ve benimle tanışmak istemiş. Nevada valisi olmaya çalıştığımı biliyordu. Çok zeki bir adam! Konuşup, fikir alışverişinde bulunurduk. 11 Eylül olayları olmadan 11 ay evvel bana bir olayın olacağını ve bu olay sayesinde Hazar Denizi üzerinden boru hatları ile petrol taşıyabilmek için Afganistan’a saldıracağımızı söyledi. Petrolüne hâkim olabilmek ve Ortadoğu da bir üs kurabilmek için Irak[IraQ]’a saldıracağımızı ve hepsini Yeni Dünya Düzeni’ne alacağımızı ve Venezuela’daki Chavez’a saldıracağımızı söyledi. Ondan sonra 11 Eylül olayları oldu. ‘Askerlerin mağaralarda, Afganistan’da, Pakistan’da ve birçok başka yerde nasıl bakıldığını söylediğini’ hatırlıyorum. Gerçek bir düşmanın olmadığı bir terörler mücadelenin olacağını, hepsinin devletin Amerikan toplumunu ele geçirebilmesi için yapılmış bir aldatmanın olacağını söyledi.”

 

11 Eylül 2001 Saldırılarını Gerçekleştirdiği söylenen Tim Osman Lakaplı Üsame Bin Ladin’in başına 5 milyon Dolar ödül konduğu halde yakalanmamasına şaşmamalı!

 

11 Eylül olaylarının içeriden tertiplendiği artık daha açık bir şekilde görülüyor.

 

“Tim Osman”ı araştırın. Tim Osman C.I.A’in yıllarca sadık hizmetçisi olmuş birinin C.I.A’ce verilmiş takma adıdır. Tim Osman’ın kim olduğunu biliyor musunuz? Üsame Bin Laden!

 

[George W. Bush’un 11 Eylül 2001 saldırılarından sonra yaptığı konuşma] “Bugün yurttaşlarımız, yaşam şeklimiz, özgürlüğümüz, kasıtlı ve ölümcül terör olayları ile saldırıya uğradı. Kurbanlar, uçaklarda ya da ofislerindeydiler, sekreterler, iş adamları ve kadınları, askeri ve hükümet personeli. Anneler ve babalar.”

 

Terörle mücadele bir aldatmadır!

 

[Amerika Birleşik Devletleri, Haberler] Başkan George W. Bush’un saldırı hakkında neyi ne zaman bildiğini bilmeniz için bir komplo kuramcısı olmanız gerekmiyor. Beyaz Saray’ın resmi açıklamasına göre Başkan George W. Bush şu anda, Florida’daki bir sınıfta ikinci uçağın Dünya Ticaret Merkezi’ne çarptığını ve Amerika’nın saldırı altında olduğunu öğrenmiştir. İşte bu da George W. Bush’un 3 ay sonra 11 Eylül 2001 saldırıları hakkında bir soru sorulduğunda verdiği cevaptır.

[George W. Bush] “sınıfın dışında, içeri girmeyi bekliyordum. Birinci uçağın kuleye çarptığını gördüm. Orada bir TV açıktı tabii ki. Bende eskiden uçardım ve görünce “bu çok kötü bir pilot” dedim. “bu çok kötü bir kaza olmalı” dedim. Oradan alıp götürüldüm ve pek düşünmeye vaktim olmadı.”

 

-Nasıl yani? George W. Bush sınıftayken ikinci uçaktan haberdar olmuştu. Deminse TV’de birinci uçağın çarpışını izlediğini duydunuz. Ama bu imkânsız! Kimse 11 Eylül’de birinci uçağın çarpışını TV’de izlemedi çünkü görüntüler ancak bir gün sonra yayınlanmaya başladı.

 

TV haberleri yalan söyler. Sizi aldatmalar, dikkati dağıtan öğeler, çarpıtmalarla, hayallerle cahil bırakır. Kolektif Medya, Dünya’nın 1 numaralı düşmanıdır.

 

Yalanlar! Yalanlar!

 

[11 Eylül,1990, Amerikan senatosunda konuşma] “Bahsettiğimiz şey küçük bir ülkeden büyüktür, büyük bir düşünce, Yeni bir dünya düzeni.”

 

[George W. Bush] “11 Eylül 2001 hakkında yapılmış zalimce komplo kuramlarını asla desteklemeyelim. Suçu gerçek teröristlerden, suçlulardan uzak tutmaya çalışıyorlar. Komplo kuramları”

 

Demokrasinin ikiyüzlülüğü

 

[George W. Bush Başkanlık yemini ederken] “Ben, George Walker Bush, Tanrı’nın yardımıyla Amerika Birleşik Devletleri Başkanlık makamını inançla, en iyi şekilde ifa edeceğime ve Birleşik Devletler anayasasına uyup, onu koruyup, savunacağıma resmen yemin ederim.”

 

[Amerika’nın başlattığı savaşlarda oğlunu kaybeden bir vatandaşın konuşması] “Burada ne kadar konuştuğuma ben bile inanamıyorum. Sonuçlar şudur; oğlum öldürüldü. İstediğim cevapları alamadım. Üzgünüm ve kızgınım. Birçok kişiyle konuştum. Birçoğu oldukça mantıklı ve çok güzel cevaplar verdiler. Bu benim kötü bir yanım. Olumlu bir yanım ise bu işe tutkuyla yaklaşmamdır. Hatalı yanlarımdan biri ise şimdi, hemen bir cevap istemem, oğlumun ölümüne sebep olanları istememdir. 6 senedir bütün komisyon oturumlarına katıldım. Birçok insanla konuştum. Çok, çok basit sorular sordum. Medyanın bahsetmediği çok basit sorular sordum. 7. kulenin düşüşü hakkında komşumla konuşamıyorsam; bana bakıp “delirdin mi?” diyorlar. Bunlar komşularım. Onlarla 5 dakika konuşmak bile zor artık. Bu delilik. Tamamıyla delilik. Bu hep böyle devam ediyor. Hayatım boyunca devletimizin yaptığı her şeyin doğru olduğuna inandım. Buna her zaman inandım. Şimdi 50’li yaşlarımdayım. İlk defa devletimize bakıp “belki de her şey doğru değildir” dedim.

Demokrasi savaşla mı yayılır? Özgürlük savaşla mı yayılır?

 

Orta Doğu’nun ve Dünya’nın çoğu bölgelerinin Amerikan Hükümeti’ne asla güvenmemesinin sebebi dış politikalarında ikiyüzlü davranmalarıdır. Amerikan hükümeti demokrasinin yayıldığını iddia edebilir. En yakın müttefiklerinin demokrasiler değil, kraliyetler olduğunu bilmelisiniz. Her biri kan bağı ile yönetimi devretmektedir. Amerika’nın devirdiği hükümetlerse halk tarafından seçilmiştir. Amerikan hükümetinin etkinliklerinin Siyonist ve Yeni Dünya Düzeni planlarına göre yapıldığını anlamalısınız. Amerika Dünya halklarının iyiliğine kesinlikle hizmet etmemektedir. Bu açık bir şekilde ortadadır.

 

“Bir Ekonomi Tetikçisinin İtirafları” kitabından: Amerika’nın dünyayı gerçekte nasıl ele geçirdiğinin şaşırtıcı hikâyesi! John Perkins, CIA için çalıştığı ömrü boyunca yaptıklarını ayrıntılı bir biçimde anlatıyor. İşi, kâğıt üstünde harika gözüken ve gerçekte ilgili ülkeyi borca düşürecek anlaşmalar hazırlamaktı. Sonsuza kadar borçta tutacak! Neden mi? Çünkü bu borç sayesinde bu ülke sonsuza kadar Amerika’nın kölesi olacaktır. Örneğin; Perkins, Suudi Kraliyet Ailesine 70’lerde sunulan ve imzalanan bir anlaşmayı ortaya çıkarmıştır. Bu anlaşma petrolden kazanılan bütün Suudi Arabistan kazancının Amerikan bankalarına yatırılması zorunluluğunu getirmiştir. Karşılığında kraliyet tahtı korunmuştur. Bu sayede tutucu Suud Kraliyet Ailesi ile takip eden Amerikan hükümeti arasındaki bağlar sağlamlaştırılmıştır. Bu sayede 1. Körfez Savaşı için niye “Çöl Kalkanı” adının kullanıldığını anlayabiliriz. “Çöl Kalkanı” Suud petrollerini ve böylece Amerikan yatırımlarına “kalkan” olan bir tatbikat olmuştur.

 

2 Ağustos 1990’da Saddam Hüseyin’in güçleri petrol zengini Kuveyt’e saldırdı. Amerika ve koalisyon güçleri Arap yarımadasına yerleşip caydırıcı bir güç oluşturdu. Bu caydırıcı davranışın adı daha sonra ”Çöl Kalkanı” olarak bilinecektir. Sonucunda, hızlıca umutsuz bir hal alacak bir dizi diplomatik görüşme ve müzakereler yapıldı. 17 Ağustos 1991’de “Çöl Kalkanı” “Çöl Fırtınası”na dönüştü.

 

Savaş, CNN ve BBC vasıtasıyla, teknolojik siyasi ve ekonomik açıdan kat kat üstün koalisyonun, Saddam’ın güçlerinin sistematik yok oluşunun propagandası olarak yayınlandı. Ancak, savaş çoğunluğun bildiklerinin aksine Masonlar/Siyonistler/Satanistler/İlluminatiler tarafından tasarlanıp, denetlenip, yönlendirilmiştir. Nükleer güce karşı, bir milyonluk bir orduya sahip bir düşman varmış gibi gösteren bir topluluk. Bir gece de dünya petrolünün beşte birine sahip olan bir adam. Ancak gerçekte birçok piyon arasında o da sadece bir piyondu. Körfez Savaşı’nın bir basamağını oluşturduğu büyük planda sadece bir kuklaydı.

 

[11 Eylül,1990, Amerikan Senatosunda konuşma] “Bahsettiğimiz şey küçük bir ülkeden büyüktür, büyük bir düşünce, yeni bir dünya düzeni.”

 

Orta Doğu’dan Güney Amerika’ya birçok ülke bu kötü planın kurbanı olmuştur.

“Amerika istemeyenlere kendi yönetim şeklini dayatmayacaktır. Amacımız başkalarının kendi seslerini duyurabilmesidir.” [Amerika”nın yayılma sloganı]

 

1998’de Hugo Chavez Venezuela Başkanlığı’na seçilmiştir. Sosyal reformlara karşı amansız saldırılar düzenlemiştir. [Fox-Haber]- Herhangi biri tarafından çok önceden öldürülmeliydi. Şu anda hapse atılıyor. Bu bir darbe!

Nisan 2002’de hükümeti devrildi.

[basın açıklaması] Başkan ve anayasa mahkemesi üyeleri geçici olarak görevlerinden alınmışlardır.

 

Özgürlük, demokrasi ve terör adına savaşlar sürerken neyi planlıyor biliyor musunuz?

 

UFO fenomeni

 

Yeni Dünya Düzeni’nin oluşumunu sağlayacak son planlarından birinin ne olduğunu biliyor musunuz? Planların en büyüğü!

 

Bu plan ilk defa öğrenen bazılarınıza oldukça saçma gelebilir.

 

Bu plan, dünyaya yapılacak sahte bir UFO saldırısıdır. Bütün medya kanalları tarafından son birkaç yıldır uzaylılar ve UFO’lara inanmamız telkin edilmiştir. Dünya dışı varlıklar ile boyutlar arası varlıklar iki farklı konudur. Günümüz UFO fenomenini incelediğimizde; şu ana kadar görülen UFO’ların %99’unun bilinmeyen uçan objeler değil askeri teknolojinin ürünleridir! Bir de anket ve soruşturmalar üzerinde durmak istiyorum. Devletlerimiz, yöneticilerimiz, resmi kurumlar vs. durmadan bize anket ve soruşturmalar yollarlar.

Yönetici güçlerin sizin ne düşündüğünüzü merak ettiğine gerçekten inanıyor musunuz?

 

Karar vermeden evvel sizin fikrinize danışacaklarına mı inanıyorsunuz?

 

Örneğin “sizce Amerika bundan sonra hangi ülkeye saldırmalı?” gibi bir anketi düşünelim. Eğer örneğin Amerikan toplumunun %70’i İran’ı seçmişse, bu medya propagandasının etkinliğini ölçen bir araştırma halini almaktadır. Böyle sonuçlar elde ettiklerinde “Harika, çok güzel. Propagandamız işe yarıyor. İnsanları İran’a saldırmamız gerektiği konusunda telkin edebilmişiz. Anket sonuçlarına bakın. Propagandamız çok başarılı” diyeceklerdir. Eğer sonuçlar uygun olmazsa, örneğin %20 İran’la savaşı ve %80 barışı tercih etmişse “Peki, bu yüzdeleri değiştirecek daha etkin propagandalar hazırlamalıyız.” diyeceklerdir. Bunları niye mi söylüyorum? UFO fenomeni yüzünden! 1960’lardan beri dünya dışı varlıklara inanan insan sayısı tavan yaptı. Günümüz dünyasında bu git gide artmaktadır. Bu, UFO fenomenine olan ve daha sonra olacak bir UFO saldırısıyla bütün dünyayı onlara karşı birleştirecek inancı oluşturan ve sonucunda Yeni Dünya Düzeni’ni getirecek planın başarısını göstermektedir.

 

[Amerika Birleşik Devletleri, Haberler] “Bir eski Kanada hükümet görevlisi, galaksiler arası savaşın olabileceğini söyledi. Bush hükümeti ile gelip giden ziyaretçileri denetlemek ve gerekli olursa ateş açmak için AY’a bir üs kurulması konusunda anlaşmaya vardıklarını söyledi.”

 

[Carol Rosin Sue açıklıyor]-Amerikan füze biliminin babası sayılan rahmetli Werner von Braun ile tanışma fırsatı buldum. İlk buluşmamızın ilk 3,5 saatinde, “Carol, sen uzayın silahlanmasını önleyeceksin, çünkü herkese bir yalan söylenmektedir. Uzayın silahlanması için ilk bahane kötü Rus İmparatorluğu olacak. Birçok düşmana karşı uzay bazlı silah sistemleri kurulacaktır. O dönemde var olanların ilki Ruslar’dı. Ondan sonra teröristler olacak. Onlardan sonra üçüncü dünya ülkeleri olacak. Şu sıralar onlara ‘serseri’ ya da ‘endişe uyandırıcı’ devletler diyoruz. Ondan sonra asteroitler olacak.” Ondan sonra art arda şunu tekrarladı. Son bahaneleri ise ‘dünya dışı varlıkların tehlikesi’ olacak. Bir askeri strateji uzmanı ve daha sonra MX füzesi üzerinde çalışmış biri olarak uzay bazlı silahlar üretmek için bir düşman bulunacağını göreceksin” demişti. Şu sıralar o bahane ortaya çıkacaktır. Planları bu. Tek sorun hepsinin bir yalandan türemesi.

 

“Gümüş Böcek” adlı bir süper sonik uçan daire. Adeta bilimsel bir devrim! Planlar son derece yüksek hız ve manevra kabiliyeti olan, çok püskürtmeli bir aracı ayrıntılarıyla göstermektedir. Bu konu 2. Dünya Savaşı sonrasında Amerika’ya “uçan daire teknolojisini” getiren Alman bilim adamlarıyla ilginç bir şekilde örtüşmektedir.

 

[Melvin Goodman, CIA, Kıdemli Tahlilci, 66-88, anlatıyor] “Göstermelik bir öyküye ihtiyaç duyuldu. İnsanlar Nevada’daki hava üssünden kalkan olağan dışı uçan cisimler görüp bunu gazetecilere anlatırsa ne diyebilirsiniz? Çıktığı yer burasıydı. CIA, insanları UFO’lar gördüklerinde inandırmakla görevlendirildi. CIA ve ordu, gazetecilerin bu konuda yazmalarına yardımcı oluyordu. Bu bölgedeki ve ülkenin insanlarının gördükleri konusunda akıllarını çelmeye çalıştılar.

 

[Amerika Birleşik Devletleri, Haberler] “Meksika hava kuvvetleri pilotları 11 tane UFO’yu videoya kaydetti. Meksika Hava Kuvvetleri bazılarımızın inanmakta zorlanacağı bir görüntü yayınladılar. Bir gazeteci bu görüntünün bir Meksika askeri uçağını takip eden UFO’ları gösterdiğini söyledi.”

 

UFO’lar ilk ortaya çıktıklarında kaba ve şapka tipi uçan nesneler olarak gösteriliyordu. İnsanoğlunun teknolojide gelişmesiyle uzaylıların UFO teknolojisi de değişerek, insanlara ileri teknoloji de askeri uçan objeleri UFO diye gösteriyorlar.

 

UFO’lar hakkındaki gerçek ne peki? Büyük bir gizlilik içinde yeni uçuş yöntemleri bulmanın başarı dolu hikâyesi ayrılmaz bir şekilde son 60 senedir UFO’larla olan ilişkilerimize bağlıdır.

 

1942’de garip ışın toplarından gelen sinyaller gören müttefik pilotları ya da beş sene sonra Roswell’de olan olayları göz önüne alırsak gizli askeri teknolojinin çoğu UFO hikâyesini açıklamaktadır.

 

[Cathy O’Brien, hükümet sırları ve 1947 Ulusal Güvenlik Kanunu Hakkında konuşması]

-Bunları bize karşı kullanıyorlar. Yıllar içinde Yeni Dünya Düzeni’ni devreye sokacak planın bu ülkenin ve dünya insanlarının Yeni Dünya Düzeni’nin gelmesine karşı kendilerini çaresiz hissedeceğini duymuştum. Bu dünya hâkimiyeti planı, uzaylılar tarafından istilaya uğradığımızı söyleyerek bizim “Birleşmiş Milletler lütfen bize yardım edin” dememizi sağlayacaktır. Sözde Ulusal Güvenlik Kanunu ile gizli tutulan teknoloji ve insanları teslimiyete zorlayacaklardır.

 

Böyle bir olayı nasıl sahneleyebilirler?

Böyle bir yalana nasıl inanacağız?

Aynı daha evvel sahneledikleri diğer olaylara inandığımız gibi. Bu yalanlara inanmanızı sağlayacak aynı araçları kullanacaklardır.

 

[Amerikan Senatosunda Konuşma] “Bu ortak bağımızı fark edebilmemiz için belki de evrensel bir dış tehdide ihtiyacımız vardır. Bazen dünya dışı varlıkların tehdidi altında kaldığımızda farklılıklarımızı ne kadar da hızlı unutacağımızı düşünüyorum.”

 

UYUYUN!

İngiliz evrenbilimci Stephen Hawking, uzaylıların gerçekten var olduğunu, ancak onlarla irtibata geçilmesinin insanlık için tehlikeli olabileceğini söyledi. Belgesel kanalı Discovery Channel için hazırlanan bir programda konuşan Hawking, evrende 100 milyar galaksi, bu galaksilerin her birinde de 100 milyonlarca yıldız olduğunu söyledi. Bu şartlar altında sadece dünyada yaşam olduğunu düşünmenin imkânsız olduğunu savunan Hawking, “Benim matematiksel beynime göre, bu rakamlar bile uzaylıların varlığını gayet rasyonel kılıyor. Esas soru, uzaylıların neye benzediğini çözebilmek” dedi. Bu zeki yaşam formlarının insanlık için tehdit oluşturabileceğini söyleyen Hawking, bu canlılarla irtibata geçmenin yıkıcı sonuçları olabileceğini vurguladı. Uzaylıların dünyaya yapabileceği olası bir ziyareti kâşif Christoph Colomb’un Amerika’yı keşfine benzeten evrenbilimci, “İşin sonu, Amerikan yerlileri için pek iyi sonuçlanmamıştı” dedi.

[26 Nisan 2010, Radikal Gazetesi, Milliyet Gazetesi, Gazete5, Genç Haber Türk]

 

YAKINDA SALDIRACAKLAR!

 

UFO fenomenlerinin geri kalan %1’i ne acaba? Hiç gerçek bir temas gerçekleşti mi? Devletlerin ve halkın UFO’lar hakkındaki bilgilerinin farkının çok büyük olduğu bir sır değildir. Ne yazık ki kimi devletler ve örgütler bu fenomeni dünyevi kazançlar için kullanmaktadır.

 

[Richard C. Hoagland anlatıyor] 200.000 G uzaklıktaki objelere parçacık ışınları ile ateş ediliyor. Kesirli bölünüyorlar. Böylece savaşlar içinde savaşlar oluşturuyorlar. NASA bu görüntüleri yayınladı. NASA’da iyi olan, fakat kullanılan adamlar var. İyi adamlar gizli tutulacak bir şeyin olduğunu bile bilmiyorlar. Unutmayın, her kademe de yalan değişiyor. Onlara söylenen yalanlara inanıyorlar. Açık, dürüst ve mekik uçuşlarını TV’de canlı yayınlayacak bir örgüt kurduğunuzda size canlı yayın vereceklerdir. Denetçiler ‘şunu yayınlayın ama bunu yayınlamayın’ diyemezler, çünkü dürüst adamlar karşı çıkacaktır. O zaman insanlar bunun olduğunu söylerler ve ortaya çıkar. Katolik kilisesi Hıristiyanlara ‘uzaylıları sevmeliyiz, onlar bizim kardeşlerimiz’ diyorsa, bütün mezhepler, filmler, 80 olimpiyatlarında sahte uzaylıların indiği programlar yapıldığında, Dallas’ın üstünde 3 futbol stadyumu boyutunda şeyler uçtuğunda ve benzeri şeyler olduğunda arkasında bir şey vardır. Sahte uzaylı temasları hakkında devlet belgeleri bulundu. Northwoods harekâtını hatırlayın ya da 11 Eylül 2001 saldırılarını da düşünebiliriz. Devletler, toplumları tarihin belirli noktalarında yönlendirmek için çok büyük olaylar tertiplemektedir. Hileleri çok severler. Üretilmiş tarih denilebilir. Yapılandırıyoruz! Bir açıklamaya doğru gittiğimizi sanıyorlar. Gerçekte gizli örgüt üyesi, 2. Dünya Savaşı’ndan beri teknolojilerini mükemmelleştirmiş Nazi’lerin sahte oynayacağı, çok iyi hazırlanmış bir sahte olaya doğru gidiyoruz. Bütün dünyayı aldatacaklar. Gizli Nazi operasyonları konusunda çok derin bilgiler var. Savaşı yenmek için savaşın sonuna doğru bölümlere ayrılmış programlar. Bu hilenin temelinde, bazıları yer çekimini bile yenen teknolojiler yer almaktadır. Bu yine boyutlar üstü fizik konusun da ki çalışmalarımda görülmektedir. Bir yığın bastırılmış teknolojinin var olduğunu biliyoruz. B-2 bombardıman uçağının varlığı 20 sene kullanıldıktan sonra açıklanmıştı. Birçok böyle örneğin var olduğunu biliyoruz. Bir gölge hükümetin varlığını biliyoruz. Bu adamların yaptıkları bir mum ışığıyla hidrojen bombası yapacak kadar farklı teknolojilerdir. Piramitlerin içinde bölümleriniz var ve bu piramitlerin içinde piramitleriniz var. Bu yüzden zaten Yeni Dünya Düzeni’nin sembolü piramitlerdir. Ellerinde ne olduğunu bilmiyoruz, çünkü çok gizliler. Çok yalan söylüyorlar. Sadece ileri teknoloji olduğunu biliyoruz. Biz kendi deneylerimizi yaptık. Kendi verilerimiz var. 30 sene evvel Demir Perde indiği zamanki Sovyetler Birliği’nden veriler edindik. Glastnost’un sonunda ayakta kaldığı zaman KGB bir yığın bilgiyi açığa çıkardı. Bu bilgileri bir araya getirdik. Hem kullandıkları fiziği biliyoruz, hem de ne yapabildiğini ve neyi taban aldığını biliyoruz. Nasıl çalıştığını biliyoruz. Kendi deneylerimizde fazlasıyla ispat elde ettik. Amerika ve hatta Avrupa topraklarında bunun kimi örneklerini kanıtlayan deneyler gördük. En son üzerinde çalıştığım şey Von Braun’un da bu fizik deneyleri üzerinde derince çalıştığını göstermektedir. İyi olan tarafları kendilerine saklıyorlar. Çünkü eğer biz iyi taraflarına, teknolojiye, enerjiye erişebilirsek benzinin galonunun 4 ya da 10 dolar olması bizi düşündürmezdi. Bu teknolojiyle 6 milyar insanımızda, yaşaması gerektiği gibi Dünya’da yaşardı. Daha uzun yaşarız. Daha uzun ve daha iyi yaşarız. Yirmilerindeki gibi güçlü, 200-300’lere kadar yaşanır. Tıp, fizik, teknoloji ve enerji konularında inanılmaz gelişmeler var. Hepsi gizli tutuluyor. Uzayda salınan bir gezegendeyiz. Etrafımız gizemlerle dolu. Alternatif medya’daki, bazı deliller gölge devlet ve itiraf edildiği gibi NASA’yı bir yığın akıl dışı örgüt yerine Hollywood tarzı yeşil adamlardan bahsetmeleri yüzünden bunları sorgulamamızın gerektiği söyleniyor. Amerika Birleşik Devletleri Askeri UFO danışmanı Clifford Stone: “Bayanlar ve baylar, bu toplantı da size UFO fenomeninin tarihini, isimleriyle, grup halinde, araştırma grupları halinde gizli devleti, günümüzde kimler olduğunu, bunun ne hakkında olduğunu, çocuklarınıza kimlerin uyuşturucu sattığını ve Amerikan hükümetinin UFO’lar hakkındaki gerçeği bilmenizden niye korktuğunu açıklayacağım.” şeklinde bir açıklama yapmıştı. Daha sonra açıklamasını yapamadan emekli oldu. Takımın üyesi olduğunu, astronot olduğunu hatırlamasına rağmen dediklerinden hiçbir şey hatırlayamıyordu. NASA’da artık niye çalışmadığını hatırlamıyordu. Çok büyük hafıza boşlukları vardı ve bu normal değil. Bütün uçuş ekiplerinde aynı durum görülüyor. Acı gerçek şu! Beyinleri yıkandı, akılları kontrol edildi. Onlarda böyle bir teknoloji var. Gerçek görevi silen çok gelişmiş bir teknoloji.”

 

Yaz tatili dönüşü insan günümüz çocuklarına verilen pop kültürünü düşünmeden edemiyor. Şu ana kadar medyamızda akıl kontrolü yöntemlerinin nasıl etkin işlediğini anlattık. Beyninizi yıkamak için kaç milyon dolarların harcandığını gördünüz. Bu akıl kontrolü yöntemi sizi çeşitli “hayat tarzları” ile yönlendirmeye çalışıyor. Masonlar/Siyonistler/Satanistler/İlluminatiler yakıtı materyalizm olan, kontrol isteyen, yozlaşmayı seven ve Din ile ALLAH’tan nefret eden, tüketim yarışı yapan bir toplum oluşturup varlığını sürdürüyor!

 

Neden?

Bunun hükümetinizi devirmekle alakası yok, içinizdeki savaşı kazanmakla alakası var! Bu savaşta, siz hem asker hem de savaş alanısınız. Gerçekleri görmek için, dünyevi cazibeleri aşmalısınız. Sadece o zaman ışığın yaşayan bir örneği olursunuz. Çünkü bu sistemin size yedirmeye çalıştığı her şey karanlıktır.

 

2008’in “hit şarkılarına” bakalım.

 

2008’in bir numaralı şarkısı

 

“çok cesurdum, elimde içkim, aklımı bir kenara bıraktım. Alışkın olduğum şey değil, bir de seni üstümde deneyeceğim. Merak ediyorum, ilgimi çektin. Bir kızla öpüştüm ve hoşuma gitti, vişneli nemlendiricisi. Bir kızla öpüştüm, sadece denemek için umarım erkek arkadaşım rahatsız olmaz. Kötü hissettim, iyi hissettim, bu, bu gecelik aşık olduğum anlamına gelmiyor. Bir kızla öpüştüm ve hoşuma gitti. Hoşuma gitti.”

 

2008’in 2. en başarılı şarkısı

“benim neyim var? Niye böyle hissediyorum? Şimdi deliriyorum. Yakıt kalmamış, kırmızı ışıktayım, araba çalışmıyor bile. Hiçbir şey duymadım, söyleyemedim, hakkında konuşamıyorum bile. Hayatımda, kafamda, düşünmek bile istemiyorum. Galiba deliriyorum, evet. Geceleyin gelen hırsız gibi gelip seni kapabilir, içinize girip sizi tüketebilir. Bir akıl hastalığı; sizi kontrol edebilir. Yakın olmak için fazla yakın. Güzel yalanlarını hazırla, mucizeler şehrindesin. Efendi olmayacağım, dikkat et belki sende kanarsın. Bir kere daha düşün, düşüncelerin değiştirilecek. Bocalasan bile bilge ol. Aklın hasta. Karanlık artık aydınlıktır.”

 

2009’un “hit şarkılarına” bakalım.

 

Pitbull - I KNOW YOU WANT ME

“Biliyorum beni istiyorsun (beni istiyorsun). Biliyorsun seni istiyorum (seni istiyorum). Biliyorum beni istiyorsun. Biliyorsun seni istiyorum (seni istiyorum). Biliyorum beni istiyorsun (beni istiyorsun). Biliyorsun seni istiyorum (seni istiyorum). Biliyorum beni istiyorsun. Biliyorsun seni istiyorum (seni istiyorum). Saat 6, zirveye doğru yoldayım.

Pit bunu dolaba kilitledi biracıdan. Değil, ama lanet olsun o çekici. Etiket uçuyor ama Pit durmayacak. Onu arabaya aldı, (como) su ile çalmayı bıraktı. Onu film çekerken izle. Alba Hitch Hock gibi. Tadımı çıkar. Anneciğin eşek gibi kıçı var, maymunla. King Kong gibi gözüküyor. Gerçekten hızlı ne ise. Bir kadınla. Oyunlar oynama. Onlar zincire kalkışıyor ve onlar yapmasına izin veriyor. Her şey ve herhangi şey vur şu şeyi ve onlar onu almayı sever. Devam etmeyi, tüm gece boyu. Bebek onu alabilirsin, eğer bunu kazanırsan oynayabiliriz. Bebek yemliklerim var, bahçede evlerim var kalabileceğimiz. Hatta kral boyu minderlerim var uzanabileceğimiz. Bebek umurumda değil, umurumda değil, ne dedikleri.”

 

Pitbull - HOTEL ROOM SERVİCE

“Herkes her ne yapıyorsa durmasını istiyorum. Şimdi biliyorsan biriyle berabersen bu gece bir otel odası tutacaksın, biraz gürültü yapın. Benimle otel odasında buluş. Erkek arkadaşını unut ve benimle otel odasında buluş, kız arkadaşlarını da getirebilirsin ve benimle otel odasında buluş. Oteldeyiz, moteldeyiz, tatildeyiz.

 

İlluminati’nin kurucularından Rothschild’in sözü: “şeytan yaşıyor, o ilahımız ve biz şeytanın seçkin kullarıyız”

 

Temelde, pop kültürü, elit kesimin putu şeytana övgüler ile doludur. Elit kesimin sahibi olduğu sanatçılar, yayınlar, kuruluşlar ve organizasyonlara gelince, ortak şeytani temellerinden sapma görmek imkânsızdır.

 

Niye Washington’un yer planı şeytani pentagrama benziyor? Niye Beyaz Saray’a işaret ediyor? Niye bütün dünya başkentlerinde aynı dikilitaşlardan bulunuyor? Niye Washington’daki hükümet binasını bir baykuş çevreliyor? Şeytani yıldızın merkezindeki şekil ne? Bir beşgen[pentagon] [piramitteki göz, halkın gözü]

 

Şeytanın ve bu satanistlerin planı ALLAH’ı hayatımızdan kaldırmaktır.

 

Bu sistemin nasıl dünyevi zevklere odaklı çalıştığını ve bizi dünya illüzyonuna bağlamaya uğraş gösterdiğini anlıyor muyuz?

 

Neden?

 

“Dünya” Arapça’da “maddi” anlamına gelmektedir ve İslam’da olumsuz bir çağrışımı vardır. “Ahiret” sonsuz, sonraki yaşam demektir. Arapça’da “Dünya”nın ne anlama geldiğini biliyoruz. “Dünya” yer kürenin hayali kısmıdır. İnsanları ahiretten alıkoyan öğedir. İşte bu da şeytanın oyunu! Şeytanın oyunu insanları uzaklaştırmaktır. “şeytan” uzaklaştırmak anlamına gelmektedir. “Dünya” yakındadır. Şeytan “ahiretin” yerine “dünyanın” yakın olduğunu, bize hissettirmeye çalışır. İslam bize “dünyanın” uzak olduğunu söyler. “dünya” kelime kökünün anlamlarından biri “elde edilemeyecek üzümlere uzanmaktır”. Bu “dünyanın” doğasında vardır. Asla elde edemezsiniz. Her zaman elinizden kaçacaktır.

 

“Ademoğlunun bir dağ altını olsa ikincisini isteyecektir.”

[Buhari]

 

Etrafınıza bakın. Dünyadaki insanlar neyin peşinde koşuyor? Para, kumar, içki, araba, ev, uyuşturucu, sanatçılar. Hepsinin temeli fiziksel zevk!

 

Dünyanın bize sunacakları bunlar mı? Buyurun ve istediğiniz kadar peşinden koşun, ancak er ya da geç ne olduğunu göreceksiniz.

 

Nasıl yaratıldığımızı biliyor musunuz?

Bir ruh olarak yaratılıp, bu fiziksel bedene yerleştirildik. Bedenimiz sadece “aracımız”. Ruhumuzun sonsuz hayatımız için bu geçici fiziksel bölümü yaşayabileceği bir araç. Ruh için çalışıp, onu beslemeye yönlendirilmesi gerekilen bir araç. Ancak ne yapıyoruz? “aracı” fiziksel ve dünyevi zevklerle doyurmaya hayatlarımızı adıyoruz. Bu sistem akıllıca bu dünyevi illüzyona bizi bağlamak için tasarlanmıştır ki, denetlenebilelim! Bu, eğlenceye doymuş toplumun şans eseri ortaya çıkmadığını hiç düşündünüz mü?

 

[Haberler] “4 ton kokain taşıyan CIA uçağı kaza geçirdi.“

 

Sizce medya patronları sizi bilgilendirmeye mi yoksa kâr karşılığı eğlendirmeye mi çalışıyor?

 

İnsanlar ruh yerine bedene yatırım yapmaya devam ediyorlar. Karşılığı ne olursa olsun! Ruhu düzeltmeyi unutuyorlar. Güzellik anlayışımızın çarpık olmasına şaşmamalı. Ne büyük gayretle deneseniz de elde edemezsiniz. “dünya” insanı terk edip bırakır.

 

İnsanların birçoğu gerçekleri görmek, duymak istemez. Bu neden böyle olur? İnsanlar bu bilgileri niye reddeder, niye mücadele ederler? İnsanlar niye size saldırır? Çoğunlukla şu sebeplerden birinden olmaktadır.

1-Bu bilgilerin, psikolojik açıdan bakıldığında hazmı pek kolay değildir. Çünkü bunlar kabul edildiğinde hayata olduğu gibi devam edilemez. Beyin, yıllar içinde topladığı bilgileri yeniden düzenleyip yeni bir programa başlaması gerektiğini fark edecektir. Beyin karşı çıkacaktır. Çünkü bu oldukça güçlü bir zihinsel çaba isteyecektir. Bundan kurtulmanın en kolay yolu karşı çıkmaktır.

2-İkincil sebep egodur. Kişinin egosu yüzünden sizinle ve bilgilerinizle mücadele edecektir. Çünkü onun sözleri daha değerlidir. Onların daha evvel fark edemediği önemli gerçeklere rastladığınızı kabul edemeyeceklerdir. Egolarını koruma adına gerçekleri inkâr edeceklerdir.

3- Birçok durumda da insanlar hayatlarından o kadar memnundurlar ki ondan vazgeçip dünyada olan bitenlerle ilgilenmek istemeyeceklerdir. Kendilerine odaklı yaşamaktadırlar.

4- İnsanların çoğu bağını koparmak istemiyor. Çoğu o kadar durağan ve umutsuzca sisteme bağlı ki, onu korumak uğruna savaşacaklardır.

5-Sistemin sesine inanıp değer veriyorlardır. Onların gerçeklerine belirlemesine izin veriyorlardır. Sistemin sesi nedir? Medya! “Dünyadaki en başarılı hipnozcu odanın köşesinde ki tahta kutudur. Yani Televizyon! Aralıksız bir şekilde neyin gerçek olduğunu bize söyler. “ Eğer insanı gözünün gördüğünün doğru olduğuna inandırırsan insanları kullanırsın. Çünkü olanları daha geniş bir biçimde açıklayan her şeye güleceklerdir.

6-Şeytana boyun eğmeye alışmışlardır, gerçekleri duymak istemezler. Zaten gerçekler anlatılmaya başlanıldığında “olur mu öyle şey, ben şöyle biliyorum, böyle gösteriliyor, bu kadar insan yanlış mı biliyor?” vb. açıklamalarla savunmaya geçer.

 

[Amerika da bir televizyon kanalında program sunucusunun konuşması] “Siz ve 62 milyon Amerikalı şu anda beni dinliyor, çünkü %3’ten azı kitap okuyor, %15’inizden azı gazete okuyor. Bildiğiniz tek gerçek bu televizyondan çıkıyor. Şu anda bu televizyondan çıkmayan bir şeyi bilmeyen bir nesil var. Bu televizyon Cumhurbaşkanları, Başbakanları, Papaları seçtirir ya da yok eder. Bu televizyon Allah’sız dünyadaki en güçlü lanet kuvvettir. Yanlış kişilerin eline düşerse ne olurdu acaba? Dünyadaki en büyük 12. şirket Allah’sız dünyanın en büyük propaganda gücünü kontrol ediyorsa kim bilir ne saçmalıklar haber olarak yayınlanacaktır. Beni dinleyin. Beni dinleyin. Televizyon gerçek değildir. Televizyon lanet bir lunaparktır. Televizyon bir sirktir, karnaval, gezgin cambazlar, hikâye anlatıcı, dansçılar, şarkıcılar, ucubeler, aslan terbiyecileri ve futbol oyuncularıdır. Biz sıkıntı yok etme peşindeyiz. Eğer gerçeği istiyorsanız, ALLAH’a gidin. Öğretmenlerinize gidin. Kendinize danışın çünkü ancak orada gerçeği bulabilirsiniz. Bizden hiçbir gerçek alamazsınız. İstediğiniz her şeyi söyleriz. Deli gibi yalan söyleriz. Size Archie Bunker’ın evinde kimsenin kanser olmadığını söyleriz. Kahraman ne kadar başını belaya soksa da saatinize bakın, saatin sonunda kazanacaktır. Duymak istediğiniz her şeyi söyleriz. Hayallerle çalışıyoruz. Hiçbiri gerçek değil. Fakat sizler -her gün ve gece, bütün yaşlardan, renklerden, inançlardan- sadece bizleri tanıyorsunuz. Burada yaptığımız hayallere inanmaya başlıyorsunuz. Televizyonun gerçek olduğuna ve hayatlarınızın hayal olduğuna inanmaya başlıyorsunuz. Televizyon size ne diyorsa onu yapıyorsunuz. Televizyon gibi giyinirsiniz, televizyon gibi beslenirsiniz, televizyon gibi çocuklarınızı büyütürsünüz. Televizyon gibi düşünüyorsunuz. Bu toplu delilik, sizi manyaklar! Allah aşkına, siz insanlar gerçeksiniz, biz hayaliz. Televizyonları kapayın. Şimdi kapayın. Hemen, şimdi kapayın. Kapayın ve kapalı bırakın. Bu söylediğim cümlenin ortasında kapayın. Kapayın.”

 

İnsanların bu güce ve aldatmaya bağlı küresel komployu tek başına mı yapabildiğini düşünüyorsunuz? Düşünün, bu komployu araştırdıkça, elitlerin tarihini öğrendikçe, bu tarihi planın neredeyse mükemmel olduğunu fark ediyorsunuz. Elit ve gizli örgütler niye kendi hayatlarında sonuç vermeyecek bir plana hayatlarını adamaktadırlar? Çünkü bu planın amaçları insanlar tarafından belirlenmemiştir. Çok daha güçlü bir güçtür. Kimi insanlar ruhlarını bu plan uğruna, dünyevi varlık ve güç için sattılar. Bu plandan kim kârlı çıkmaktadır? Yeni Dünya Düzeni’nin mimarları ve bu planı ilerleten ahmak insanlar kârlı çıkmaktadır. Parçaları birleştirmenin vakti geldi. Aldatıcı dünyayı etrafınızda gördünüz. Yalanlardan oluşan bir dünya olduğunu görün artık! Peygamberlerin böyle bir aldatıcı dönemi kime atfettiğini biliyor musunuz? Deccal’a! Sahte peygamberlerin İslam’daki adını biliyor musunuz?  “Tek Gözlü Aldatıcı” anlamına gelen “Al Aawar Dajjal”.

 

Sahte peygamberlere bu ismin verilmesi sizce bir tesadüf mü? Elit’in “Tek Gözü” sembol edinmeleri sadece bir tesadüf müdür? Deccal dünyaya yıllardır hükmetmektedir! O bir varlık mıdır yoksa bir bilinç midir? Her ikisi de!

 

“1 dolarlık banknota baktığımızda piramitin sadece tepesinin inşa edilmediğini görürüz. Tepesi dışında yapılmıştır. Göz üstündedir ancak daha inmemiştir. Çünkü onlar masonik plan gerçekleşmediği sürece piramiti tamamlamayacaklardır. 1 dolarlık banknotun arkasında “Novus Ordo Seclorum” ve “Annuit Coeptis”le belirttikleri, “planımızdan memnundur” anlamında, başka bir sözle inandıkları putun projelerinden memnun olduğuna inanmaktadırlar. Proje nedir? Asıl soru bu. Putlarının memnun olduğu proje nedir? Proje dünyanın sekülerleşmesidir. Dünyadan dini inancı silmektir. Proje budur. Bu yüzden de adı “Novus Ordo Seclorum” “Yeni Seküler ya da Dünyevi Dünya Düzeni”dir.

 

Kuran ve Aleyhisselatu Vesselam Efendimiz, Yecüc ve Mecüc kadar güçlü olacak Deccal’a dikkatimizi çekmişlerdir.

 

Hiç şüphe yok, deccal çıkacaktır. Onun sol gözü kördür. Ve üzerinde beyaz bir ben vardır. Körleri ve hastaları iyi eder. Ölüleri diriltir. Ve "ben rabbinizim" der. Kim onu tasdik ederse deccal fitnesine düştü. Kim de "Rabbim Allah" der ve böyle ölürse o zaman Deccalın fitnesine düşmemiş olur ve ona bir daha fitne ve azap yoktur.

[Ravi: Hz. Sumre Radıyallahu Anh, Ramuz El Ehadis/Ahmed Ziyâüddin Gümüşhanevî, Sayfa 97]

 

Deccal, ilah olduğunu söyler.

[İ.Ebi Şeybe]

 

Adem Aleyhisselam’dan, Kıyamete kadar Deccaldan büyük fitne yoktur.

[Müslim]

 

Deccal, bir kimseyi öldürüp diriltecektir.

[Buhari; Müslim]

 

Yalancı Deccallar, sizin ve ceddinizin işitmediği şeyleri anlatırlar, onlardan sakının.

[Müslim]

 

Sizin için Deccaldan daha çok sapık liderlerden korkarım.

[İ. Ahmed]

 

(5011)- Hz. Huzeyfe Radıyallahu Anh anlatıyor: "Resulullah Aleyhissalâtu Vesselâm buyurdular ki: "Deccal çıktığı vakit beraberinde su ve ateş vardır. Ancak halkın ateş olarak gördüğü tatlı sudur;  halkın su olarak gördüğü ise yakıcı bir ateştir. Sizden kim o güne ererse, halkın ateş olarak gördüğüne düşmeyi kabul etsin. Çünkü o, tatlı soğuk sudur."

[Buhârî, Fiten 26, Enbiya 50; Müslim, Fiten 105, (2935); Ebu Davud, Melahim 14, (4315); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 14/296.]

 

İsa Aleyhisselam dünyayı Kudüs’ten yönetmesi için gönderilmiştir. Deccal da dünyayı Kudüs’ten yani İsrail’den yönetmeye çalışacaktır.

 

Resulullah Aleyhisselatu Vesselam: “Deccal çıktığında dünya da 40 gün kalacaktır. 1 gün 1 sene gibi, 1 gün 1 ay gibi, 1 gün 1 hafta gibi diğer günleri de sizin (normal) günleriniz gibidir" buyurdu.

[Müslim, Fiten 110; İbn. Mâce, Fiten 33 Tirmizî, Fiten 59; Ahmet b. Hanbel, III. 420, IV. 226; Sünen-i Ebu Davud Tercüme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/457-458.]

 

“Deccal 1 günün 1 yıl kadar olduğu dönemde İngiltere onun karargâhıydı. 1 günün 1 ay kadar olduğu dönemde Amerika onun karargâhıydı. En sonunda 1 günün 1 hafta gibi olduğu dönemde eve dönecektir, kutsal topraklara. Eve dönecektir, kutsal topraklara. Deccal birinci evresi, 1 yıl süreli gününü bitirmiştir. O zaman İngiltere dünya hâkimiydi ve Sterlin uluslar arası para birimiydi. Ondan sonra Deccal 1 günü 1 ay kadar olduğu evreye girdi ve Amerika dünya hâkimi olarak İngiltere’nin yerini aldı. Amerikan Doları uluslar arası para birimi oldu. Şu sıralar Amerika gücünü dünya hâkimi olacak İsrail’e devretmeye başlamıştır. Yeni para ne olacaktır? Cevap: Amerikan Doları saldırıya uğrayıp, yenilip bütün dünyanın kâğıt parasını peşinde götürecektir. Ondan sonra kâğıt para görmeyeceksiniz. Peki, yeni para ne olacak? İsrail’in dünyayı köle edeceği yeni para ne olacaktır? Aynı Amerika’nın dolarla yaptığı gibi İsrail’in insanları köle edeceği yeni para ne olacaktır? Cevap: İsrail görünmez para kullanacaktır. Göremeyeceksiniz. Soyut para olacak, dokunamayacaksınız! Elektronik para olacaktır. Elektronik paranın garip ve tehlikeli yanı dünya çapındaki bankalar sistemi tarafından denetlenmesidir. Bu sistemi ise Yahudiler denetlemektedir. Bu acımasız bir demeç değildir. Bu hatalı bir demeç değildir. Bu gerçektir. Yani kredi kartları ve banka kartları!

 

İslam’a göre bir ilahi yıl 1000 insan yılı gibidir ve bundan Deccal’ın İngiltere’de 1000 sene hüküm sürdüğü çıkmaktadır. İngiltere Kraliyet ailesinin 900 yılına dayanması bir tesadüf değildir. 900+1000=1900

 

Amerika 1917’de resmi olarak 1. Dünya Savaşı’na katılmıştır ve bu adımla kendisini yeni süper güç olarak tespit etmiştir.

 

[George Washington’ın sloganı] “Seni Amerikan Ordusuna istiyorum.”

 

Deccal orada “1 ay süreli 1 gün” hüküm sürdü. Eğer 1 yıl 1000 yıla eşitse, 1 ay 1000/12 olacaktır. Bu da 83 sene demektir. 1917+83=2000 yılı

 

[2000 yılında, George E. Bush’un yemin töreni] “Ben, George Walker Bush, Tanrı’nın yardımıyla Amerika Birleşik Devletleri Başkanlık makamını inançla, en iyi şekilde ifa edeceğime..”

 

-2001’de 11 Eylül saldırısı. Bütün bağımsız araştırmalar 11 Eylül’ün içeriden düzenlendiğini ispatlıyor!

-2002’de Afganistan saldırıya uğradı.

-2003’te Irak[IraQ] saldırıya uğradı.

-2006’da Lübnan saldırıya uğradı.

 

11 Eylül’ü takip eden yıllarda Amerika Orta Doğu’da 10’dan fazla ülkede askeri üsler kurmuştur. Yeni Dünya Düzeni’nin son başkenti olarak İsrail’in hükümdarlığını güven altına almıştır. Aynen Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselatu Vesselam’ın 1400 sene evvel dediği gibi.

 

Sonra Deccal “1 haftalık gibi 1 gün” İsrail’den hüküm sürecektir. Aynı formülü kullanırsak, 83 yılı dörde bölerek, 21 yılı ortalama elde ederiz. Bu da bizi [güneş ya da ay yılı olmasına bağlı olarak] 2020-2023 yıllarına götürecektir. O vakitte İlluminati, İsrail’in hüküm sürdüğü dünyayı “güvenlik altına” alacaktır.

 

[11 Eylül,1990, Amerikan senatosunda konuşma] “Bahsettiğimiz küçük bir ülkeden çok daha büyüktür, büyük bir fikirdir, yeni bir dünya düzeni.”

 

11 Eylül 2001 İkiz kulelerin vurulması. Bütün bağımsız araştırmalar 11 Eylül’ün içeriden düzenlendiğini ispatlıyor!

 

2002’de Afganistan saldırıya uğradı.

2003’de Irak[IraQ] saldırıya uğradı.

2006’da Lübnan saldırıya uğradı.

 

Dünya’nın ve Ortadoğu’nun sorunlarının temelinde neyin olduğunu anlıyor musunuz? Önümüzdeki her türlü anlaşma ya da savaş İsrail Devleti’nin güvenliği ya da tesisi içindir. Karşıt düşüncelerle her zaman savaşılacaktır. Deccal somutlaşıp İsrail’deki tahtına oturacaktır ve ondan sonra bizim günlerimiz gibi günlerini yaşayacaktır. Kuran’da ve Peygamberimiz Aleyhisselatu Vesselam’ın hadislerinde İmam Mehdi ve Hz. İsa Aleyhisselam’a katılacaklar gerçek zaferi elde edeceklerdir. Ancak çoğunluk ne yazık ki Deccal’ı takip edip, Deccal’ın gerçek olduğunu zannedeceklerdir. Çünkü gerçek inananlardan olmamışlardır ve işaretleri incelememişlerdir.

 

[Amerika Birleşik Devletleri, Haberler] “Milli başkentin açıklarında bugün camları karartılmış siyah limuzinler özel güvenlik elemanlarının katı bir denetim uyguladığı bir otele yaklaştılar. Limuzinler Kraliyet Ailelerinden kimseleri, siyasi güç aracıları ve sanayi devlerini bir hafta sürecek Bilderberg Grubu olarak bilinen gizli bir toplantıya taşıdılar.”

 

Dünya çapında, etki alanını genişletmek için gizliliği kullanan yekpare ve zalim bir komplonun karşısındayız. Çok büyük insan ve hammadde gücünü, siyasi, diplomatik, istihbarat, ekonomik, bilimsel ve siyasi faaliyetleri birleştirip sıkça dokunmuş, yüksek etkinlikli bir makinenin yapımına adanmış bir sistemdir. Hazırlıkları gizlenip, yayınlanmıyor. Hataları manşetlerde görünmeyip gömülüyor. Firariler, susturuluyor, methedilmiyor.

 

Charlie Sheen serbestçe söylüyor: 11 Eylül’ün devlet tarafından örtbas edildiğine inanıyor musunuz? Evet: %83, Hayır: %17.

 

Bu sistemi ne bir arada tutuyor? Elit kesim bu plana niye büyük bir bağlılıkla sadık? Çünkü bu onların dinlerinin bir parçasıdır. Çünkü görünürde Müslüman, Hıristiyan ya da Musevi olmalarına rağmen gerçekte şeytana inanmaktadırlar. Bu planlar onları sistemin en üst konumlarına yerleştirmiştir. Yoksa George Walker Bush gibi birinin sadece aklı ve cesaretiyle böyle bir konuma geldiğini mi düşünüyorsunuz? Bu liderler şeytani bir plana uymaktadırlar. Deccal’ın hâkimiyetini öne sürmektedirler. Çünkü bu dinlerinin bir parçasıdır. Eğer gerekli araştırmayı yapmış olsaydınız bu liderlerin “Bohem Korusunda” yaptıkları şeytani ayinlerden haberdar olurdunuz.

 

Amerika Birleşik Devletleri’nde 4 hükümetin başkanlık danışmanlığı görevini yapan David Gergen yıllar evvel Washington Times’ın bir makalesinde, bir organizasyon hakkında bir yorum yapmıştı. Şimdi ise Wall Street Journal’da ve birçok değişik gazete de “Bohem Korusu” hakkında haberler çıkmıştır. Onlara “Hey ben koruda çıplak koşmuyorum” demişti. David Gergen’in “Onlar gibi koruda çıplak koşmuyorum” dediği Washington Times makalesidir. Bu ne demektir?

[The Alex Jones Show’un sunucusu Alex Jones bu konuyu hatırlatır ve sorar, aralarında geçen konuşma]

[David Gergen] “Hangi alıntıdan bahsettiğinizi bilmiyorum. Böyle bir alıntıdan haberim yok. Dinleyin, ben Bohem Korusu’nun mutlu bir üyesiyim. Oraya gelenleri severim. Bunun dışında topluluktan bahsetmem uygun değildir. Teşekkürler.”

[The Alex Jones Show’un sunucusu Alex Jones] “Aldırışın Yakılması” törenine katıldınız mı?

[David Gergen] “Açıkçası bunu sizinle konuşmak zorunda olduğumu düşünmüyorum.”

                     [The Alex Jones Show’un sunucusu Alex Jones] “Öyle mi?”    

[David Gergen] “Evet.”

[The Alex Jones Show’un sunucusu Alex Jones] “Ben Alex Jones’um ve oraya 2000 yılında girdim. Ben bunu ortaya çıkarıp görselleri elde ettim. Milli Televizyon’da yayınlandı.”

[David Gergen] “Size bu yüzden saygı duymuyorum.”

[The Alex Jones Show’un sunucusu Alex Jones] “Öyle mi?”

[David Gergen] “Evet.”

[The Alex Jones Show’un sunucusu Alex Jones] “Oraya çok resmi görevli gidiyor. Kimse bilmemeli mi?”

[David Gergen] “Sizi hiç tanımıyorum. Siz ve filminiz hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Oraya bir anlaşmayla girdiniz ve bu filmle o anlaşmayı bozdunuz. Bu yüzden size saygı duymuyorum.”

[The Alex Jones Show’un sunucusu Alex Jones] “Öyle mi?”

[David Gergen] “Bu filmi yapmayacağınıza dair bir anlaşmayla girdiniz oraya değil mi? Oraya bir anlaşma vasıtasıyla girdiniz değil mi?”

[The Alex Jones Show’un sunucusu Alex Jones] “Hayır.”

[David Gergen] “Oraya kaçak mı girdiniz?”

[The Alex Jones Show’un sunucusu Alex Jones] “Evet. Ayin nedir? Ayin gerçek mi? Bir ayine katıldınız mı?”

[David Gergen] “Bu sizi hiç ilgilendirmez.”

 

David Gergen The Alex Jones Show’un sunucusu Alex Jones’un içeriye girdiğini öğrendiğinde kızmıştır. Çünkü bu işi çok ciddiye alıyorlar. Bu okült ve gizli örgütlerinin temel özelliğidir. Okült kelimesi gizli anlamına gelmektedir. Gizlilik onların dininin bir parçasıdır. Ondan zevk alıyorlar. Ortaya çıktığında çok kızıyorlar.

 

“şeytanın en büyük hilesi dünyayı var olmadığına inandırmasıdır”.

 

Dünyamızı yöneten İlluminati’nin ve gizli örgütlerin birçok yönü ortaya çıkarılmıştır. Konuyu derinlemesine inceleyenler, dünyadaki gizli örgütleri bir araya bağlayan şeytani ortaklığı anlamışlardır. Ancak kaç insan Masonların/Siyonistlerin/Satanistlerin/İlluminatinin bu karanlık yolu niye takip etmeyi seçtiğini biliyor? Kaçı “tepeden bakan insanların” niye şeytanı takip etmeyi ve ona tapınmayı seçtiğini biliyor? Kimse gizliyi ya da küresel komployu onu yönlendiren gücü anlamadan anlayamaz. İşaretler her tarafta.

 

[“Kim ve ne dünyayı kontrol etmektedir” teorisini araştıran, BBC kanalı spor spikeri ve siyasi yazar David Icke anlatıyor] “Washington’un şehir planlarında beşgenler bulacaksınız. Washington’un şehir planında iki beşgen var. Yukarıdaki hükümet meclisi binasına aşağıdaki ise Beyaz Saray’a dönüktür. Washington’un yerleşim planını hiç incelediniz mi? Kongre binası bilindiği üzere siyasi bir bina. Gerçekte ise masonların belli bir şekle göre yaptığı bir gizli örgüt tapınağıdır. Kongre, kongre binası. Adını nereden almıştır? Çok eskiden kalma, Romalılar camiasından kutsal bir mekandan, “Capitol Tepesi”nden. Bu camianın baş rahibesi Madeline Albright dış işleri bakanı olduğunda Avrupa’da bir yere gitti. Roma, Capitol Tepesi’ne, bu durumda hac yolculuğu sayılacak bir resmi ziyarette bulundu. İsmini buradan almaktadır. Son yüzyılda George Washington’un düzgün bir heykelinin olmadığına karar verildi. Ve bir Amerikalı’ya yaptırmak yerine Floransa, İtalya’dan birine yaptırttılar. Limana geldiğinde insanlar şaşırmışlardı. Çünkü burada George Washington, Amerika’nın ilk başkanı bel üstü çıplak ve Bill Clinton’ı üzerinde bir örtüyle, bir kolu yukarı ve bir kolu aşağıya gösterir bir şekilde resmedilmişti. Ne oluyor? Bu insanların nereden geldiğini bilmezseniz açıklayamazsınız. Bunu aklınızda tutun. Kol yukarıda, kol aşağıda, bel üstü çıplak ve Bill Clinton’ın üzerinde bir örtü. İşte buradan geliyor. Eski bir tasvir, negatif gücün toplamı anlamında kullanılan ve Tapınak Şövalyeleri”nin tapındığı Baphomet sembolü. Bu yüzden George Washington’u bu şekilde resmettiler.”

 

Dünyamızı yöneten insanlar satanisttir! Niye dinleri gizli toplantılar ve uygulamalar üzerine kurulu? Çünkü eğer Müslüman olmayan insanlar şeytanın var olduğunu fark ederlerse o zaman cinlerin, meleklerin, peygamberlerin ve dinlerin de var olduğunu fark ederler. Niye bu gizli örgütler ALLAH yerine şeytana tapmayı seçiyorlar?

 

“Hıristiyan ve Yahudi devletlere baktığımızda; iyi eğitimli sınıfın, mimarlar, doktorlar, avukatlar, din adamları, borsacılar ve eğlence sektöründe çalışanlarının arasında cadı meclisi üyelerinin olması bizi şaşırtmamalı. Bunlar şeytana tapınmaktan haz alıyorlar. Ve görünürde normal hayatlar yaşıyorlar. Dünyadaki ölümlü yaşamlarını para, kadınlar ya da gezilerle daha zevkli bir hale getirmek için şeytana tapıyorlar. Dünyevi olarak her ne istiyorlarsa yapıyorlar. Şeytanın varlığından haberdarlar. Bu da onları açık bir şekilde ALLAH’ın varlığından haberdar kılıyor. Buna rağmen bilinçli bir şekilde, kör ve ahmakça bu hayatta alabilecekleri için bu seçimi yapıp, şeytana tapıyorlar! Onlarla konuşanlardan öğrenilenlere göre, şeytana tapınmada hem hislere, hem cinselliğe hem de akla hitap eden bir keyif ve tatmin olduğunu söylüyorlar. Uyuşturucu gibi.”

 

Biz gafiller onlardan korkarken, onlar Kutsal Kitabımız ve ALLAH’tan dehşet şekilde korkuyorlar. Yani onların en rahat şekilde yaşamaları ve güçlü olabilmeleri için hayatımızda kutsal olan her şeyi kaldırmalılar. Bu yüzden “Yeni Seküler Düzen”.

 

Ateistler, yani dinsizler Siyonistlerin/Masonların/Satanistlerin/İlluminatinin Seküler projesinin başarılı bir sonucudur. İslam’dan korkanlar ise Siyonist projenin başarılı bir ürünüdür! Deccal için hazırlanan bir dünyada manevi olan her şey alaya alınacaktır.

 

İstediğinizi söyleyin ve istediğinize inanın. Ancak “Yeni Seküler Düzen’in var olacağını unutmayın. Hepiniz de davetlisiniz!

 

Şimdi de etkili kişilerin arkasında nelerin döndüğünü öğrenelim.

 

[Masonların içine giren ve onların ayinlerine katılan Roger J. Morneau, cinlere, şeytana nasıl tapınmaya başladığını anlatıyor.] “Benimle aynı gemide çalışan bir arkadaşım günün birinde “muhteşem bir haberim var. Ölülerin ruhlarıyla konuşan insanları tanıyorum. Rahmetli annenin ruhuyla konuşmak ister misin?” dedi. Şaşırmıştım. “Rahmetli annenle konuşmaktan korkarsın değil mi?” dedi. “Bak önce biraz düşüneyim. Hayatımda hiç düşünmediğim bir şey bu” dedim. Çoğumuz düşünmemiştir ve böyle bir şeyden korkuyordur. “Suratından okunuyor. Bir seansa gitmekten korkuyorsun. Seni tanıyorum. Geleceğini biliyorum” dedi. Ondan sonra da gemideyken ne kadar cesur olduğumu söylemeye başladı. Bunun gibi şeyler. “Aynı adam değilsin, değiştin, korkaksın ” dedi. Bunu demesi yetti. “Ne zaman seansa gidiyoruz?” dedim. Bir cumartesi günü, ilk gidişimdi. Montreal’da çok güzel bir medyum bayanın evine gittik. Orada yirmi davetli vardı. Ben de onlardan biriydim. Ruhlarla konuşmaya başladı. Çeşitli insanlara ruhların söylediklerini iletti. Bir adam “6 ay önce ölen arkadaşımla görüşmek istiyorum ama onu görmek istemiyorum” dedi. Sadece konuşmak istiyordu. “Çünkü arkadaşımla benim yerime konuşmana güven duymuyorum” dedi. Medyum “ruhla irtibata geçeyim” dedi. “Ruh seninle konuşacak” dedi ve geniş bir erkek sesi mekân da duyuldu. “Merhaba Frank. Beni istemen ne güzel” dedi. Biraz konuştular. Bittikten sonra Frank “ölülerin ruhlarıyla konuşmak dünyanın en güzel şeyi” dedi. Daha sonra medyum bu gece bizi çok özel bir sürprizin beklediğini söyledi. Ruh açık bir şekilde şekil bulacaktı. Birkaç dakika bekledik. Ondan sonra büyük bir rüzgâr binaya çarptı. Duvarın içinden –ışıklar çok parlaktı- birkaç tane ayaklı lamba vardı. Bu yarı saydam varlık doğrudan duvarın içinden çıktı. Sanki kalbim bir anlık durmuştu. Çok garip bir histi. Çok güzel bir gecelik giymiş bir hanımdı. Uçuyordu. “Canım kardeşim Mary beni çağırman ne de güzel oldu” dedi. Mary bayılıp sandalyeden yere düştü. Onu kaldırdılar ve ruh kayboldu. Bu işin başlangıcıydı. Belirli bir zaman sonra insan aklının ilginç bir yanı var. Birçok dehşete alışabilirsiniz. Başlangıçta sizi korkutan birçok şeye alışabilirsiniz ve bunlar zamanla size normal ve sıradan gelecektir. Yani doğaüstüyle temas kimseyi rahatsız etmeyecek bir derece de normal ve olağan gelmeye başlıyor. Daha doğrusu yaptıkça daha az rahatsız edici oluyor. Ondan sonra bir gizli örgüte üye oldum. Ruhlara tapınıyorlardı. Seanslar o kadar sizi içine çekmiyor. Ancak eğer ruhlara tapınan bir gizli örgüte üye olursanız özellikle de üst seviye ruhlar sizi davet ettiyse oradan canlı çıkamazsınız. Arkadaşım ve ben buna bulaşmıştık ve ne yapacağımızı bilmiyorduk. Çok ünlü bir bando lideri de vardı. Caz müzisyeni. Çok ünlü. Bir gece onunla bir seansa katıldık. Eşi de vardı. Bir lokantadaydık. Orada oturup en sevdiğimiz alkollü içecekleri içiyorduk. Konuşurken grup şefi şunu dedi. “Ben güç istiyorum. Gücün kaynağına giderim. Sizce nasıl bu kadar ünlü oldum sanıyorsunuz?” dedi. Bende “Şanslı olmalısın.” dedim. “Şans diye bir şey yoktur. Ya sizin için çalışan bir güç vardır bir yerlerde ya da bu dünyada bir yere gelemezsiniz. Benim iş alanımda en azından.” diye karşılık verdi. Oradan da ruhlara tapınmaktan konuşmaya başladık. Bahsettiği şeyler ilgimi çekti. “Ölülerin ruhları olanlar gerçekte cinler” dedi. Cennetten kovulan şeytan ve cinleri! Bir anda söyledi. Biraz şok etti tabii. İlk defa duyuyorsunuz. Size söyleniyor. “Önünüz çok parlak çünkü gizli örgütümüzün başpapazına üstadın sizin için çok özel planları olduğunu söylemiş.” Üstat dediği şeytan! Bizde ne demek istediğini merak ettik. “Bak biz ruhlara tapınıyoruz” dedi. “Biz şeytana ve bütün cinlerine tapınıyoruz. Cennetten kovuldukları zamanki kadar güzeller. Evrende yaşayanlar arasında büyük bir yanlış anlaşılma oldu. Üstadımız yanlış anlaşıldı ve ALLAH hatalar yapan insanlarla yaptığı gibi onunla ne yapacağını bilemedi. Yani savaştayız. İyi kötüye karşı! Bizde kötü tarafız ama o kadar da kötü değiliz. İyi ve kötünün arasındaki meseleye şöyle bakıyorum. Birisi ALLAH’a inanır, biri de şeytana inanır. Siyaset gibi.” dedi. Bu örgütün üyeleri Hz. İsa Aleyhisselam’ın bu dünyaya büyük güç ve ihtişamla dönmeyeceğine inandırılıyorlar. Bu dünyanın her şeyinden vazgeçecek! Çünkü başpapaz bir keresinde “Hz. İsa Aleyhisselam’ın bu dünyadaki her şeyin kanunlar vasıtasıyla şeytanın olduğunu bildiğini” söyledi. O zaman öyle dedi. Başrahip siz yeni olanlar için ruhları memnun etmenin en iyi yolu Hz. İsa Aleyhisselam’ın ve kilisesinin her şeyini aşağılamak olduğunu söyledi. Hıristiyan ilahileri söylerler. Ancak Hıristiyan sözlerle değil. Birçoğunu değiştirdiler. İyi bir şekilde değil. Küfrün bir şekli! Rock müzik dünyasının gizemi bu. Çalanların haçları var. Küpe şeklinde haçlar, vb. küfrün bir şekli. Hz. İsa’yla alay ediyorlar. Anladınız mı? Cinler insanlara bunu yaptırıyor. Bu tip sembolleri giymekten zevk alırsınız, Hıristiyanlara Hz. İsa’yı hatırlatan haç gibi. “

 

Çoğu liderlerimiz bu gizli örgütlerin üyesi.

 

Şeytanın Avukatı filminde şeytan ne diyordu?

“-Cennette hizmet etmektense, cehennemde hâkim olmak daha iyi demek değil mi?  Niye olmasın? Bu iş başladığından beri buradayım. İnsanın ilham aldığı her hissini tatmin ettim. Ne istediğiyle ilgilendim ve insanı asla yargılamadım. Neden? Çünkü bütün eksikliklerine rağmen ben onu hiç reddetmedim. İnsanın hayranıyım. Ben bir hümanistim. Belki de son hümanist. Aklı başında olan kim, 20. yüzyılın benim olduğunu reddedebilir? Hepsi. Hepsi benim. Tepedeyim. Artık benim vaktim. Bizim vaktimiz. [Filmde, bu konuşma damalı yüzey üzerinde yapılmaktadır]

 

[Masonların içine giren ve onların ayinlerine katılan Roger J. Morneau anlatıyor]

Başrahip “Hayatımın üstadı size “Tanrılara” ibadet odasını göstermenin vaktini geldiğini ilham etti.” dedi. Şekil bulan cinlerin fotoğraflarını çekip resimlerini yaptılar. Belki de yüzlerce vardı. O odaya girdiğimde bu insanların güce sahip olduklarını hissettim. Hem de oldukça çok güce sahip olduklarını hissettim. Hem ilgimi çekti, hem çekmedi. Karışık duygularım vardı. Çünkü belirli bir yere kadar her şey bize güzel gözüküyordu. Kulağımıza güzel geliyordu. Ancak ben Hıristiyan bir ailenin içinde yetiştirildim. Babam eğer kötü şeyler yaparsam hesabını vereceğimi söylerdi. Bu dünyada her şeyin bir karşılığı var. Bu düşünce aklıma yerleşti. Bu cinlerle uğraşırken nerede hesabını vermeye başlayacağımızı düşündüm. Bu durum beni biraz gerdi. Buna rağmen devam ettim. Bize “bu işten çıkış yok!” deniliyordu. Öyle biliyorduk. Korktuğumuz için ilerliyorduk. Korktuğumuz için çünkü başpapaz üstadın hayatımız için özel planları olduğunu söylüyordu. Kimse örgüte cinler tarafından çağırılmadan giremiyordu. Bu oldukça açıktı. Gerçekte çok güçlü cinler tarafından seçkin ve özel bir insan topluluğuna davet edilmiştim. Montreal’daki bu insanlar, papazın bahsettiği örgüt, dünya çapında binlerce cinlere tapan örgüt olmasına rağmen, bu örgütün “elit” olduğunu söylüyorlardı. Biz üstat ve melekleri hakkındaki gerçeği biliyorduk. Şeytani gözükmüyorlar, çok güzel varlıklar ve tapınaktaki resimlerde de öyle gözüküyorlardı. Şükür celselerinde birçok başarı hikâyesi anlatılıyor. “üstat[şeytan] benim için şunu yaptı, bunu yaptı.” deniliyor. Çok uzun sürmeden papaz bize ‘artık cinlere güvenmemiz gerektiğini ve bizim için bir şey yapma hakkını vermemizi’ söyledi. Bir takım hediyelerden seçim yapabiliyorduk”

 

Bu adamın neler açıkladığını anladınız mı? Bu fenomen yeni mi? Medeniyetin başından beri olmaktadır. Bu ruhlar/ifritler nelerdir?

Onlar cinlerdir ve Kuran’da, İncil’de ve Tevrat’ta [ifrit, cin ya da düşen melekler olarak] açıkça belirtilmektedir. İnsanlar devirlerdir dünyevi karşılıklar için onların vesveselerine kanıyorlar. Şeytan sadece vaat eder. Sürekli vaat eder. Şeytana ve cinlerine veriyorsunuz. Küfre giriyorsunuz. Şeytana tapanlarda Küfre girenlere dünyadan çıkar sağlıyorlar, Küfre girenlerde, bu gizli örgütün üyeleri de bunu şeytan ve cinlerinin sağladığını sanıyor. Şeytana tapınmaya devam ediyor.

 

Bu fenomene o kadar sık rastlanıyor ki, artık her yerde görülüyor. Her şeyde! Müzik, filmler ve çizgi filmler de bile!

 

Hayali eğlence olarak izlenilen şeylerde ne kadar çok gizli bilginin verildiği sizi şaşırtacaktır. Alaattin’in sihirli lambasını bilmeyeniniz yoktur. Ünlü mavi cin! Mavi cin Alaattin’i kendine çekmek için ne diyordu?

“Usta. Elinde neyin olduğunu anlamıyorsun galiba? Bırak seni imkânlar konusunda aydınlatayım.”

 

Arapça’da “Genie” ya da “jinni” cin’in tek kelimelik halidir.

 

Masonların/Siyonistlerin/Satanistlerin/İlluminatinin sapık inancına göre ifritler/düşmüş melekler daha doğrusu cinler boyutlar arası iletişim ile güç kazanırlar. Kendilerine İlluminati diyorlar çünkü bu gizli bilgiyle aydınlandıklarını sanıyorlar. Bu küresel komplonun temel taşıdır.

 

[Masonların içine giren ve onların ayinlerine katılan Roger J. Morneau anlatıyor] “Papaz bize artık cinlere güvenmemiz gerektiğini ve bizim için bir şey yapma hakkını vermemizi söyledi. Bir takım hediyelerden seçim yapabiliyorduk”

 

[Alaattin’in Sihirli Lambası çizgi filminde mavi cinin şarkısı]

“Ali Baba’nın 40 haramisi vardı. Şehrazat’ın 1000 hikâyesi vardı. Usta şanslısın çünkü kollarında asla aksamayan bir büyü var artık. Artık güçlerin var. Kampında güçlü silahların var. Sadece lambayı ovman lazım ve ben “Sayın Alaattin ne istersiniz” derim. “Emrinizi alayım. Benim gibi bir ‘arkadaşın’ asla olmadı. Hizmetle övünürüz. Sen patronsun, kralsın, şahsın.”

 

“Benim gibi bir arkadaşın asla olmadı” anladınız mı? Çocuklarımıza neler gösteriliyor anladınız mı?

 

Çizgi filmde mavi cin, ateş saçan ejderin içinden Alaattin’e kırmızılı kadınları sunuyor. Ondan sonra mavi cin Alaattin’e anlaşmayı gösteriyor. Dünyevi zevklerle onu çekiyor. Bütün dünyevi istekleri böylece karşılık bulabiliyor.

 

İlluminati’nin dünyevi güç merkezlerini nasıl elinde tutuyor? Şimdi Elit’in nasıl aydınlandığını ve güçlerini neyin temel aldığını anlıyor musunuz? Her zaman şeytana taptıklarını anlıyor musunuz?

 

“Bazı cinlerin, evliya ya da Resul ve Nebilerin, dolayısıyla Resulullah Aleyhisselatu Vesselam’ın kılığında görünmelerine gelince. Cinlerin şeytani vasıflı olanları, bu şahsiyetlerin suretlerine girerek bazı insanlara somutmuşçasına, gerçekmişçesine rüyalarda, sekaret halinde ya da bizatihi görünebilmekte ve onları akla hayale gelmedik şekilde kandırabilmektedirler.

 

Oysa bu suretler, gerçekten de Resul, Nebi ve Resulullah Aleyhisselatu Vesselam’a ait değildir. Çünkü şeytanlar, onların gerçek suretlerine giremezler. Onları, zaten gören, tanıyan olmadığı için de şeytanlar, kişilerin kendi zanlarına göre o insanlarmış gibi görüntü vermektedirler.

 

Resullerin, Nebilerin ve Aleyhisselatu Vesselam Efendimiz’in orijinal suretlerine ise, ancak melekler girer ve sisteme ve hakikate dayalı olarak gereken bilgileri, işlemleri yaparlar. Buna karşılık şeytanların görüntü verdiği güya kutsal şahsiyetler ise, her zaman Kuran ve sünnete, hakikate ve sisteme ters düşen bilgiler vermekte ve o doğrultuda davranışlar sergilemelerini temin etmektedirler.”

 

Kim herhangi bir canlının resim ve heykelini yaparsa, o kıyamette bu yaptığına can ver diye teklif olunarak azap olunur. Hâlbuki ona can vermesi mümkün değildir.

[Buhari, Ta’bir, 45]

 

İbn-i Ömer Radıyallahu Anh rivayetine göre Rasulullah Aleyhisselatu Vesselam şöyle buyurdu: “Bu resim ve heykelleri yapanlar kıyamet günü ‘bu yaptıklarınıza can verin bakalım’ diye azap edileceklerdir.”

[Buhari, Büyü, 40; Müslim, Libas, 96]

 

Kıyamet günü azabı en şiddetli olanlar resim ve heykelleri yapanlardır.

[Buhari, Libas, 89]

 

Ebu Hureyre Radıyallahu Anh rivayetine göre Rasulullah Aleyhisselatu Vesselam şöyle buyurdu:

“ALLAH [c.c.]: ‘Benim yarattığım gibi resim ve heykel yapmak suretiyle yaşatmaya kalkışandan daha zalim kim vardır? Haydi bir zerre kadar karıncayı yahut bir hububat tanesini veya bir arpa tanesini yoktan var etsinler bakalım. Ne mümkün?’ buyurdu!”

[Buhari, Libas, 90; Müslim, Libas, 101]

 

Said Bin Ebi’l-Hasen’den rivayet edilmiştir:

“Bir adam, Abdullah İbn-i Abbas Radıyallahu Anh’a gelip ona:

‘Ben şu suretleri yaparak geçimimi ondan sağlayan bir adamım. Onlar ve sanatım hakkında bana bir fetva ver!’ dedi. Abdullah

İbn-i Abbas Radıyallahu Anh, o adama: ‘Bana yaklaş dedi!’ dedi. Adam da Abdullah İbn-i Abbas Radıyallahu Anh’a yaklaştı.

Sonra yine o adama:

‘Bana yaklaş!’ dedi. Adam da yaklaştı. Nihayet elini onun başının üzerine koyup:

‘Sana Resulullah Aleyhisselatu Vesselam’dan dinlediğim bir hadis-i haber vereceğim. Ben, Resulullah Aleyhisselatu Vesselam’ı: <Her ressam cehennemdedir. ALLAH, ressamın yaptığı her surete kıyamet gününde hayat verecek ve o canlı suret de cehennemde kendini yapan sahibine azap edecektir.> buyururken işittim’ dedi.”

[Sahih-i Müslim, 1938. hadis]

 

Hazreti Ali Kerremullahi Vechehü ‘den rivayete göre; Aleyhisselatu Vesselam şöyle demiştir: ALLAH Rasulü Aleyhisselatü Vesselam cenazede idi: “Hanginiz yolda kırılmadık bir put, yerle bir kılınmadık bir kabir, bozulmadık bir resim bırakmadan Medine’ye gider?” diye sordu. Bir adam: “Ben, ey ALLAH’ın Rasulü!” diye cevap verdi.. Ali Kerremullahi Vechehü dedi ki: “Medineliler korktu. Adam yola koyuldu. [bir süre] sonra dönüp: “Ey ALLAH’ın Rasulü, kırılmadık put, yerle bir edilmedik kabir, bozulmadık resim bırakmadım.” dedi. Sonra Aleyhisselatu Vesselam şöyle buyurdu:

“Kim bu sanatlardan birine tekrar dönerse, o kimse Muhammed’e indirilene küfretmiştir.” 

[Ahmed Bin Hanbel; Fıkhu’s-Sunne, Seyyid Sabık]

 

Melekler, içinde köpek ve resim, heykel olan eve girmezler.

[Buhari, Libas, 94)

 

Ahir zaman geldiğinde, ümmetimin erkeklerine, peştemalla bile olsa hamama girmeleri haram olur,” dediler: “Ya Resulallah, bu nedendir?” buyurdu ki: “Zira onlar çıplak insanların üzerine girerler veya onların üzerine çıplak insanlar girer. Emin olunuz ki, ALLAH [c.c.] bakana da kendisine baktırana da lanet etmiştir.

[Ravi: Hz.zahri Radıyallahu Anhuma, Ramuz El E-Hadis/Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi]

 

Melekler, içinde köpek ve resim heykeli olan eve girmezler.

[Buhari, Libas, 94]

Hadisi Şerifinden yola çıkarak konu değerlendirildiğinde ve aşağıdaki 3 paragraftaki bilgiler dikkate alındığında:

 

“Bazı cinlerin, evliya ya da Resul ve Nebilerin, dolayısıyla Resulullah Aleyhisselatu Vesselam’ın kılığında görünmelerine gelince. Cinlerin şeytani vasıflı olanları, bu şahsiyetlerin suretlerine girerek bazı insanlara somutmuşçasına, gerçekmişçesine rüyalarda, sekaret halinde ya da bizatihi görünebilmekte ve onları akla hayale gelmedik şekilde kandırabilmektedirler.

 

Oysa bu suretler, gerçekten de Resullere, Nebilere ve Resulullah Aleyhisselatu Vesselam’a ait değildir. Çünkü şeytanlar, Resullerin, Nebilerin ve Resulullah Aleyhisselatu Vesselam’ın gerçek suretlerine giremezler. Resulleri, Nebileri, Aleyhisselatu Vesselam Efendimiz’i zaten gören, tanıyan olmadığı için de şeytanlar, kişilerin kendi zanlarına göre Resullerdeni Nebilerden biriymiş gibi ya da Aleyhisselatu Vesselam Efendimiz”miş gibi görüntü vermektedirler.

 

Resullerin, Nebilerin ve Aleyhisselatu Vesselam Efendimiz’in orijinal suretlerine ise, ancak melekler girer ve sisteme ve hakikate dayalı olarak gereken bilgileri, işlemleri yaparlar. Buna karşılık şeytanların görüntü verdiği güya kutsal şahsiyetler ise, her zaman Kuran ve sünnete, hakikate ve sisteme ters düşen bilgiler vermekte ve o doğrultuda davranışlar sergilemelerini temin etmektedirler.”

 

Resullerin, Nebilerin ve Aleyhisselatu Vesselam Efendimiz’in orijinal suretlerine ise,  ancak melekler girer, açıklaması doğrultusunda;  “Melekler, içinde köpek ve resim, heykel olan eve girmezler.” [Buhari, Libas, 94] Hadis-i şerifi doğrultusunda, evlerde televizyon, resim, biblo, en basitinden üzerinde resim olan para [olmazsa olmazlarımızdan] varsa eğer, melekler bu şekilde ortamlara giremezler. Yaşadığımız zamanda kendi yaptıklarımızla meleklerden mahrum olduğumuz düşünüldüğünde; Resulleri, Nebileri, Evliyaları ve Aleyhisselatu Vesselam Efendimiz’i biz görmediğimiz ve görüntülerini bilmediğimizden cinler ve şeytanlar insanları kandırabiliyorsa; şeytana tapanlara cinlerin ne kadar kolay görünüp, şeytana tapanlara neler anlatacaklarını ve ne şekilde yönlendireceklerini bir düşünün bakalım!

 

 

Eş zamanlı Vizyona giren filmler.

Firavun Tanrı “Horus”

Annunaki Tanrıları

Yeşil Firavun

Firavun Tanrı Anubis

Tüylü Yılan Maya Tanrısı Kukulkan

Yunan Tanrıları

Mavi Hindu Tanrıları

Mavi Tanrı ve Kutsal Yılan

Mavi Bebek Krişna [damalı yüzeyde]

Vb.

 

Ve yakın dönemde Vizyona giren filmler

Yeşil Uzaylılar

Şekil Değiştiren Sürüngenler

Dünya Dışı Varlıklar

Mutantlar

Tehlikeli Tür

Vb.

 

Kültürünüze uygun yapılmış şekiller. Anlıyor musunuz? Aynı aldatma, değişik çağ. Hepsinin temelinde cinlerin yönlendirmesi var!

 

[İngilizce Şarkı] “Ben şişedeki bir cinim bebeğim. Hadi, hadi çıkar artık beni.”

 

Damalı yüzey ve Putlar

 

İnsanlar gibi cinlerin de iyisi ve kötüsü var. İmanlı ve ALLAH’a inananları var. İmansız ve şeytana kulluk edenleri var. Nerde varlar? İçimizde!

 

Her insanın iki şeytanı vardır. Bu şeytanlar, en büyük şeytan iblise bağlıdır. Şeytanın emir komutasında, kişiyi şerre sevk eden bu şeytanlar, kişinin nefsi ve ahlakına göre şekillenmişlerdir. Bunlar kişinin damarlarında dolaşarak, kişiyi kendilerine bağlarlar. Şuuru bunların elinde olan kişi, faydalı, nurlu ve sevaplı amelleri kötülük, kötülüğü de faydalı, nurlu ve sevaplı amel olarak görmeye başlar. Bu şeytanlar şayet iman etmişlerse, kişiyi faydalı, nurlu ve sevaplı amellere sevk ederler. Şeytanın emir komutasından çıkanlar, şeytanın bir yalancı, sahte, aciz olduğunu söylerler.

 

Her insanın içinde vesvese veren iki şeytan, iki cin vardır!

 

Cinlere tapınanlar ya da cinlerle çalışarak aldananlar cinlerin üstadı şeytanın planına hizmet etmektedirler. Büyük bir iş ya da küçük bir işle.

 

Dünya da bilerek cinlerle iletişime geçen ya da iletişime geçmeye çalışanlar gibi cinlerin de amacı aynıdır. Falcılara, cadılara, iyileştiricilere, hipnozculara, büyücülere ve sıradan halka telkinlerde bulunurlar.

 

Şeytan Âdemoğlunun damarında kan dolaşır gibi dolaşır.

[Ravi: Hz. Safiyye Radıyallahu Anha, Ramuz El Ehadis/Ahmed Ziyâüddin Gümüşhanevî, Sayfa 102]

 

[Masonların içine giren ve onların ayinlerine katılan Roger J. Morneau anlatıyor]

“Adaklar putların tapınma odasında yapılmaktadır. Eski tarih hakkında bilgi verecek çeşitli cinlerle iletişime geçmek için bir trans-medyum kullanılmaktadır. Adam öyle duruyordu. Gözleri döndü ve yarım saat öyle durdu. Cin adamın vasıtasıyla konuştu. Danışman cin “Ne bilmek istiyorsun?” dedi. Orada bulunan insanlardan birinin sorusunu ona iletti. Sesi ve her şeyi değişti. Sesi tamamıyla değişti. Kendini ruhani bir öğretmen olarak tanımladı. Ruhani bir danışman olarak tanımladı. Sonrada soruyla ilgili bütün olayları anlatmaya başladı.”

 

Masonların/Siyonistlerin/Satanistlerin/İlluminatinin sapık inancına göre cinler ile iletişime geçmek kolay bir şey değil. Belirli tarihlerde belirli enerjilerin çıkması için belirli ritüeller yapıyorlar. Bu ritüeller tiksindirici davranışlar, kurban ve kan dökülmesi üzerine kurulu. Kurbanlar sözde boyutlar arası kapılar “Yıldız Kapıları” açıp öbür boyutun en güçlü cinlerini çağırıyor. Boyutlar arası seyahat ve iletişim belirli yerlerde belirli ritüeller sayesinde oluyor. “Putlara Kurban Etme” işte budur! Her zaman cin çağırmakla alakalı! Masonlara/Siyonistlere/Satanistlere/İlluminatiye göre bu “kutsal” bölgeye ya da enerji ağına girebilmek için kan dökülüyor.

 

Maya Putu Kukulkan Filminden bir bölüm: “Bu günler büyük yasın günleri. Toprak susuyor! Ekinlerimize büyük bir veba musallat olmuş. Hastalıklar istediği anda bizi yok ediyor. Büyük Kukulkan [Maya putu]! Bu kurbanla seni memnun edelim. Büyüklüğünü gösterelim. İnsanlarımız gelişsin. Dönüşüne hazırlansın. [Kurban’a söyleniyor] “Savaşçı, korkusuz ve istekli! Kanınla dünyayı yeniliyorsun!” Dönemden döneme. Sana şükürler olsun. Kukulkan’ın kalbi! [filmde biri kurban ediliyor ve kalbi sökülüyor.]

 

Bu bugün yok mu sanıyorsunuz?

 

Yeni döneme giren her lider günümüzde aynı ritüeli uygulamaktadır.

 

Damalı yüzeyin ne olduğunu bilmek istiyor musunuz? Damalı yüzey Masonların/Siyonistlerin/Satanistlerin/İlluminatinin sapık inanışına göre boyutlar arası seyahatin simgesidir. Matrix Filminde Neo karakteri ancak damalı yüzeyde yürürken bu dünyadan ayrılıp Morpheus’u ziyaret edebiliyor. Ancak o zaman ”kapılar” açılıyor. Onlar seyahatin aracı.

Bir tarafta ışığı temsil eden bir sütun var. Öbür tarafta da karanlığı temsil eden bir sütun var. Merkezde ise hayvanları ve başka canlıları kurban ettikleri alan var. Bir tarafta ışığı temsil eden sütun, diğer tarafta karanlığı temsil eden sütun var. Işık bizim dünyamızı temsil ediyor. Karanlık cinlerin dünyasını temsil ediyor. Damalı yüzey ise iki dünyanın birleşimini temsil ediyor. Bütün mason ritüellerinin damalı yüzeyde yapılması gerekiyor. Masonların/Siyonistlerin/Satanistlerin/İlluminatinin sapık inancı budur!

 

Ancak bu sadece temsili, ritüeller asıl kapıları açıyor.

Yüzyıllardır İlluminati damalı yüzeyde şeytana tapındı ve şeytanı, cinleri çağırdı.

 

Masonların çektiği filmlere göz atalım. “Düşmüş Melekler”, “Tanrılar”, “Gri Uzaylılar”, “Şekil Değiştiren Sürüngenler”, vb.

Aslında filmlerde kullanılan görüntülerin hepsi, cinlerin girmiş olduğu şekillerin resmedilmiş hali. Hepsi Yeni Dünya Düzeni’ne uygun davranıyorlar.

 

Northamptonshire ve Huntingonshire’da Masonluk.

 

Masonlar Amerika Birleşik Devletleri Kongre Binası’nın önünde, halkın gözü önünde şeytan için bir rütüel yaptılar damalı yüzey üzerinde.

 

İlluminatinin büyük planı nedir? Bütün dönemlerin, geçmişin ve şu anın aldatmacası. Her çağ için farklı bir plan vardı ancak hepsi aynı hedefe yönelikti. İnsanı ALLAH’tan ve gerçekten uzaklaştıran aldatma.

 

Doğrudan Şeytandan geldiğini iddia edilen planları Roger J. Morneau’nun nasıl anlattığına dikkat edin.

[Masonların içine giren ve onların ayinlerine katılan Roger J. Morneau anlatıyor]

“Takip edeceğimiz 3 tane ilke var. Şeytan, ‘insanların şeytanın ve cinlerinin olmadığına inandırmalıyız’ dedi. Bu üç ilkeden ikincisi insanların akıllarına hükmetmenin bir yolu olan hipnotizmi gizlilikten çıkarıp insanlığın yararına yeni bir bilim olarak sunmaktı. Hipnotizmi gizlilikten çıkarıp insanlığın yararına bir bilim olarak tanıttıklarında ünlüleri, öğretmenleri, kabiliyetli insanları harika şeyler yaptırarak, örneğin; sözüm ona insanları zamanda geri gönderip önceki hayatlarını göstererek kullanacaktı. Tabii seans bittiğinde söz konusu kişi eski tarih hakkında hiçbir şey bilmeyecek ve transta bahsettiği kişiler 2000-4000 sene evvel bir şeyler yapmış olacaktır.” [Yani insanlar bu sayede eski tarihlerde olan olayları düzgün anlatan cinler tarafından kullanılacaktı. Bu olağan çünkü cinler binlerce sene yaşarlar.] Ancak bu İlluminatinin planıydı. Bu sayede toplumda büyük aldatmaya karşı güven uyandıracaklardı. Mistisizmle insanları dinden uzaklaştıracaklar. Üç ilke şunlar yani: Şeytanın ve cinlerinin var olmadığını insanları inandırmak. İkincisi insanların akıllarını ele geçirmek. Üçüncü ilke kutsal kitapları yakmadan yok etmek! Kutsal kitapları yakmadan yok etme planı çok ilginçti. Büyük konsül toplantısından sonra şeytanın Charles Darwin’e birebir evrim teorisi ilkelerini dikte edeceğine karar verildi. Kovulmuş şeytan tarafından eğitim aldığı söylendi. O zaman da şeytan ve cinler; eğer bir insan evrim teorisine inanırsa hayatında kutsal kitapların yaratılış haftasını, insanın düşüşü ve kurtuluş isteğini tamamıyla yok edeceğini anlıyorlardı. Evrim teorisini öğreten her kimse o dini inanışın önemli bir rahibi sayılıyordu. Bu teorinin her öğreticisi cinler tarafından önemli bir kişi olarak algılanıyor ve şeytanın kendisi tarafından ona özel bir karşılık ayrılıyor. Birisini inandırarak ruhani körlük, ikna ve dönüştürme ile büyük güç elde ettiklerine inanıyorlar.”

 

Charles Darwin’in yazdığı kitaplar: İnsan Tanrı’yı mı yarattı? Tanrı Yanılgısı, Büyük aldatma: Tanrı Yoktur,

 

Büyük gerçek: evrim teorisi şeytanın vesvese ve telkinleri sayesinde insanlara anlatıldı.

 

[Masonların içine giren ve onların ayinlerine katılan Roger J. Morneau anlatıyor]

İlluminatinin dünyanın çoğunluğunu elde edecek asıl büyük planlarına gelince; İyi ve kötünün savaşının sonunda birçoğunu yanlarına çekecekler. Özgün bir şekilde yapılacak. İnsanlar bu fikirleri yutacak. Çünkü cinler kendilerini uzak gezegenlerden ve galaksilerden gelen ve onları dünyanın yok oluşuna karşı uyarmaya gelen varlıklar olarak tanıtacaklar. Dikkat edilip ciddi bir önlem alınmazsa bu gerçekleşecek.

1. planları: Cinler kendilerini dünya dışı gösterip bu fikre sizi inandırmak için her şeyi deneyecekler.

2. planları: İslam’ı bitirmek. İçeriden gerilim yaratacaklar.

3. planları: Yeni Dünya Dinini tanıtacaklar. O din ne olacaktır? İnsanın ilah olduğunu anlatan bir din, insanın ilah olduğunu anlatan bir inanç.”

 

“The Secret” kitabının ne hakkında olduğuna değinelim. Kendi tanımıyla bir medyum tarafından yazılmıştır. Aynı gizli örgütler tarafından sizi aldatmak için finanse edildi. Ancak gerçek sırları nedir? Neyi bilmememizi istiyorlar? Bu gizli örgütlerin temelinde Kabala yatıyor. Matematik ve sayıları kullanarak bir bilgiyi şifreleme yöntemidir. Gizli örgütler üyeleri bildiklerini herhangi bir dilde yazmaya cesaret edemediler, bildiklerini korudular. Çünkü birisi çalabilirdi ve sır yayılırdı. Bu bilgiyi alıp, gizlediler. Bu şifreleme sisteminin, bir yanı matematik ve sayılar, diğeri ise mimaridir. Niye masonlar isimli bir yardımlaşma derneği var diye düşündünüz mü? Duvar ustaları değiller miydi? Tabii ki duvar ustalığı yapıyorlar. Yaptıkları her duvarda sır saklı ve devirler boyunca binaların mimarileri ve ölçüleri, matematik ve geometrik formüller, yüksekliği ve genişliğinde bu sırrı gizlediler.

 

Bismillahirrahmanirrahiym. Kuşkusuz, göklerde ve yerde, iman sahipleri için sayısız ayetler vardır. Ve sizin yaratılışınızda, her yana yaydığı canlılarda, kesinliği yakalayan bir topluluk için ibretler, işaretler vardır. Göklerde ne var, yerde ne varsa tümünü, ALLAH’tan bir lütuf olarak size boyun eğdirmiştir. Bunda, derin derin düşünen bir topluluk için elbette ibretler vardır. Sadakallahül-Aziym.

[Casiye Suresi, 3, 4, 5. ayetler]

 

Birçok kişi “Eğer ALLAH [c.c.] varsa niye bu kadar çok savaş, acı, nefret, keder var?”

diye soruyor. ALLAH [c.c.] insana, insanlığını en değerli yaratılanlardan biri olarak yapabilmesi için en büyük hediyelerden birini verdi ve en büyük sorumluluklardan birini. Akıl!

 

İnşa edilen binalar, ülkeler insan yapımı. Şelaleler, ırmaklar ALLAH [c.c.] yapımı.

Ağaçlar ve ormanlar ALLAH [c.c.] yapımı. Aç çocuklar ve para insan yapımı.

Deniz, balıklar ALLAH[c.c.] yapımı, balık katliamları insan yapımı. Nehirler, kayalıklar, dağlar ALLAH [c.c.] yapımı, yangınlar insan yapımı. Sevgi ALLAH [c.c.] yapımı, çocukları öldürmek insan yapımı.

 

İkisi arasında açık bir fark var. Farkı öğrenin. Davranışlarımızdan sorumlu olmanın vakti geldi. ALLAH [c.c.] bize aklı verdi.

 

Bismillahirrahmanirrahiym. Ey insan! Seni engin kerem sahibi Rabbine karşı aldatan nedir? Rabbin seni yarattı, düzgün hale koydu, ölçü ve ahengi tam bir varlık olarak şekillendirdi. Sadakallahül-Azıym.

[İnfitar Suresi, 6, 7. ayetler]

 

Bismillahirrahmanirrahiym. Biz insanı, gerçekten en güzel bir biçimde yarattık. Sadakallahül-Aziym.

[Tin Suresi, 4. ayet]

 

Bismillahirrahmanirrahiym. Öyleyse Rabbini, o büyük adıyla tesbih et. Sadakallahül-Aziym.

[Hakka Suresi 52. ayet]

 

Ancak hala çoğu reddeder. Bu gerçeği nasıl reddederler?

 

ALLAH, din ve insanlık hakkında günümüz kuramlarını okudunuz mu? Ortak yanlarını fark ettiniz mi? “Tanrı Yoktur”, “Tanrı Kendini Oluşturan Bir Hayaldir” “Siz Bir ilahsınız” “Bilinciniz Vasıtasıyla siz ilahsınız” “Maymunlardan Evrimleştiniz” “İstediğinizi Yapın”, vb. kuramları öne sürerler, insanlara anlatırlar.

 

“Kutsal kitaplarınızdaki mucizelerin ardında uzaylılar vardı”, “Genetik olarak uzaylılar tarafından yaratıldınız”,vb.

İlluminati, dini bir kontrol aracı olarak kullanmıştır!

 

Bu bahsedilenlerden herhangi birisine inandıysanız dünyevi bir hedefin tuzağına düşmüşsünüzdür. Bu planın amacı sizi gerçeğe kör etmek ya da uzak tutmaya çalışmaktadır. Bu plan ALLAH’ı hayatınızdan uzaklaştırıp sizi dünyevi zevkler ve kazançlara çekmektir. Ancak ahiret hayatı yerine dünya hayatına odaklandığınızda İlluminatinin denetlenen bir kuklası olmaktasınız. Deccal’ın dünyası zevk ve tüketim üzerine yapılanmıştır. Bu yüzden şeytani dinin birinci kuralı “istediğinizi yapındır.” Eğer din insanlık, uzaylılar ya da İlluminatiler tarafından bir denetim aracı olarak kullanıldıysa çok tanrılı dinler niye hiç mücadeleyle karşılaşmıyorlar? ALLAH’ın [c.c.] gönderdiği peygamberler ve kutsal kitaplar niye hep gücü elde tutanlar tarafından saldırıya uğramıştır? Niye sadece ALLAH’ın [c.c.] gerçek peygamberleri İlluminati/Elitler tarafından saldırıya uğramıştır? Çünkü ALLAH’ın [c.c.] gönderdiği peygamberler ve kutsal kitaplar insanlığı haksızlıklardan ve yanlış yönetimlerden kurtarmaktadır. Bu da gücü elde tutanlar için en büyük tehdittir.

 

Dünyanın çok tanrılı dinlerine baktığımızda “yönetimi ve gücü elinde tutanlar” hiç biriyle mücadele etmemiştir!

 

Bu dinlerden hiç biri gücü elde tutanlarla mücadele etmemiştir. Böylelikle hangi dinlerin İlluminati/Elitler tarafından oluşturulduğunu anlıyoruz. ALLAH [c.c.] Hz. Adem Aleyhisselam’dan Hz. Muhammed Aleyhisselatu Vesselam’a kadar aynı mesajı göndermiştir!

Günümüzde niye bu kadar çok farklılık vardır?

 

Niye ALLAH’ın gönderdiği kutsal kitaplara inananlar arasında birliktelik yoktur? Neden aynı dinin mezhepleri arasında bile birlik yoktur?

 

ALLAH’ın [c.c.] göndermiş olduğu kutsal kitaplar insan tarafından oluşturulmamasına rağmen her biri istismar edilmiştir. Nasıl istismar edildiklerini görmek için ALLAH’ın [c.c.] gönderdiği kutsal kitapların başlarına neler geldiğine bakalım. Farklılıkların nereden geldiğini görelim.

 

Tevrat’la başlayalım.

Yahudilerin Krallığı kimin tarafından yok edildi? Nebukadnezar. Babil Krallığı kutsal topraklarda ki Yahudi krallığını yok etti ve Yahudi Krallığını böldü. Sadece bölmekle kalmayıp, onları Irak[IraQ] ve Babil’e köleler olarak götürdüler. Onları Babil’e geri götürdüler. Yahudiler böylece Allah’ın dininden uzaklaştırıldılar. Yazıtlarından uzun bir süre uzak tutuldular. Babillilerin etkisi, diktası, baskısı ve hükümdarlığı altında kaldılar. Hz. Musa Aleyhisselam’ın dininden sapmaların çoğu burada, Babil’de yapılmıştır. “Talmud nerede ve kim tarafından yazılmıştır?” Babil’de bulunan 70 haham tarafından yazılmıştır. Şu anki Yahudilerin merkezi odak noktası ve kanunu olmuştur. İnsan yapımıdır! Tevrat’ı bırakıp Talmud’u takip etmişlerdir. Talmud, Babil rejimi ve çevresi etkisinde kalan hahamlar tarafından yazılmıştır. Talmud, Kudüs ve Süleyman Mescidi hakkında çeşitli planlara odaklanmıştır. Bu planların amaçları gizli örgütlerin oluşum ve amaçlarına güçlü bir biçimde bağlıdır. Süleyman Aleyhisselam’ın bu kötü planlarla bağı yoktur. “Süleyman’ın Tapınağı” diye bir şey yoktur. Mescidi Yakup Aleyhisselam yapmıştır. Süleyman Aleyhisselam Krallığı sırasında mescidi genişletmiştir. Bir tapınak değildi. Bir mescitti. Süleyman Aleyhisselam Mescidi Aksa’yı ALLAH adına genişletti. Her peygamber sonra gelecek peygamberleri ve birbirlerini tamamlayan kitapları onaylamasına rağmen bozuk liderler her zaman gerçekle mücadele etmişlerdir.

 

Bismillahirrahmanirrahiym. Allah katından kendilerine, ellerinde bulunanı tasdik edici bir resul geldiğinde, kitap verilenlerden bir grup, Allah’ın Kitabı’nı hiç bilmiyorlarmış gibi arkalarına attılar. Sadakallahül-Azıym.

[Bakara Suresi, 101. ayet]

 

Allah’ın Kitabı’nı arkalarına attılar. Resulullah Aleyhisselatu Vesselam geldiğinde Resulullah’ı takip etmek istemediler. Neyi takip ettiler? Süleyman Aleyhisselam’ın Harut ve Marut’tan aldığı kitabı takip ettiler. Bu kitabın içeriği nedir? Şeytanlar insanlara büyüyü öğrettiler. Şeytan ve cinleri Süleyman Aleyhisselam zamanından önce ve Süleyman Aleyhisselam’ın hükümdarlığı zamanında insanlara büyüyü öğrettiler. Bu ayetin tefsirinde Süleyman Aleyhisselam’ın şeytanların insanlara büyü öğrettiğini öğrendiği söylenmektedir. Bütün kılavuzları ve kitapları şeytanların ve insanların ellerinden aldı ve büyü yapan ya da öğreten herkesin idam edileceği kanununu koydu. Bütün kitapları ve kılavuzları alıp tahtının altına gömdü. Gerçek budur!

 

Şimdi gizli örgütlerin büyük planlarını, yani niye “Süleyman Aleyhisselam’ın Mescidi’ni” yeniden canlandırıp, neden Mescid-i Aksa’nın altını kazıp “gömülü hazineyi” geri almaya çalıştıklarını biliyoruz. Bu hedefe ulaşmak için hiçbir şey onları durduramayacaktır. Bu mescidin etrafında büyük bir komplo vardır. Filistin sizce gerçek barışı tadacak mı? Küresel komplonun merkezindedir. Yavaşça Deccal’ın gelişine hazırlanılmaktadır. Çoğumuz Mescid-i Aksa’yı bilmiyor bile ve bu bir tesadüf değildir. Bütün televizyonlarda Mescid-i Aksa yerine Kubbet-üs Sahra gösterilir. Yani Kubbet-üs Sahra Mescid-i Aksa olarak gösterilmektedir.

 

Müslüman ya da Avrupa medyasında Mescid-i Aksa’dan bahsedildiğinde hep Kubbet-üs Sahra gösterilir. Böyle düşünmek için yönlendiriliyoruz. Gerçek Mescid-i Aksa yok edildiğinde farkında bile olmayacağız. Farkı bilmek hepimizin görevidir. Bunları okuduğunuz sırada planları ilerliyor ve Mescid-i Aksa’nın altını kazıyorlar. Mescid-i Aksa’nın yok oluşu Mehdi Aleyhisselam’ın gelişinin büyük ve son alametlerinden biridir!

 

Süleyman Aleyhisselam’ın Mescidi’ndeki gömülü hazinenin alınmadığını mı sanıyorsunuz? Bugün yapılan kazılar bu hazineye ulaşmak için mi? Hayır! Bugün yapılan kazıların amacı bu değildir! O hazine yüzyıllar evvel bulunmuştu. Kimin tarafından biliyor musunuz?

 

Birinci Haçlı Seferinin Şövalyeleri Süleyman Aleyhisselam’ın Mescidi’nde gizli kasalar bulmuşlardı. Şövalyeler bu hazinenin bir kişi için çok büyük olduğunu düşündüler. Bir kral için bile çok büyük bir hazineydi. Hazineyi Avrupa’ya getirdiler ve Tapınak Şövalyeleri adını aldılar. Gelecek yüzyıllarda Avrupa dışına kaçırdılar. Büyük tapınağın inşacıları onuruna Masonlar adı altında yeni bir cemiyet kurdular.

 

Süleyman Aleyhisselam’ın Mescidi’ni inşa edenler kimdi peki? Amerika’nın kurucuları gibi masonlar bize bunun gibi ipuçları bıraktılar. [1 dolarlık banknotta] “bitmemiş piramit, her şeyi gören göz” Tapınak Şövalyelerinin sembolleri, Hazinenin bekçileri. Bizimle konuşuyorlar. Bunlar vasıtasıyla.

 

Büyük hazine nedir? Bütün hayallerin ötesinde bir hazine! Tapınak Şövalyeleri yasaklı büyü kitaplarını buldular. Yasaklı büyü kitaplarından öğrendikleri gizli sanat ile İlluminati’yi kurdular. Bu sanatı dünyadaki bütün güç birimlerine ulaşmak için kullandılar. Bunu şeytana taparak yaptılar. Bilerek ruhlarını sattılar. Gizli ritüeller, vaat ve anlaşmalarla bu bilgi saklı tutuldu. Bilgileri asla yazılmadı ancak semboller, ritüeller ve mimari vasıtasıyla aktarıldı.

 

Peki, bugün neden Mescid-i Aksa’da kazı yapılıyor? Mescid-i Aksa’nın önemi nedir?

 

Yüzlerce senedir Kudüs’ün Tapınak Tepesi olarak adlandırılan yerde, ALLAH’ın gönderdiği peygamberler ALLAH’ın dinini hâkim kılmak için savaşmışlardır. Bugün Mescid-i Aksa’yı yok etmeye çalışıyorlar. Bugünün kazıları Mescid-i Aksa’nın düzenli yıkımı içindir. Masonların/Siyonistlerin/Satanistlerin/İlluminatinin krallarının kralı, Deccalın gelişine hazırlanıyorlar. Deccal yeniden yapılan tapınakla karşılanmak zorundadır. Süleyman Aleyhisselam’ın Mescidi yeniden yapılmadan önce Mescid-i Aksa [diğer isimleriyle Beytü’l-Makdis, Beyt-i Mukaddes] ALLAH’ın kutsal mescidi yok edilmek zorunda. Mescidin yapımına Dâvud Aleyhisselam başlamış ve Süleyman Aleyhisselam tarafından tamamlanmıştır. İsrail devleti ise Mescid-i Aksa’yı yavaş ve sinsi bir şekilde yıkmayı planlamıştır.

 

Şubat 2007’nin başında İsrail antikalar otoritesi Mescid-i Aksa’nın dışındaki Tapınak tepesini ve batı duvarını kazmaya başlamıştır. Otoriteler tapınak tepesinin kapılarından birine ulaşacak kalıcı bir duvara hazırlık olarak bu çalışmaların yapıldığını söylüyorlar. Kazıyı yapanlar yaptıkları kazının Tapınak Tepesi sınırları dışında olduğunu ileri sürüyorlar. Duvardan neredeyse 50 metre uzaktaymışlar. Duvarın sınırları içinde hiçbir şey yapılmamaktaymış.

 

Bölgedeki Filistinli Müslümanlar ve İsrail karşı karşıya geldi. Aynı ay içinde Mescid-i Aksa yakınında yapılan arkeolojik kazılar yüzünden üçüncü kere olay çıktı. Masonlar her taraftan tüneller kazdı. Biri bir mahalleden kutsal Mescid-i Aksa’ya gidiyor. Adım adım mescidi yok ediyorlar. Bu hareketle geniş çaplı bir dini savaşı ortaya çıkarıyorlar. İsrail Tapınak Tepesindeki ve Mescid-i Aksa altında yapılan kazıları şiddetli bir şekilde reddediyor. Saygı duyulan hahamlar kazıları bu bölgenin Yahudilikte çok kutsal olduğu ve birçok Yahudi’nin kutsallığından ötürü oraya giremeyecekleri iddiasıyla reddediyor. Hahamlar “Kutsal bir mekân olduğu için, Hz. İsa Aleyhisselam tekrar dünyaya gönderilene ve insanlar günahlardan temizlenene kadar o tepeye çıkıp dua edilemeyeceğini” söylüyorlar.

 

Aynı sırada Hamas ve Fatah liderleri Suudi Arabistan’da ihtilafları çözmeye çalışıyorlar. Mescid-i Aksa etrafındaki olaylar iki tarafı da İsrail’e karşı birleştirmiştir.

 

3. Dünya Savaşı’na hazır mısınız? 3. Dünya Savaşı çoktan başladı!

 

Ancak çoğunuzun düşündüğünün aksine bu savaş Müslümanlarla Hıristiyanlar arasında ya da Müslümanlarla Yahudiler arasında değildir. Öyle gözükse bile gerçek öyle değildir. Neden?

 

3. Dünya Savaşı Mehdi Aleyhisselam önderliğindeki Müslümanlarla, Müslüman olmayan bütün insanlar arasında olacaktır. Müslümanların lideri Mehdi Aleyhisselam, Müslüman olmayanların liderleri ise Siyonistler/Masonlar/Satanistler/İlluminatiler olacaktır. Yani bu savaş Resulullah Aleyhisselatu Vesselam Efendimizin soyundan gelen Mehdi Aleyhisselam’ın ordusuyla Firavun’un soyundan gelenler arasında olacak! Şeytana tapanlar ve ALLAH’a hakkıyla inanan Müslümanlar arasında olacak!

 

Mehdi Aleyhisselam, dini Resulullah Aleyhisselatu Vesselam'ın zamanında olduğu gibi aynen uygulayacak. İslam haricindeki bütün inançları kaldıracak. İslam’dan başka inanılan hiçbir inanç kalmayacak.

[Muhammed B. Resul El Hüseyin El Berzenci, Kıyamet Alametleri, s. 186-187]

 

Mehdi Aleyhisselam, ahir zamanda dünyaya gelecektir. Resulullah Aleyhisselatu Vesselam'’n soyundan olacaktır. İsa Aleyhisselam'la buluşacak, İslam dışındaki bütün inançları kaldıracak, dünyada yalnız İslam kalacak.

[H. Hilmi Işık, Saadeti Ebediye, sayfa 35]

 

Günümüz Firavunlarına karşı gelinememesinin sebebi nedir? Tamamıyla cahil ve köle bir toplumun oluşturulmuş olmasıdır! Peki, bu düzeni nasıl koruyacaklar? “Yeni Dünya Düzeni” kurarak koruyacaklar. Karşı çıkanları ise bölüp yenecekler. İlluminati, kendilerini satanist ilan eden Rothschild’ler tarafından kuruldu.

 

Günümüzde dünyayı kim yönetmektedir?

 

Siyonist Bankacı Aileler, Temelde Rothschild’lar & Rockefeller’lar.

 

Rothschild Ailesi Dünyayı nasıl yönetiyor?

2. Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan İsrail Devleti’nde her şey 1960 yılında John Fitzgerald Kennedy'nin Amerika Birleşik Devletleri Başkanı olmasından sonra değişmiştir. John Fitzgerald Kennedy Amerika Birleşik Devletleri tarihinin en genç Başkan'ıdır ve aynı zamanda ilk ve tek Katolik Başkan’dır. John Fitzgerald Kennedy'den önce Amerika Birleşik Devletleri'nde Katolik bir Başkan hiçbir zaman olmamıştır. John Fitzgerald Kennedy'nin babası olan Joseph Kennedy de politikacı olup aynı zamanda İngiltere büyükelçiliği yapmıştı. Ne Joseph Kennedy, ne de Amerika Birleşik Devletleri Başkanı John Fitzgerald Kennedy Yahudilerle iyi geçinemiyorlardı. Joseph Kennedy büyükelçilik yaptığı dönemde Londra'da Yahudilerin boy hedefi haline gelmiş ve çeşitli saldırılara maruz kalmıştı. Sigmund Rotschild, John Fitzgerald Kennedy'ye "Başkan seçildiğinde Ortadoğu'da İsrail tarafını tutan bir politika izlemesi karşılığında, milyonlarca doları bulan seçim kampanyası masraflarını karşılamayı" teklif etmiştir. Ancak John Fitzgerald Kennedy ‘böyle bir teklifin bir daha yapılmamasını rica etmiş ve kendisini hakarete uğramış hissettiğini’ belirttirmiştir. John Fitzgerald Kennedy, İsrail Devleti’nin Amerika Birleşik Devletleri üzerindeki faaliyetlerinden son derece rahatsızdı. John Fitzgerald Kennedy'ye göre İsrail’in faaliyetleri, Amerika Birleşik Devletleri’nin bağımsızlığına vurulmuş bir darbeydi. İsrail kurulduğu günden beri Ortadoğu'da süper güç olmak için çalışmaktadır. Bu yüzden İsrail Devleti hızlı bir "nükleer silahlanma programı" izlemiştir. İsrail'in Dimona Çölü'nde kurduğu nükleer santralinde peynir-ekmek gibi atom bombası ve nükleer başlıklı füzeler üretmesi Amerika Birleşik Devletleri Başkanı John Fitzgerald Kennedy'yi çok rahatsız etmiştir. İsrail'in nükleer füzelerinin Ankara, İstanbul, Şam, Tahran, Bağdat ve Riyad gibi şehirleri vuracak kapasitede ve menzilde olması Amerika Birleşik Devletleri Başkanı John Fitzgerald Kennedy yönetimini önlem almaya mecbur bırakmıştır. John Fitzgerald Kennedy, Ben Gurion'a yazdığı sert bir uyarı mektubunda; ''İsrail'in nükleer programını durdurmaması durumunda Amerika Birleşik Devletleri yönetiminin yaptırım uygulamaktan kaçınmayacağını” belirtmiştir. Ben Gurion da cevap olarak gönderdiği mektupta John Fitzgerald Kennedy'ye ''Genç Adam'' diye hitap etmiş ve bazı ağır ithamlarda bulunmuştur. Bu mektuplaşmalar iyice çığırından çıkmış ve hakaretleşmeye dönüşmüştür. Bu durum, üzerine tepki olarak Ben Gurion, istifa etmiştir. Ünlü Yahudi politikacı Henry Kissinger ''İsrail'in nükleer programına son vermesi İsrail'e büyük zarar verir'' diyerek John Fitzgerald Kennedy'yi ikna etmeye çalışmış ancak başarılı olamamıştır. John Fitzgerald Kennedy bununla da yetinmemiştir. 4 Haziran 1963'te Amerikan Temsilciler Meclisi'ne danışarak çıkarttığı 11110 sayılı kanunla Amerikan Dolar'ını basma yetkisini Rotschild ailesine ait olan Federal Reserve Bank'ın elinden alarak Amerikan Merkez Bankası'na vermiş ve ''bir ülkenin parasının denetiminin şahısların elinde olmasının büyük bir sorun olduğunu'' belirterek kendi sonunu hazırlamıştır. Federal Reserve Bank, İsrail'in en büyük gelir kaynağıdır, tabiri caizse şah damarıdır. John Fitzgerald Kennedy, dolar basma yetkisini Federal Reserve Bank'ın elinden alarak adeta İsrail'in şah damarını kesmiştir.

 

Mason/Siyonist/Satanist/İlluminati olmayan tek Amerika Birleşik Devletleri Başkanı John Fitzgerald Kennedy’nin açıklaması “Biz dünya çağında gizli operasyonlara dayanan, etkisini genişletmek için acımasız bir komplo tarafından saldırıya uğruyoruz. Dev insani ve maddi kaynaklara taahhüt eden ve sıkı bir düğüm ile yüksek bir mekanizmaya, askeri operasyon, diplomatik, istihbarat, ekonomik, bilimsel ve siyasi nitelikleri birleştiren bir sistem. Hazırlıkları gizli ve açıklanmıyor. Hataları gizli tutulup açıklanmıyor. Eleştirmenleri susturuyorlar ve övülmüyorlar.” [Suikasta uğramadan önce yaptığı konuşma]

 

Neticede İsrail için John Fitzgerald Kennedy'nin etkisiz hale getirilmesi gerekmektedir. John Fitzgerald Kennedy'nin seçimleri kaybetmesini beklemek boş bir umuttu. Çünkü John Fitzgerald Kennedy halktan büyük destek görüyordu. John Fitzgerald Kennedy'ye seçimler kaybettirilse bile sonradan kazanması yüksek ihtimaldi. Üstelik John Fitzgerald Kennedy'nin kardeşi de gelecek vaat eden bir politikacıydı. Tek bir çare gözüküyordu. O da suikast idi. John Fitzgerald Kennedy bir şekilde öldürülürse Amerika Birleşik Devletleri yasaları gereği yerine yardımcısı getirilecekti. John Fitzgerald Kennedy'nin yardımcısı Lyndon Johnson'dı. Lyndon Johnson tam bir İsrail taraftarıydı. Üstelik John Fitzgerald Kennedy ile hiç iyi geçinemiyordu, John Fitzgerald Kennedy de Lyndon Johnson’ı kovmaya çalışıyordu. İsrail, suikast kararı alır ve bunu, Amerika Birleşik Devletleri içindeki Mason/Siyonist/Satanist/İlluminati bağlantılarını kullanarak gizlice uygulamaya koyar. John Fitzgerald Kennedy'yi öldürmek için en uygun ortam seçim kampanyaları için geleceği Dallas'tır. Dallas'ta her zamanki gibi üstü açık araba ile halkı selamlayacak olan John Fitzgerald Kennedy'yi korumakla görevli CIA ajanları özel olarak ayarlanacak ve John Fitzgerald Kennedy’nin güvenliği sabote edilecekti. Böylece suikast çetesi John Fitzgerald Kennedy'yi rahatlıkla öldürebilecekti. Kaynaklara göre John Fitzgerald Kennedy’yi Fransız suikast çetesi ya da Kübalı sürgünler öldürmüştür. Kesin olan bir şey var ki, John Fitzgerald Kennedy'yi öldürenler çok profesyonel ve acımasız keskin nişancılardan (sniper) oluşan bir suikast timidir. John Fitzgerald Kennedy'nin ziyaretinden önce, yani 21 Kasım 1963 akşamı Dallas'ta bardaktan boşalırcasına yağmur yağmıştır. Ancak şehir halkı buna rağmen John Fitzgerald Kennedy’yi en iyi şekilde karşılamak için elinden geleni yapmıştır. 22 Kasım 1963 sabahı Washington’dan Air Force One uçağı ile gelen Başkan John Fitzgerald Kennedy ve eşi, sabah saat 9'da şehir merkezinde Dallas Valisi Connaly ile birlikte kahvaltı ettikten sonra üstü açık bir limuzine binerek halkı selamlamaya başlamışlardır. Tam 6 aracın olduğu kortejde en son arabada Başkan John Fitzgerald Kennedy ve Vali Connaly vardır. Önde motosikletli SS korumalar ve yanda CIA ajanlarının bulunduğu arabalarla John Fitzgerald Kennedy'nin arabası Kortejle birlikte Elm caddesinden Houston'a doğru beklenmedik bir dönüş yapar. O sırada silah sesleri yükselmeye başlar. Polisler telsizle anons etmeye başlar: ''Korteje ateş ediyorlar yere yatın'' diye. Tam 6 el silah sesi duyulur. Birinci mermi arabayı ıskalar ve alt geçitte bekleyen Edmund Harris adındaki taksi şoförünün kulağını parçalar. İkinci mermi John Fitzgerald Kennedy'yi tam omzundan vurur. Üçüncü mermi John Fitzgerald Kennedy'yi ıskalayıp ön koltuktaki Vali Connaly'i omzundan vurur. Dördüncü mermi John Fitzgerald Kennedy'yi boynundan vurur, aynı mermi John Fitzgerald Kennedy’nin vücudundan çıkıp Vali Connaly'i sırtından vurur. Beşinci mermi arabayı ıskalayıp dikiz aynasını kırıp dışarı çıkar. Ve Altıncı mermi... Altıncı mermi Başkan John Fitzgerald Kennedy'yi tam kafasından vurur. Başkan John Fitzgerald Kennedy’nin kafasını parçalayan mermi bulunamaz. Suikasttan sonra yapılan araştırmalarda John Fitzgerald Kennedy'yi sözde komünistlerden vatan haini Lee Harvey Oswald'ın vurduğu iddia edilir. Ortada altı mermi olmasına rağmen Lee Harvey Oswald'ın tek katil olduğu görüşüne varılır. İddialara göre Lee Harvey Oswald, Texas Okul kitapları bürosunun altıncı katındaki pencere dibinden İtalyan yapımı "Mannlicher Caracano" marka Sniper tüfeği ile 6 kez ateş ederek John Fitzgerald Kennedy’yi öldürmeyi başarmıştır. Lee Harvey Oswald apar topar hapsi boylamıştır. Deliller birden çok sayıda keskin nişancının olduğunu göstermesine rağmen, İsrail denetimindeki Amerika Birleşik Devleri içindeki Masonlar/Siyonistler/Satanistler/İlluminatiler, suçu Lee Harvey Oswald'ın üzerine

atarak diğer delilleri bir bir yok etmiştir. Suikastı gören 57 kişi ölü bulunmuş, ölümler kaza veya intihar ile açıklanmıştır. Lee Harvey Oswald ise suikasttan iki gün sonra, mahkeme çıkışında yüzlerce FBI ajanı ve polisin arasında Yahudi bir bar işletmecisi olan Jack Ruby tarafından öldürülmüştür. Bu Amerikan milliyetçisi Yahudi, Lee Harvey Oswald'ı öldürmesinin nedenini ise "komünistlerden Amerika'nın aldığı intikam" olarak yorumlamıştır. Çok sayıda keskin nişancı tarafından vurulan John Fitzgerald Kennedy'nin otopsisini Amerikan ordusundaki üst düzey amiral ve generaller yürütmüş ve otopsideki suikast delillerini bir bir sabote etmişlerdir. Ailesi, John Fitzgerald Kennedy'nin kafasının kesilerek incelenmesini ve böylelikle gerçek suikastçıların bulunmasını istediğinde ise, Amerikan birimleri konuyu şiddetle reddetmişlerdir. John Fitzgerald Kennedy apar topar gömülerek konu örtbas edilmiştir. Başkan John Fitzgerald Kennedy'nin suikast sonucu öldürülmesinden sonra başkan adayı olan kardeşi Senatör Robert Kennedy de bir basın toplantısı sırasında Masonların/Siyonistlerin/Satanistlerin/İlluminatini emriyle kurşunlanarak öldürülmüştür. İsrail, John Fitzgerald Kennedy'nin kapattığı Dimona Çölü’ndeki nükleer santralini tekrar açmış ve nükleer silah üretimine eskisi gibi devam etmiştir. Başkan John Fitzgerald Kennedy'nin çıkarttığı, Federal Reserve Bank'ın elinden Amerikan Doları’nı basma yetkisini alan 11110 sayılı kanun iptal edilmiş ve Amerikan Doları’nı basma yetkisi tekrar Rotschild Ailesine ait olan Federal Reserve Bank'a verilmiştir. Amerika Birleşik Devletleri özellikle John Fitzgerald Kennedy suikastından sonra soğuk savaş sürecini de başlatmıştır. Amerika Birleşik Devletleri ile Sovyet Rusya arasındaki soğuk savaştan tüm dünya devletleri çok olumsuz yönde etkilenmiştir. Amerika Birleşik Devletleri ile Sovyet Rusya arasındaki silahlanma rekabeti adeta bir sidik yarışına dönmüştür. Amerika Birleşik Devletleri tüm dünya genelinde emperyalist faaliyetlerine hız vermiş ve Vietnam'a saldırmıştır. Vietnam'da binlerce kişinin ölmesine ve birçok ülkenin bu savaştan dolaylı olarak zarar görmesine neden olmuştur. Amerika Birleşik Devletleri’nde İsrail Lobisi ise iyice pervasızlaşmış ve yönetimde söz sahibi olmuştur. Amerika Birleşik Devletleri İsrail ile suç ortaklığı yapmaya başlamıştır. En basitinden örnek vermek gerekirse İsrail Devleti’nin çok gizlice yürüttüğü "Samuel Vanunu'yu Kaçırma Operasyonu"na istemeden şahit olan bir Amerikan Fırkateynindeki 23 deniz piyadesi İsrail hücum botları tarafından açılan ateşle öldürülmüştür. Denize düşüp kaçmaya çalışan askerler bile İsrailliler tarafından öldürülmüştür. Olayın basına sızmasına izin verilmemiş ve Masonların/Siyonistlerin/Satanistlerin/İlluminatinin kontrolündeki Amerikan basını konuyu haber bile yapmamıştır. CIA tüm dünyada ''komünizmle mücadele'' doğrultusunda adına GLADIO denilen ve Beyrut'taki gerilla kamplarında eğitilen katillerden ve paralı askerlerden oluşan gizli bir ordu hazırlamış ve bu paralı katilleri maaşa bağlayarak dünyanın her yerinde komünistleri ve sol düşüncelileri öldürmekle görevlendirmiştir. Bu bağlamda Türkiye'deki sağ-sol çatışmaları, siyasi amaçlar için işlenen cinayetler, katliamlar, terörist eylemler, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam edilmesi ve 12 Eylül darbesi hep GLADIO'nun eserleridir. GLADIO ordularının kurulması John Fitzgerald Kennedy suikastından hemen sonraya denk gelir. Amerika Birleşik Devletleri’nin "Büyük Ortadoğu Projesi" hız kazanmıştır. Büyük Ortadoğu Projesi’nin diğer adı ise “Büyük İsrail Devleti” projesidir. John Fitzgerald Kennedy suikastından sonra Büyük İsrail Devleti Projesine hız verilmiştir. Büyük İsrail Devleti Tevrat'ta Tanrı Yehova'nın Yahudilere vaat ettiği topraklardan oluşmaktadır. 11 Eylül saldırıları, Münih'teki eylemler ve daha birçok terörist eylem aslında Büyük İsrail Devleti projesinin bir parçasından başka bir şey değildir. Rothschild’in nakit olarak 2004 bilgisine göre paraları ne kadar? 30 Trilyon dolar, mülkler hariç. Bazıları Büyük Ortadoğu Projesini sanki yeni bir şeymiş gibi algılıyorlar. Osmanlıların yıkılması, Müslümanların parçalanarak bir sürü ülkeye bölünmesi, Türkiye'deki terör eylemleri ve istikrarsızlık ve Irak, İran gibi ülkelerin periyodik olarak neredeyse her 10 yılda bir sorun çıkarması rastlantı değildir!

 

GLADIO’nun görevi nedir?

 

[Türkiye'yi şu anda öldü gösterilen ancak yaşayan Hiram Abas yönetmektedir]

Birinci görevi tüm dünya istihbaratlarının başında bulunan Yahudi kökenli şeflerin buluşumu olan Das Som aracılığıyla istihbari bilgilerin tümünü MOSSAD’a iletmek; İkinci görevi de gizli askeri komutanlıktır. Müttefik tüm askeri yaptırımların birinci planlayıcısıdır.  [BM-Barış gücü, NATO bunun emrindedir.] Üçüncü görevi de tamamen Dünya Yahudi Lobileri birliği olan FPA aracılığıyla, kendi [askeri ve istihbari] planlarını "Yaptırım" ülkeleri üye başkan/başbakanlarına "EMİR VERMEK"tir. GLADIO tamamen Siyonist bir örgüttür. En tepedeki 3 Yahudi aracılığıyla [Biri Miss(H)ourie Geller] B'niath B'riath örgütünün en tepesindedir. Bu 3 Yahudinin adı BİG BOSS'dur. Bunun altındaki Sinarşik konsül ise Big Bross [Brothers/Biraderler] adını alır. Görüldüğü gibi BB simgesine kafayı takmış bulunuyorlar. En altta "Mahalle" düzeyinde Yaygın örgütlü LEO ve Lioness [Genç Erkek ve Dişi Aslan]’lar bulunmaktadır. Bunlar LYONAISE adıyla bir üste ve üsttekiler de Leon Klüplerine bağlıdırlar. Buradaki Leon aslında GOYİM [evcil/ehlileştirilmiş konuşan hayvan olan yani yahudi olmayan, yahudi efendilerine hizmet eden]lerin başı/en şahı anlamındadır. L harfi aslında bir Kabala yılanıdır ve G harfinin okunuşudur. L ile ilgisi yoktur.

İkinci elde ise diğer GOYIM’ler, yani ülkenin ekonomisini ellerinde tutan [TUSIAD gibi açık değil; Gizli] en zengin tüccarlar/Tüm ülke Holdingleri grubu vardır ve bunlara "Rotaya Girmiş/Yörüngeye oturmuş/Dönüştürülmüş/Gizli çarka dişli yapılmış" anlamında ROTARIEN denmektedir. Aslında o çark G harfinin ta kendisidir. Klüblerin başı ise ROTARY adını alır.

 

Dünya Savaşlarına ve Hitler’e kim maddi destek verdi?

 

Rothschild’lar & Rockefeller’lar.

 

Niye sözde Yahudi Rothschild’lar & Rockefeller’lar 2. Dünya Savaşı’nda yapılan Yahudi Soykırımını desteklediler? Çünkü Yahudi değil Satanistler! Ayrıca soykırım olmasaydı günümüzde İsrail Devleti de olmazdı!

 

Hitler’in ve Yahudi köle çalışma kamplarının ihtiyaçlarını karşılayan Rothschild’lar, Yahudi Soykırım mağdurlarını zulmedenlere çevirdiler. Dikenli teller arkasında mülteci kamplarında, Filistinliler Nazi toplama kampları mağdurlarına benzemeye başladılar. Bu gerçekler İsrail’in en ilginç sırlarından biridir.

 

Yazar Simon Shama’ya göre Rothschild’lar İsrail topraklarının %80’inin sahibi. İsrail’in bayrağının 6 köşeli yıldızı bile Rothschild ailesinin kırmızı kalkanından alıntıdır. 6 köşeli yıldızın merkezine bağlı 6 noktası, 6 üçgeni ve 6 yüzü vardır.

 

Dünya Savaşları’nı ve Yahudi Soykırımını finans edenler İsrail’in %80’inin sahibi! Bu aileler kimin için çalışıyor? Artık dünyamızdaki acıların çoğunun arkasında kimler var anlamaya başlıyor musunuz? Neden Kudüs? Neden Süleyman Aleyhisselam’ın Mescidi’nin yeniden yapılması? Kudüs çünkü Masonların/Siyonistlerin/Satanistlerin/İlluminatinin sapık inancına göre Deccal, İsa Aleyhisselam’ın Dünyayı yönetmek için gönderildiği yerden hükmetmek zorunda! Süleyman Aleyhisselam’ın Mescidi’nin konusu ne peki?

 

İsrail bayrağındaki 6 köşeli mavi yıldız aslında Süleyman Aleyhisselam’ın mührüdür.

 

Süleyman Aleyhisselam’ı diğer peygamberlerden farklı kılan özellik nedir peki?

 

Süleyman Aleyhisselam “Ya RAB! Bana hiçbir kimsede olmayan bir devlet ve kudret ihsan eyle” diye dua etmiştir. Süleyman Aleyhisselam'ın bu duası kabul olunur. Ve cinlerin, hayvanların, rüzgârın ve insanların efendisi olup onlara hükmetmiştir. Süleyman Aleyhisselam’a cinlere, hayvanlara, rüzgâra ve insanlara istediğini yaptırma gücü verilmiştir. Süleyman Aleyhisselam hayvanların dilinden anlardı. Süleyman Aleyhisselam cinlere hükmeder ve cinleri her işte çalıştırırdı. Süleyman Aleyhisselam Kudüs'te bulunan Mescid-i Aksa'yı 7 yılda tamamlatmıştır. Süleyman Aleyhisselam rüzgâra da hükmettiği için istediği yere kısa sürede giderdi. Süleyman Aleyhisselam Rüzgâr ile bir yerden bir yere giderken tahtını da götürürdü. Süleyman Aleyhisselam'ın 9 Mucizesi Vardır.

 

1] Süleyman Aleyhisselam Rüzgâra Hükmederdi.

2] Bütün cinler Süleyman Aleyhisselam’ın emrindeydi.

3] Süleyman Aleyhisselam denizi geçmek istediğinde su yarılır ve Süleyman Aleyhisselam karşıya geçerdi.

4] Süleyman Aleyhisselam’ın mühründe İsm-i Azam Duası vardır ve bu dua ile her isteği kabul olunurdu.

5] Süleyman Aleyhisselam bütün hayvanların seslerini işitir, bütün hayvanların dillerini bilirdi.

6] Süleyman Aleyhisselam nereye gitmek isterse kolaylıkla giderdi.

7] Süleyman Aleyhisselam cinler vasıtasıyla her yerde ki hazineleri bilirdi.

8] Süleyman Aleyhisselam’ın istediği yer anında yeşillik haline gelirdi.

9] Süleyman Aleyhisselam bir yere gittiği zaman duvarlarda Süleyman Aleyhisselam ile gelirdi.

 

Süleyman Aleyhisselam cinlerden, hayvanlardan ve insanlardan oluşan ordulara sahipti. Cinler melekler tarafından zincirlere vurulur ve Süleyman Aleyhisselam’ın emirlerini yerine getirmeyen cinlerin başı kesilirdi.

 

Süleyman Aleyhisselam’ın Mescidi’nin neden bu kadar önemli olduğunu anladınız mı?

 

Zeitgeist filminde Horus’un hikâyesi nasıl anlatılmaktadır?

Milattan önce 3000’lerde Mısır’ın Güneş Putudur. İnsan şeklini almış Güneş’tir. Hayatı güneşin gökte hareketlerinin, mecazi bir takım mitlerini oluşturuyor. Genişçe bakarsak Horus’un hikâyesi şöyledir. Horus 25 Aralık’ta, bakire İsis Meryem’e doğmuştur. Doğumunu doğuda bir yıldızın çıkışı ve üç kralın bu yıldızı takip edip onu bulması ve süslemesi takip etmiştir.12 yaşında öğretmenlik yapmaya başlamıştır. 30 yaşında Anup adlı bir kişi tarafından vaftiz edilir ve böylece görevine başlamıştır. Horus’un 12 havarisi vardı ve onlarla gezip hastaları iyileştirme ve su üstünde yürüme gibi mucizeler gerçekleştiriyordu. Horus’un, “gerçek, ışık, Tanrı’nın kutsanmış oğlu, iyi çoban” gibi birçok jest isimleri vardı. Typhon tarafından ihanete uğradıktan sonra Horus çarmıha gerildi, üç gün gömülü kaldı ve yeniden hayata döndü.”

 

Hıristiyanlar İsa Aleyhisselam’ın hayatını nasıl bilir?

İsa Mesih Beytüllahim’de 25 Aralık’ta bakire Meryem’e doğdu. Doğumunu doğuda bir yıldızın çıkışı ve üç kralın bu yıldızı takip edip onu bulması ve süslemesi takip etmiştir. 12 yaşında öğretmenlik yapmaya başladı ve otuz yaşında Vaftizci Yahya tarafından vaftiz edildi ve böylece görevine başladı. İsa Aleyhisselam’ın beraber seyahat ettiği, hastaları iyileştirdiği, su üzerinde yürüdüğü, ölüleri dirilttiği 12 havarisi vardı. Aynı zamanda “kralların kralı, Tanrı’nın oğlu, dünyanın ışığı, alfa ve omega, Tanrı’nın kuzusu” gibi birçok isimle tanınıyordu. Havarisi Yehuda tarafından ihanete uğradıktan ve 30 parça gümüşe satıldıktan sonra çarmıha gerildi, gömüldü ve üç gün sonra yeniden doğdu ve cennete yükseldi. [Hıristiyanların batıl inancına göre İsa Aleyhisselam’ın hayatı bu şekildedir.]

Şimdi burada bahsedilen yıldız Sirius’tur. Gece gökte gözüken en parlak yıldızdır. 24 Aralık’ta Orion kuşağındaki en parlak üç yıldızla hizaya giriyor. Orion kuşağındaki bu üç parlak yıldızın eski zamanlardaki isimleri kullanılmaktadır: üç krallar. Onlar ve en parlak yıldız Sirius hep beraber 25 Aralık’ta güneşin doğduğu yeri göstermektedirler. Bu yüzden üç krallar Sirius yıldızını takip etmektedirler. Gün doğumunu göstermek için. Güneşin doğumunu.

 

İsa Aleyhisselam gerçekte ALLAH’ın mesajını yayan, yaşayan, nefes alan bir peygamberdi. Niye bir hikâye üretilmiştir? Neden İsa Aleyhisselam’ın hayatı Hıristiyanların bildiği şekliyle Horus’un hayatına benzetilmiştir?

 

İnsanın dolandırıcılığı o kadar karanlık ki!

 

Horus hakkında başka ne biliyoruz?

Horus’un babası Osiris, kardeşi Set tarafından öldürülünce, Horus Set’le Mısır’ın tahtı için mücadele etti. Bu savaş Horus’un bir gözünün yaralanmasıyla son bulmuştur. Böylece Horus savaşı kazanıp “Tek Gözlü Güneş Putu” olmuştur. Zamanla RA ile birleşip Ra-Horakhty olup bütün Mısır’ın hükümdarı olmuştur. Ra-Horakhty Mısır’lılar için Tek Put olmuştur ve bütün diğer Putlar bu Tek Put’un farklı yüzleri olmuştur. Böylece Tek Gözlü Güneş Putu “Tanrı’nın Oğlu”, “Dünya’nın Işığı” ve “Herkesin Hükümdarı” olarak anılmaya başlanılmıştır.

 

Tek Gözlü Deccal’ın ilah olarak kabul edilmesi için dünya çapında bir komplo düzenlenmektedir! En baştan beri planları buydu!

 

Müslümanlara en büyük sınavlardan birinin Deccal’ın aldatmasıyla yüzleşme olacağı öğretilmektedir.

 

Hz. Meryem’in oğlu Hz. İsa Aleyhisselam’ın gerçek hikâyesi.

ALLAH’ın vahiy meleği Cebrail Aleyhisselam Hz. Meryem’in karşısına çıktı ve Hz. Meryem’e ALLAH’ın büyük bir peygamberinin annesi olacağını kararını verdiğini söyledi. Hz. Meryem Cebrail Aleyhisselam’ın görüntüsü karşısında korkuya kapıldı ve ona erkek eli değmemesine rağmen nasıl bir çocuk doğuracağını sordu. Cebrail Aleyhisselam korkmamasını ve her şeyin yaratıcısı ALLAH’a güvenmesi gerektiğini söyledi. İsa Aleyhisselam’ın gelişi “insanlığa bir işaret” ve “ALLAH’tan bir lütuf” olarak “kararı verilmişti”. İbn-i Cüreyc Radıyallahu Anh’ın rivayetine göre Cebrail Aleyhisselam Hz. Meryem’e bu sözleri söyledikten sonra Hz. Meryem’in gömleğinin yakasına ve yenine üfledi. [İmam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an, Buruc Yayınları: 11/175-180.] İbn Abbas Radıyallahu Anh’ın rivayetine göre: Cebrail Aleyhisselam parmağıyla Hz. Meryem’in gömleğinin kolunu yakaladı ve ona üfledi. Hz. Meryem İsa Aleyhisselam’a hamile kaldı.[İmam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an, Buruc Yayınları: 11/175-180.] Cebrail Aleyhisselam uzaklaştı ve İsa Aleyhisselam’ın doğumuna kadar Hz. Meryem’in karşısına çıkmadı. Ağustos ortasında Hz. Meryem evinden ayrıldı ve çöle gidip İsa Aleyhisselam’ı doğurdu. Dinlenmek için altına oturduğu palmiye ağacı altında doğum sancıları çekmeye başladı. Cebrail Aleyhisselam yeniden Hz. Meryem’e gözüktü. Hz. Meryem’i konuşmalarıyla rahatlattı ve palmiye ağacını salladığında olgun hurmaların düşeceğini söyledi. İçebilmesi için ALLAH’ın Hz. Meryem’in yanında bir akarsu yarattığını Hz. Meryem’e gösterdi. İsa Aleyhisselam doğdu. Cebrail Aleyhisselam Hz. Meryem’e herhangi birisini gördüğünde “Ben ALLAH için oruç adadım. Onun için bugün, insan cinsinden hiç kimseyle konuşmayacağım.” demesini öğütledi. İnsanlar bebeği sorduklarında bir şey söylemeyip çocuğu göstermesini ve İsa Aleyhisselam’ın Hz. Meryem’in yerine konuşacağını söyledi. Eve döndüğünde kalabalık etrafında toplandı ve Hahamlar onu sorgulamaya başladılar. “Ey Meryem, şaşılacak bir iş yaptın! Baban kötü bir adam değildi. Annen de kahpe değildi.” dediler. Hz. Meryem’i zina ile suçlamaya başladıklarında Hz. Meryem kendisine söylendiği gibi yaptı ve kucağındaki İsa Aleyhisselam’ı gösterdi. Hahamlar gülerek, “Beşikteki bir çocukla nasıl konuşuruz?” dediler. Ondan sonra birkaç saattir yaşayan İsa Aleyhisselam konuştu: [Bismillahirrahmanirrahiym] “Ben İsa Mesih. ALLAH’ın kuluyum. ALLAH bana kitap verdi, beni peygamber yaptı. Nerede olursam olayım ALLAH’ın bereketi benimledir. Yaşadığım sürece bana namaz kılmamı, oruç tutmamı ve tertemiz anneme şefkatli davranmamı emretti. Beni zorba ve bedbaht kılmadı. Doğduğum günde, öleceğim günde, diri olarak [ALLAH katına] kaldırılacağım günde bana selam olsun.” Sadakallahül-Aziym. [Meryem Suresi, 30, 31, 32, 33. ayetler]

 

Bismillahirrahmanirrahiym. Böylece biz dünyadaki bütün insanlar için Meryem’i ve oğlunu bir mucize ve ayet olarak seçtik. Sadakallahül-Aziym.

[Enbiya suresi, 91. ayet]

 

Bismillahirrahmanirrahiym. Hani melekler şöyle demişti: "Ey Meryem! Allah seni kendi tarafından bir kelime ile müjdeliyor ki, adı Meryem oğlu İsa Mesih'dir. Dünyada da, ahirette de itibarlı ve Allah'a çok yakın olanlardandır." Sadakalalhül-Aziym.

[Meryem Suresi, 45. ayet]

 

Bismillahirrahmanirrahiym. Ve Allah İsa’ya kitabı, hikmeti, Tevrat ve İncil'i öğretecek. Sadakalalhül-Aziym.

[Meryem Suresi, 48. ayet]

 

12 Havârî'den biri olan Yahuda İskariyot, Yahudilerin baş kâhinine gidip para karşılığında Hz. İsa Aleyhisselam’ı onlara teslim edeceğini söyledi. Yahuda'ya 30 gümüş verdiler. Yahuda İskariyot İsa Aleyhisselam'ın yerini Yahudilere haber verdi. İsa Aleyhisselam çarmıhta öldürülmemiştir! İsa Aleyhisselam’ı ihbar eden Yahuda, Allah tarafından İsa Aleyhisselam’a benzetilmiş, Yahudiler de Yahuda’yı tutup çarmıha gererek öldürmüşlerdir.

[Neccâr, Kısasü'l-Enbiyâ, sayfa 403, 448 vd.; İbn Âşûr, Tefsîr, V, 22]

 

Kuran’ın açık ve kesin ifadesine göre İsa Aleyhisselam bir peygamberdir, düşmanları tarafından çarmıha gerilerek öldürülmemiştir, ALLAH[c.c.] peygamberini Yahudilerden korumuş, aralarından çıkarıp himayesine almış, diri olarak kendi katına yükseltmiştir.

Bismillahirrahmanirrahiym. O zaman ALLAH şöyle buyurmuştu; ‘Ey İsa, seni öldürecek olan onlar değil, benim. Seni katıma yükseltecek ve kâfirlerin iftiralarından arındıracağım, sana uyanları da kıyamet gününe kadar kâfirlere üstün kılacağım. Sonra hepiniz bana döneceksiniz ve ben anlaşmazlığa düştüğünüz konularda aranızda hüküm vereceğim.’ Sadakallahül-Aziym.

[Al-i İmran Suresi, 55. ayet]

 

Dezenformasyon nedir?

 

Yanlış bilgiyi kabul ettirecek kadar doğru bilgi verme sanatıdır. Zeitgeist filmi 3 bölümden oluşmaktadır. Birincisi din ile ilgiliydi. İkincisi 11 Eylül’le ilgili. Son bölümü ise ABD Merkez Bankası ve dünyamızın geleceği hakkındaydı. Filmde kullanılan yöntem neydi? 2. ve 3. bölümler bilgisi az olanlara 1. bölümü kabul ettirecek kadar doğru bilgi içeriyordu. Bu insanlar 1. bölümü doğru kabul ediyorlar çünkü 2. ve 3. bölümlerdeki bilginin doğruluğunu biliyorlar. 11 Eylül bölümü çok daha ünlü olan Loose Change filminin bir özetiydi, yani yeni bir şey söylenmemiştir. Son bölüm ise izleyicinin denetimi dışında olan ABD Merkez Bankası ve gelecek hakkındaydı. Bu tip bir belgesel yapıp bir yerinde bile İlluminati ve Mason kelimeleri geçmiyorsa bu film yapımcısının kime hizmet ettiğini sormak gerekir. Bu film yapımcısı filmi yaparken ne yaptığını çok iyi biliyordu. Hangi bölümün en çok konuşulacağını biliyordu. En etkili olacak bölümün hangi bölüm olacağını biliyordu. “Dünyadaki dini inanışı tamamen kaldırmak!” Masonların/Siyonistlerin/Satanistlerin/İlluminatinin projesi budur ve bu yüzden adı “Novus Ordo Seclorum”dur. Yeni Seküler, dünyevi bir dünya düzeni. Filmin din ile alakalı bölümünde hata vardır. Örneğin Horus’un bir bakireye doğduğunun ispatı yok. Annesini adı İsis’ti, İsis-Mary ya da İsis-Meri değil. Mısır tarihinde böyle bir isim yok. Horus çarmıha gerilmedi. Bir yerde iki sütun arasına asıldığı, başka bir yerde parçalara ayrıldığı ve annesinin parçaları toplayıp onu yeniden canlandırdığı yazmaktadır. “Putperest Hıristiyanlar” Mesih İsa Aleyhisselam’ın gerçek kişiliğini alıp güneşin bir temsili haline getirdiler. Takipçileri bu şekilde dolaylı yoldan güneşe tapındılar. Şeytanın binlerce senedir başarılı olduğu bir görev. Eğer Hıristiyanlığı denetleyenlerin adi planlarını incelerseniz bu gerçeklerin köküne varırsınız.

 

Sizce Hıristiyanlar neden Pazar günü [sun day] kiliseye gidip dua ediyorlar? Oğul Günü [sonday] değil Güneş günü [sunday]. Deccal için hazırlanılan bir dünyada her din istismar edilip değiştirileceğini anlamanız lazım.

 

[Masonların içine giren ve onların ayinlerine katılan Roger J. Morneau anlatıyor]

Cinler Pazar gününün kutsallığını gösterebilmek, dini liderleri etkileyebilmek için bütün zamanlarını harcayacaklardır. Pazar gününü kutsal göstereceklerdir. Ondan sonra devletler kanunlar çıkaracaktır. “Cinlerin tavsiyelerini dinlemek istemeyen insanlar ne olacak?” diye sorduğumuzda papaz “hiç sorun olmaz” dedi. Hükümetler inansalar ya da inanmasalar da insanları uymaya zorlayacaklardır. Bütün büyük ve küçük devletler Güneş’e tapınmaya bulaşmışlardır. Yeniden olacağını söyledi. Güneşe tapınmak yerine pazarı kutsal sayacaklardır. Bu söylevini asla unutmayacağım. Üstat, “şeytanın otoritesini ve gücünü kazandığı günün kutsallığı kabul edildiği sürece insanlar kime inandıklarını sansalar bile şeytan amacına ulaşmış olacak” demişti.

 

Bütün ilahi dinler ALLAH [c.c.] tarafından gönderilmişti ve mesaj aynıydı. Bütün farklılıkları insanlar oluşturdu. İsa Aleyhisselam 325 yılında insanların oluşturduğu İznik Konsülü’ne kadar “Tanrı ve Tanrı’nın oğlu” sayılmadı! Böyle yaparak İlluminati İncil’i ve İsa Aleyhisselam’ın öğrettiklerini istediği gibi değiştirdi ve ALLAH’ın sözleri diyerek sorgulayanlara korku saldılar. 400 civarı İncil yazıldı ve İznik Konsülü’nde sadece 4 tanesi seçildi! Geriye kalanların okunması yasaklandı!

 

Çağdaş İncil’de İsa Aleyhisselam’ı kim öldürmüştür?

Yozlaşmış Yahudiler ve Romalılar.

 

Daha sonra İsa Aleyhisselam’ın dinini kimler yaymıştır?

Yozlaşmış Yahudiler ve Romalılar.

 

İsa Aleyhisselam’ı öldürdüklerini zannedenler İsa Aleyhisselam’ın dinini neden yaysınlar?

Siyaset İncil’i ve Hıristiyanlığı açık bir şekilde etkilemiştir.

 

O zamandan beri dünyayı kim yönetmektedir?

Yahudiler ve Roma İmparatoru, “Vatikan!”

 

Onların planlarını bilmek istiyor musunuz?

 

Şeytani tek gözlü “Güneş Putunu” kimler tanıtmaktadır?

 

Bratislava’daki Mavi Kilise duvarında tek gözlü piramit var.

[Slovakya Cumhuriyeti]

Aziz Anne Kilisesi çatısında tek gözlü piramit var.

[Budapeşte, Macaristan]

Aziz Anne Kilisesi içinde tek gözlü piramit var.

[Budapeşte, Macaristan]

New Jersey bir Katedral’in duvarında tek gözlü piramit var.

[Amerika Birleşik Devletleri]

Amerika Birleşik Devletleri’nde başka bir katedral da tek gözlü piramit var.

Katedral Dom’un kubbe tavanında tek gözlü piramit var.

[İtalya]

Katedral Kulluk Şapeli içinde tek gözlü piramit var.

[Filipinler]

Krakow Kilisesi çatısında tek gözlü piramit var.

[Polonya]

Mocni Nadzieja çatısında tek gözlü piramit var.

[Polonya]

Prag Kilisesi çatısında tek gözlü piramit var.

[Çek Cumhuriyeti]

Salt Lake Şehri, binanın girişinde tek gözlü piramit var.

[Utah, Amerika Birleşik Devletleri]

Fransa’da ismi bilinmeyen bir Katedral’in iç kubbesinde tek gözlü piramit var.

 

ALLAH’a ortak koşmak, yalnız putlara tapmak değildir. Kendi şahsi arzu ve isteklerinden tesir görerek, uyman da ALLAH’a ortak koşmak ve putperestliktir. Dünya ve onun metaından, ahiret ve onun nimetlerinden herhangi birine gönül kaptırarak, seni yaratanın sevgisini değil, bunlardan her hangi birinin sevgisini üstün tutarsan, ALLAH’a ortak koşmuş olursun.

[Futuhu’l-Gayb//Abdülkadir Geylani]

 

İlluminati Kudüs ve Roma’da biten bir güç piramidi için çalışıyor. İlluminati, hem Vatikan hem de Siyonist kurumları temsil etmektedir. Beraber “Yeni Dünya Düzeni” olarak istediklerini yerine getiriyorlar.

 

İlahi dinler bilinçli olarak bizi ayrı tutabilmek için istismar edilmiştir! Elitler/Masonlar/Siyonistler/Satanistler/İlluminatiler bu esnada bizim adımıza kendi sinsi planlarını gerçekleştiriyorlar.

 

19 Nisan 2005’te Papa seçilen Joseph Alois Ratzinger [16.Benedikt/16.Benedictus]’in Nazi olduğunu biliyor musunuz? 1 milyarı aşkın üyesi bulunan Katolik Kilisesinin lideri, Vatikan’daki Papa! Nazi Papa!

 

Bütün Müslümanlar için Kuran ALLAH’ın Cebrail Aleyhisselam vasıtasıyla Muhammed Aleyhisselatu Vesselam’a aktardığı sözlerdir. İsa Aleyhisselam’ın, Musa Aleyhisselam’ın ve ALLAH’ın diğer peygamberlerini ve onların mesajlarını onaylamıştır. Aleyhisselatu Vesselam Efendimiz birçok Müslüman olmayan büyük düşünür tarafından insanlık tarihinin en büyük kişiliği olarak görülmektedir.

 

İncil, Tevrat Babil’de saldırıya uğrayıp istismara uğradıktan sonra gönderildi. Daha sonra Romalılar, yozlaşmış Yahudiler, Konstantiniyeliler, krallar ve kiliseler tarafından İncil istismar edilip değiştirildiğinde Kuran gönderildi ve bu sefer ALLAH bu kutsal kitabı korumayı vaat ediyordu. Böylece geçmişte ve günümüzde Kuran Müslümanlar tarafından bütünüyle ezberlendi ve böylece istismarı engellendi. Ancak İslam’ın gerçek mesajı genellikle kitleler içinde çok az uygulanmaktadır. İnançla ilgili görülen hataların tamamı Müslümanların sırtındadır İslam’ın değil!

 

12 imam hakkında gerçekler!

 

Daha evvelde söylendiği gibi Kuran ALLAH’ın otoritesiyle korunmuştur. Bu kötülüğün İslam’dan vazgeçtiği anlamına mı geliyor? İslam’a hiç bulaşılmadı mı sanıyorsunuz? Geçmişte çokça istismar edildi ve günümüzde de istismar edildi. İnanç istismar edilmedi çünkü inanç Kuran’la korunmaktadır. Müslüman ümmeti ya da toplumu hem dıştan hem içten istismar edilmektedir.

 

632’de Aleyhisselatu Vesselam Efendimiz vefat etti Son anlarında Ashabı Aleyhisselatu Vesselam Efendimiz’in etrafında toplanıp son isteklerini dinlediler.

 

Aleyhisselatu Vesselam Efendimiz ne istedi biliyor musunuz?

Ashabı sordu: “Ey ALLAH’ın Resulü, bu son saatlerinde bizden ne istiyorsun?”

Aleyhisselatu Vesselam Efendimiz şöyle buyurdu: “Kadınlara iyi bakın ve kadınlara saygıyla muamele edin”.

[İmam Şeyh Habib Al Jifri]

 

Masonların/Satanistlerin/Siyonistlerin/İlluminatinin İslam toplumlarına girip kendi doktrinlerini bulaştırdıkları reddedilemez. Aleyhisselatu Vesselam Efendimiz’in öğrettiklerini göz önüne almadılar. Bu yüzden suç toplumdadır, İslam’da değil. Aleyhisselatu Vesselam Efendimiz’in diğer isteği neydi biliyor musunuz?

 

Aleyhisselatu Vesselam Efendimiz şöyle buyurdu:  “Size öyle bir şey bırakıyorum ki ben gittikten sonra bile bu sayede sapamazsınız. ALLAH’ın kitabı, cennetten dünyaya uzanan bir ip ve ev ahalime bağlı yakın akrabalarım” demiştir. “Bu ikisi havuza gelene kadar bir birinden ayrılmayacaklardır. Gidişimden sonra onlara nasıl davranacağınızı iyi düşünün.”

[Tirmizi]

 

Aleyhisselatu Vesselam Efendimiz’in isteğine sadık kalındı mı?

 

Aleyhisselatu Vesselam Efendimiz’in ailesi temelde 4 kişiden oluşmaktadır.

1) İmam Ali [Kerremullahi Vechehü]

2) Fatıma El Zehra [Radıyallahu Anha]

3) İmam Hasan [Radıyallahu Anh]

4) İmam Hüseyin [Radıyallahu Anh]

 

Ve onları izleyen 9 İmam’la toplamda 12 imam.

 

Aleyhisselatu Vesselam Efendimiz’in soyuna neler olduğunu çoğunluğun bilmemesi sadece bir tesadüf müdür? Aleyhisselatu Vesselam Efendimiz’in ailesine ve soyuna neler olmuştur? Çoğumuzun 12 İmam’ların isimlerini bile bilmememiz tesadüf değildir!

 

Bu İslami komployu ancak onlara neler olduğunu öğrenerek anlayabiliriz!

 

“Benden sonra hepsi Kureyş’ten olan 12 imam olacak.”

[Tirmizi]

 

Yalanları es geçip Aleyhisselatu Vesselam Efendimiz’in soyuna neler olduğunu görelim.

 

1. İmam: İmam Ali [Kerremullahi Vechehü], Kufe’de bir camide namaz kılarken Bin Mulcem’in zehirli kılıcıyla yaralanarak şehit edilmiştir.

 

2. İmam: Aleyhisselatu Vesselam Efendimiz’in torunu İmam Hasan [Radıyallahu Anh] Muaviye ve oğlu Yezid tarafından düzenlenen bir oyunla Hz. Hasan’ın [Radıyallahu Anh] eşi Ca’de binti Eş’as’a zehirletildi. Muaviye Hz. Hasan’ı [Radıyallahu Anh] kendinden sonra halife tayin eder gibi yaptı, Muaviye’nin oğlu Hz. Hasan’ın [Radıyallahu Anh] eşi Ca’de binti Eş’as “Seni ben alacağım, tepeden tırnağa kadar mal, süs eşyası içine koyacağım” diye kandırdı ve Hz. Hasan’ı [Radıyallahu Anh] zehirlemesi için Şam’dan zehir gönderdi. Ca’de binti Eş’as aldandı. Hz. Hasan’ı [Radıyallahu Anh] zehirledi.

[İSLÂM ÂLİMLERİ ANSİKLOPEDİSİ//HİCRÎ BİRİNCİ ASIR ÂLİMLERİ]

 

3. İmam: Aleyhisselatu Vesselam Efendimiz’in torunu İmam Hüseyin [Radıyallahu Anh], oğulları, akrabaları ve arkadaşları ile beraber Yezid’in emriyle Muharrem ayının 10. günü [Aşure günü] Kerbela’da [Irak/IraQ] şehit edilmiştir.

 

4. İmam: Kerbela’da yaşı küçük olduğu için öldürülmeyen İmam Hüseyin’in [Radıyallahu Anh] oğlu İmam Zeynel Abidin [Radıyallahu Anh] Hicret’in 75. yılı [Milâdi 693] Muharrem ayının 12. günü Ümeyye oğullarından Abdülmelik oğlu Velid’in saltanatı zamanında, Hişâm bin Abdülmelik’in emriyle Osman bin Hayam tarafından Medine’de zehirlenmiştir.

[İSLÂM ÂLİMLERİ ANSİKLOPEDİSİ//HİCRÎ BİRİNCİ ASIR ÂLİMLERİ]

 

5. İmam: Hz. Hüseyin’in [Radıyallahu Anh] torunu, Zeynel Abidin’in [Radıyallahu Anh] oğlu İmam Muhammed Bakır [Radıyallahu Anh], Hicri 113 [Miladi 731] senesinde halife Hüşam tarafından Zilhicce ayının 7. gününde Medine’de İbrahim’in zehriyle öldürülmüştür.

[İSLÂM ÂLİMLERİ ANSİKLOPEDİSİ//HİCRÎ İKİNCİ ASIR ÂLİMLERİ]

 

6. İmam: Zeynel Abidin’in [Radıyallahu Anh] torunu, İmam Muhammed Bakır’ın [Radıyallahu Anh] oğlu İmam Cafer-i Sadık Abbasi Halifesi Mansur’un emriyle Hicri 148 [Miladi 766] yılında zehirletilmiştir.

[Usul-u Kafi, 1. cilt, sayfa 472. Delail-ul İmame, sayfa 111. İrşad-ı Müfid, sayfa 254. Yakubi Tarihi, 3. cilt, sayfa 119. Fusul-ul Mühimme, sayfa 212. Tezkiret-ul Havas, sayfa 346. Menakıb-ı İbn-i Şehraşub, 4. cilt, sayfa 280.]

 

7. İmam: İmam Muhammed Bakır’ın [Radıyallahu Anh] torunu, İmam Cafer-i Sadık’ın [Radıyallahu Anh] oğlu İmam Musa el-Kazım [Radıyallahu Anh] Miladi 799 [Hicri 183] yılında Recep ayının 25. günü Abbasi Halifesi Harun Reşid’in hapishanesinde zehirlenerek öldürüldü.

[İSLÂM ÂLİMLERİ ANSİKLOPEDİSİ//HİCRÎ İKİNCİ ASIR ÂLİMLERİ]

 

8. İmam: İmam Cafer-i Sadık’ın [Radıyallahu Anh] torunu, İmam Musa El-Kazım’ın [Radıyallahu Anh] oğlu İmam Ali er-Rıza [Radıyallahu Anh] Hicri 203 [Miladi 818] yılında Safer ayının 17. günü İran-Horasan’da Abbasi Halifesi Ma’mun emriyle zehirlenmiştir.

 

9. İmam: İmam Musa El-Kazım’ın [Radıyallahu Anh] torunu, İmam Ali er-Rıza’nın [Radıyallahu Anh] oğlu İmam Muhammed Taki [Radıyallahu Anh], hanımı Ümmü Fazl tarafından Hicri 220 [Miladi 835] yılında Zilkade ayının 30. günü Bağdat’ta [hanımının babası] Abbasi Halifesi Mutasım’ın emriyle zehirletilmiştir.

 

10. İmam: İmam Ali er-Rıza’nın [Radıyallahu Anh] torunu, İmam Muhammed Taki’nin [Radıyallahu Anh] oğlu İmam Ali Naki [Radıyallahu Anh] Hicri 254 [Miladi 868] yılında Recep ayının 3. günü Abbasi Halifesi Mütevekkil’in emriyle Bağdat’ta zehirlenmiştir.

 

11. İmam: İmam Muhammed Taki’nin [Radıyallahu Anh] torunu, İmam Ali Naki’nin [Radıyallahu Anh] oğlu İmam Hasan el-Askeri, Hicri 260 [Miladi 874] yılında Rebiülevvel ayının 8’inde Abbasi Halifesi Mutemid’in emriyle Bağdat’ta zehirlenmiştir.

 

Bu da bizi son ve 12. İmam’a getiriyor.

 

Muhammed El-Mehdi!

 

İmam Mehdi İlluminatilerin/Siyonistlerin/Satanistlerin/Masonların hareketine savaş açacaktır! İsa Aleyhisselam’ın dönüşü için Deccal’la savaşacaktır. Normal bir insan gibi savaşmayacak. Kaynaklar bir ölüm meleği gibi [Azrail gibi] kanatlarında hiddet taşıyacağını söylüyor.

 

Saçmalık, bunlar hep hikâye değil mi?

 

Talmud’a bakıldığında sürgün Yahudilerin devlet kurması yasaktır.

 

Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki,  Aleyhisselatu Vesselam Efendimiz’in ailesini savunuyorsanız bile etiketleniyor ve rahatsız ediliyorsunuz. Sorun Aleyhisselatu Vesselam Efendimiz’in ailesinin nasıl olup olmadığı, kimin tarafından ya da ne zaman öldürüldüğü değildir. Ancak hepsinin öldürüldüğü gerçeğidir!

 

Günümüzün sonuçlarını ortaya çıkarmaktadır.

 

Tarikat saldırılarında bulunanlar İslam’ı anlayamamışlardır.

 

İslam kelimesi Arapça’da bir zarftır. Temelde İslam bir isim değildir! Bir hayat şeklinin ve kalp durumunun tanımıdır. Ne yaptığınız ve kalbinizle neye inandığınız hakkındadır. Dışarıdan nasıl etiketlendiğiniz değil. Hıristiyanları, Yahudileri, Budistleri, Rastafarileri, Şiileri, Sufileri, Sünnileri etiketlerken bunu hatırlayın.

 

Hıristiyanlık ve Musevilik gibi çoğu dinde olduğu gibi Müslümanları kendi aralarında bölmek için insanların oluşturduğu farklılıklardan mezhepler ortaya çıkmıştır. Bu fitnedir ve Müslümanların sınavıdır. Başkalarına karşı birleşmek kolaydır, ancak Müslümanlar günümüzde kendi aralarında birleşmeyi göze almıyorlar.

 

Gerçeği bulmak için insan kalbinden her türlü ön yargıyı silip insan yapımı etiketlerin ötesinin araştırılması gerekmektedir. Aleyhisselatu Vesselam Efendimiz ve ALLAH [c.c.] tek bir ümmet olmamızı istemektedir!

 

Bismillahirrahmanirrahiym. Ey insanlar, biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Allah yanında en üstün olanınız Allah'tan en çok korkanınızdır. Allah bilendir, haber alandır. Sadakallahül-Azıym.

[Hucurat Suresi, 13. ayet]

 

Bismillahirrahmanirrahiym. Sakın kendilerine apaçık ayetler geldikten sonra parçalanıp çatışmaya düşenler gibi olmayınız. Böyleleri için büyük bir azap vardır. Sadakallahül-Azıym.

[Al-i İmran Suresi, 150. ayet]

 

Bismillahirrahmanirrahiym. Dinlerini parça parça edenler, bölük bölük olanlar yok mu? Senin onlarla hiçbir alakan yoktur. Onların işi Allah'a kalmıştır. Sonra ALLAH, onların yaptıklarını kendilerine haber verecektir. Sadakallahül-Azıym.

[En’am Suresi, 159. ayet]

 

Bismillahirrahmanirrahiym. İşte bu oluşturduğunuz ümmet, tek bir ümmettir, Rabbiniz de benim. Öyleyse sırf bana kulluk ediniz. Sadakallahül-Azıym.

[Enbiya Suresi, 92. ayet]

 

Masonların/Siyonistlerin/Satanistlerin/İlluminatinin tuzağı “böl-yönettir!”

 

3. Dünya Savaşı kimler arasında olacak? Aleyhisselatu Vesselam Aleyhisselam’ın soyundan gelen Mehdi Aleyhisselam’ın önderliğindeki Müslümanlarla, Firavun soyundan gelen Masonlar/Siyonistler/Satanistler/İlluminatiler arasında olacak!

 

Eski Mısır Kraliyet ailesinde ensest[aile içi] ilişkiler vardı. Anneler oğullarıyla, kız kardeşler erkek kardeşleriyle evlenip gücü ve parayı aile içinde tutuyorlardı. Firavun ataları gibi İngiliz Kraliyet Ailesi’nin de soy içi melezlenme tarihçesi vardır.

 

3. Dünya Savaşı iki eski ve farklı aile tarafından yönetilecek. Bir tarafta günümüzde dünyayı yöneten soy [Firavun soyu] ve bir tarafta Aleyhisselatu Vesselam Efendimiz’in soyundan gelen Mehdi Aleyhisselam tarafından yönetilecek.

 

İlk soy Mason/Siyonist/Satanist/İlluminati Kraliyet ailelerinden oluşmaktadır. Firavun soyuna dayanmaktadırlar. Eski Mısır Kraliyet Ailelerine ne oldu? Firavunlara ne oldu? Dünyayı Mısır’dan yöneten küresel bir güçlerdi. Peki, sonra ne oldu? Yok mu oldular? Mısır’dan Avrupa’ya göç ettiler. Bu soy daha sonra küresel gücünü Kutsal Roma İmparatorluğu’nu kurarak devam ettirdi. Aynı aile Avrupa’da yayılmaya başladı ve evlilik söz konusu olunca her şeyi yine “aile içinde” tuttular. Kraliyet bireylerinin sadece Kraliyet bireyleriyle evlenebilmesinin sebebi bu sapık soyu sürdürebilmektir. Bu soy daha sonra küresel gücünü Büyük Britanya’da kurdu. Büyük Britanya’nın yönetici ailesinin gerçek adı “Windsor” değildir. Bu sonradan gelen isim gerçek soyu gizlemek için kullanılan bir isimdir. Dünyayı yüzyıllardır Britanya’dan yöneten soy “Yeni Dünya”dan en iyisini elde edebilmek için gayret göstermiştir. Yavaşça ama emin adımlarla Washington’da küresel yönetimlerini kurmuşlardır. Bir aile, bir soy, bir yönetim!

 

Bazen gerçek hayalden daha gariptir.

 

Şimdi Yeni İngiltere Tarihi Akrabalık Cemiyeti’nin hazırlamış olduğu bilgiler incelendiğinde Amerika Birleşik Devletleri’ni yöneten başkanların hemen hepsinin birbirinin akrabası olduğu açıktır! Cheney’in kuzeni Barack Obama aynı zamanda George W. Bush’un 11. dereceden kuzenidir. Lincoln George W. Bush’un 7.derece kuzenidir ve George W. Bush ile John Kerry sadece bir seçimi paylaşmamıştır ancak aynı zamanda 9. derece kuzendirler. Soy ağacını takip edince Madonna, Celine Dion ve Tom Hanks gibi isimler karşımıza çıkıyor.

 

Siyasetin garip yatak ilişkilerine sebep olduğu söylenir. Siyaset garip akrabalıklara da yol açıyor.

 

George W. Bush’un 11. dereceden kuzeni olan Barak Obama seçim kampanyası zamanında ne diyordu?

“2002’de bu savaşa karşı çıktım.” [Barak Obama]

 

Amerika Birleşik Devletleri’ni yöneten başkanların hepsi birbirinin akrabasıdır! Barak Obama 6 başkanın uzaktan akrabasıdır. George W. Bush ve George H. W. Bush, Gerald Ford, Lyndonn Johnson, Harry S. Truman ve James Madison. Barak Obama’nın soyağacında aynı zamanda Sör Winston Churchill ve İç Savaş Generali Robert Lee bulunmaktadır.  Aynı zamanda “Beatnick” yazar Jack Kerouac ve Prens Charles’ın eşiyle akrabadır. John McCain’in soyunun araştırılması daha zordu. John McCain Amerika Birleşik Devletleri Başkanı eşi Lady Laura Bush’un 6. dereceden kuzenidir.

 

Bu soy özgündür ve genleri çok ciddiye almaktadır. Bu dünyayı tarih boyunca yöneten Şeytani Firavun Soyu’dur. Çoğu insan onları elit olarak bilir. Günümüzde Mason/Siyonist/Satanist/İlluminati/Elit olarak bilinmektedirler.

 

Şimdi Roma İmparatorluğu zamanında askerler nasıl sloganlarla toplanırdı?

“Roma ordusu sizi istiyor.”

Amerika’da nasıl sloganlarla toplanıyor?

“Sizi Amerikan ordusu için istiyorum.” [George Washington]

 

Siyonist Bankacı aileler ile Hitler’i kim desteklemiştir? George Bush’un büyük babası Prescott Bush.

 

Çağımız satanizminin yazarı kim biliyor musunuz?

 

“Bu yüzyılın en kötü adamı” lakabına sahiptir. Aleister Crowley.

Aleister Crowley aynı zamanda Barbara Bush’un babasıdır. Bu temel üzerine bu aile kuruldu.

 

Masonların/Siyonistlerin/Satanistlerin/İlluminatinin aile içi evlenme şeklinde bir aile ağı vardır. Bunlar insanlar ve onlar tarafından aydınlanmış anlamındaki İlluminati olarak anılmaktadır. Göz önündeki diktatörlüğü insanlar reddettikçe sistemi yöneten insanlar haline geldiler. Bu insanlar genetiğe çok dikkat ederler. George W. Bush gibi insanlara bakıyorsunuz ve senin benim gibi duruyorlar. Asıl konu göremediğimiz alanda meydana geliyor. İlluminati soyları gerçekte budur. Şeytanın ve cinlerin insanları ALLAH yolundan saptırmak için kullandıkları kuklalardır. Prenses Diana temelde kendini Windsor’ların damızlık kısrağı olarak görüyordu. Bu ağa Prens William’ı taşıyacak araç olarak getirildi. Bunu anlamak için o kadar çok farklı konuyu araştırıp birbirine bağlamamız gerekiyor. Prenses Diana’nın hikâyesine baktığımızda sadece şu anda ya da 1997’de olana bakmamak gerekiyor. Babil gibi yerlere dayanıyor. Babil Putu Diana eski bir puttu ve İlluminati’nin putu, Babil putu Semiramis’in farklı bir adıdır. Babil Putu Diana’ya inanan ve Babil Putu Diana için ritüeller yapan bir diğer grubun adı Meroivingian’dir. Meroivingian’ler İlluminati ağının en önemli soylarından biridir.

 

Akrabalığı korumak; İlluminatinin önemli değerlerindendir ve önceden ayarlanmış kişilerle evlenirler. Akrabaları içerisinde, yöneticilik üzerine kurulmuş efsanevi nesil ve sözde saf kan vardır. Bundan dolayı onlar Kraliyet Seçkinleri içinde evlenir, kendilerini, kanlarını korumaya çaba gösterirler. Ve başka bir genetik üzerinden rekabete girerler. İngiliz Kraliyet Ailesi’nin İlluminati ile akrabalığı vardır. Bu insanların hepsi genetikle ilgileniyor. Prenses Diana temel olarak Windsor ailesinin damızlık kısrağıydı. Prenses Diana sadece William’ı doğurmak için bir ağ içerisine sadece araç olarak getirildi. Ve Prenses Diana aile içine almadığında ne oldu? Prenses Diana kaza geçirdiği gün arabasından bir not çıkmıştı. Prenses Diana’nın el yazısıyla yazılmış bir not. Notta ne diyordu? “Ben burada oturuyorum! Onlar benim arabamın içerisinde kaza planlıyorlar.” [Prenses Diana]

 

İngiltere’deki bu karanlık gizli örgüte üye olanlar destek vermedi Prenses Diana’ya. Bunlar sadece İngiltere’yi yönetmekle kalmadı. Prenses Diana’ya tehlike de olduğu söylendi. Barry Mannakee Prenses Diana’nın Kişisel Güvenlik Görevlisi oldu. Amerika’da yapılan bir belgesel de Barry Mannakee ve Prenses Diana birbirlerine aşık olduklarını söyledi. Kısa bir süre sonra Barry Mannakee araç içinde öldürüldü. Medya “Kaza” diye haber yaptı.

 

Prenses Diana’nın İlluminatilere uygun olmadığı kolay anlaşılır. Kendi hayatının iyi olmasına özen gösterdiğinden beri sürekli kendini rahatsız ve Windsor’larla yanlış yere koyulmuş gibi hissediyordu. Barry Mannakee ve sonra başka bir kişi akraba dışından geldi. Ama bu kez nihai bir karar alınmıştır. Ve böylece, Prenses Diana’da öldürüldü. Babil Kraliçesi Diana, Babil putu Semiramis olarak biliniyordu. Babil Putu Diana’ya tapan gruplara ve Babil Putu Diana’ya ritüelleri yapanlara Meroivingian derler. Meroivingian’lar anahtar akrabalardan biridir. Tüm İlluminati şebeke de. Bazı Meroivingian Kral Şövalyeleri ve uygulanan Kabalistik Ritual üyesiydi. Meroivingian akrabalığı tarihimizde ana elit yönetici akrabalarından biridir. Meroivingian sülalesi; cinlerin emirleriyle beraber İlluminati’nin elit akrabalığını kurdular. Şeytana bağlı olmak için ritüelleri yüksek düzeydekiler başlatır ve liderler sıkı takip ederler. Onların önceden anlatıldığı gibi, aydınlanması; cinlerle iletişime dayanmaktadır. Deccal’ın gelişi için hazırlanıyorlar.

 

İlluminatiler/Masonlar/Siyonistler/Satanistler aynı zamanda bilgi kaçakçısıdır. Herkesin bildiği gibi tüm bunlar birer gizli bilgi parçalarıdır. Bütün medyaları ve bilgi kurumlarına sahiptirler, içlerinde adamları vardır. Bizim aldığımız haberler, bize göre seçilir.

 

Neden İlluminatiler “bekçiler” olarak bilinir biliyor musunuz?

 

Masonlar/Siyonistler/Satanistler/İlluminati sapık inançları için Dünya’daki tüm ana enerji noktalarını kontrolleri altında tutabilmek için tüm eski güzellikleri bu önemli enerji noktaları üzerine inşa etmişlerdir. Masonların/Siyonistlerin/Satanistlerin/İlluminatinin sapık inancına göre bu özel girdap noktalarının tuşlarına basıldığında Yıldız Geçitleri açılır ve cinler dünyaya gelir.

 

Şeytan Âdemoğlunun damarında kan dolaşır gibi dolaşır.

[Ravi: Hz. Safiyye Radıyallahu Anha, Ramuz El Ehadis/Ahmed Ziyâüddin Gümüşhanevî, Sayfa 102]

 

Her insanın iki şeytanı[yani cin] vardır. Bu şeytanlar[cinler], en büyük şeytan iblise bağlıdır. İblisin emir komutasında, kişiyi şerre sevk eden bu şeytanlar[cinler], kişinin nefsi ve ahlakına göre şekillenmişlerdir. Bunlar kişinin damarlarında dolaşarak, kişiyi kendilerine bağlarlar. Şuuru cinlerin elinde olan kişi, faydalı, nurlu ve sevaplı amelleri kötülük, kötülüğü de faydalı, nurlu ve sevaplı amel olarak görmeye başlar. Bu cinler şayet iman etmişlerse, kişiyi faydalı, nurlu ve sevaplı amellere sevk ederler. Şeytanın emir komutasından çıkanlar, iblisin bir yalancı, sahte, aciz olduğunu söylerler.

 

Masonlara/Siyonistlere/Satanistlere/İlluminatiye göre şeytanın ve cinlerin dünyaya gelebilmesi için “Yıldız Geçidi” dedikleri kapıların açılması gerekiyor. Şeytanlar, cinler zaten içimizde, vücutlarımızda dolaşıyor.

 

9-11/911/11 Eylül[dokuzuncu ay]’in sembolü

Masonlar/Satanistler/Siyonistler/İlluminatiler pratik sanat ve gizli ritüellerle hareket eder. Çünkü onlar hedeflerine ulaşmak için evrenin düzen ve kanunlarıyla oynamak zorundalar. Bu ritüelleri gerçekleştirmek için yasaları kullanarak enerji hat kontrol noktalarını kendi çıkarlarına kullanıyorlar.

 

Masonlar/Siyonistler/Satanistler/İlluminati neden piramit kullanır?

Masonların/Siyonistlerin/Satanistlerin/İlluminatinin sapık inancına göre enerji geldiğinde, piramitler girdap noktaları üzerinde çok etkilidir. Uzay ve zamanı döndürmek için özel öğeler vardır. Bu nedenle İlluminati, geçmiş ve şimdiki Karanlık ritüelleri uygulayarak karanlık enerjiyi piramitlerdeki kanallara çekerler. Ne kadar çok karanlık olursa o kadar çok şeytana ve cine hâkim olduklarını sanıyorlar!

 

11 Eylül 2001 tarihinde ne olduğunu ve neden olduğunu biliyor musunuz?

 

9-11aslında Masonların/Siyonistlerin/Satanistlerin/İlluminatinin Mega Ritüelidir.

 

Yazar Relph Ellis’in açıklamasına göre, Masonik Öğretim Tablosundaki ilk şekil Süleyman Aleyhisselam’ın Mescidi’nin bir temsilidir. Süleyman Aleyhisselam’ın Mescidi, Giza gibi model olarak kullanılacak. Giza Plateu’un 3 dev piramit ve 3 sütunları olacak. Ayrıca piramitin 2 küp çıkış ve kapıları olacak. Kral odasının kat planında iki kare sembolü yani her masonik konum için loca bulunacak. Süleyman Aleyhisselam’ın Mescidi’ndeki iki sütunu ve beş noktalı yanan yıldız araştırılıp incelendiğinde görülür. 9-11 durumunda insanlara gösterilenlere bakın aynı unsurlar beklendiği gibi görünüyor. 11 Eylül günü Masonlar/Siyonistler/Satanistler/İlluminatiler bir Mega Ritüel gerçekleştirdi. Ne zaman sembolik sütunlar yani “ikiz kuleler” yıkıldı, 9-11 o zaman doğdu ve Masonlara/Siyonistlere/Satanistlere/İlluminatiye göre kutsal sayılanlar ortaya çıktı. İsis açıklandı. Herkül’ün kulelerini sütunlar olarak düşünün sonra ne oldu? Yeni Atlantis ortaya çıktı. Dünya Ticaret Merkezi’ni sol ve sağ kuleler temsil eder. Orta sütunun arasında oluşturduğu boşluk: kozmik aydınlanma ya da yüksek bilinç arasındaki şeyleri temsil eder. Orta sütunda Dünya Ticaret Merkezi 7 olarak görülebilir. 1. derece gösterilen Masonik tabloda 3. sütun Süleyman Aleyhisselam’ın Mescidi’ni temsil eder. Giza’nın üç büyük piramitleri 9-11 Mega Ritüel sırasında uyarılmaya açılmıştır. Bu da bizi günümüzün en gözde karşılaştırması olan Yıldız Geçidi’nin yüksek bilincine götürüyor.” [Yazar Relph Ellis]

 

İkiz Kule’lerin arasına yapılan yapının ne olduğunu biliyor musunuz? Ve daha önemlisi ne biliyor musunuz? Bu kurumsal heykel ikiz kulelerin arasına Fritz Kunich tarafından yapılıp yerleştirildi. “The Spherical Cariatid”[kadın şeklindeki küresel taş sütün heykeli] olarak isimlendirildi. Takma adı küre oldu. Bu parça hakkındaki bilgi dünya barış kütüphanesine eklendi. Fritz Kunich Bavyera’da bu heykeli yaptı. Aynı yerde İlluminati kuruldu. Dünya Ticaret Merkezi Plaza kürenin yerleştirme hakkındaki en ilginç bilgi aslında mimar ve Dünya Ticaret Merkezi tasarımcısı olan Minoro Yamazaki hakkında olması. Mekke Ulu Cami, özellikle kürenin Kâbe yerini alarak kendisi büyük bir caminin temsili olarak plaza yapmayı amaçlamıştır. Yakında öğrenmiş olacaksınız neden Kâbe. Ayrıca büyük piramitin pi oranı matematiksel tasarım kodlanmış olduğunu bu konuda akılda tutmak gerekir. Benben dikilitaş piramit daire ve küre böylece hepsi yakından bağlantılıdır. Ralph Ellis: “Müslümanların Hac ibadetlerinin Eski Mısır’daki Giza Piramidindeki Dairesel ritüelinden geldiğini iddia eder. Bu yüzden küre dünya Ticaret Merkezi’nin çevresinde her 24 saat boyunca dönmesi için kurulmuştur. Bu küre; Kâbe’nin ve Giza piramitlerinin profesyonel ritüellerini taklit etti.“ demektedir.

 

Şimdi ki film yapımcıları din ve dini ritüeller konusunda diğerleri gibi yanlış sonuçlar çiziyorlar. İnsanlar araştırma yaptıkça onların gizli ritüellerini, tarihlerini, temalarını ve inançlarının kesiştiğini fark ediyorlar. Fakat onların her biri farklı amaçlara hizmet ediyor. Her birinin yolları farklı olsa da ortak benzerlikleri vardır. Bu benzerlik araştırmacıları dinlerin gizemini araştırmaya sevk ediyor. Ve dini uygulamaların bir gizliliğe sahip olduğu sanılmaktadır. Özü ise tam tersidir. Dinini gerçekten öğrenen ve anlayanlar bu gizli toplumları ve uygulamalarını en doğru şekilde analiz edebilir. Çünkü evrenin yasalarını gizli dinler oluşturmadı, onlarda bu dine tabidir. Bu tür keşifleri sadece ALLAH’ın kelimeleri doğrular. Gizli topluluklar asla ALLAH’ın varlığını yalanlamaz. Ama yine de şeytanı takip ederler. Neden biliyor musunuz?

 

Şeytanı takip edenler de kandırılmışlardır.

 

Gizli dinlerin mistik okullarında Tanrı ve insan eşittir. Ve Tanrı kindarlığından insanları cennet vaadi ile dünyaya kapatmıştır. Şeytanın insanları cehaletten kurtarmış ve insanın [haşa] ilah olabileceğini söylemiştir. Ve bu şeytani öğretiler nedeniyle Siyonistler/Masonlar/Satanistler/İlluminatiler şeytanın Adını Gurur ile anıp tüm çabalarıyla [haşa] ALLAH’a meydan okurlar.

 

Masonların/Siyonistlerin/Satanistlerin/İlluminatinin sapık inançlarında ki Numaralojiye baktığımız anda hayat ağacını görürüz ve bu büyücülerin kullandığı extra boyutlar haritasıdır. Harita üzerinde 10 nokta vardır ve Sephiroth denir. Türkçe isimlendirmesine göre ise bahir ağacı yani yaşam ağacıdır. En üstte Trinity vardır. Hepsi birbirlerinin aynısıdır. Fakat birbirlerinin yansımalarını oluştururlar. Yukarı doğru çıkınca 10 tane nokta vardır. 10 Masonların/Siyonistlerin/Satanistlerin/İlluminatinin taptığı şeytandır. 10 Hermaproditic [çift cinsiyet, ırk, boyut] sembolüdür. Lucifer Yunanca da şeytan olarak geçer. Fakat Masonlara/Siyonistlere/Satanistlere/İlluminatiye göre Lucifer ve şeytan farklıdır. 1 ve 0. böylece Siyonistlerin/Satanistlerin/Masonların/İlluminatinin putlarına ulaşılır. İşte bu Hermaphrodite’dir [Baphomet]. Siyonistlerin/Satanistlerin/Masonların/İlluminatinin sapık inancına göre 9’u geçip 11’e atlarsan, Şeytan’ı atlayıp Lucifer’a ulaşılır. Çünkü 11 büyücülerin sayısıdır. 10 sayısına yukarı bir adım attığında yaşam ağacının büyücüsü olmayı başarırlar. Ama sadece 10 sayısında atlayabilirler. Çünkü 10 sayısı Masonların/Siyonistlerin/Satanistlerin/İlluminatinin ilah edindiği şeytandır. 9/11’in sembolü budur. 9-11 numaralojisi: tamamen ALLAH inancına meydan okumadır. Numaralojide ki 10 sayısı Masonların/Siyonistlerin/Satanistlerin/İlluminatinin ilah edindiği şeytandır. Bu hermafroditdir[çift boyutlu varlıktır] ama onların inancına göre 9’da durup 11’e atlarlarsa taptıkları şeytanı atlayıp Lucifer olurlar. Çünkü 11 büyücülerin sayısıdır. 10 sayısına yukarı bir adım attığında yaşam ağacının büyücüsü olmayı başarırlar. Ama Satanistler/Siyonistler/Masonlar/İlluminatiler tapındıkları şeytanı atlarlar. Bu 9-11’in sembolüdür.

 

Güneş dönüşünü 11 yılda tamamlar.  Güneş en son 1989-1990 yıllarında dönüşünü tamamladı. Bir sonraki 2000-2001’de. Güneş dönüşü tamamladığı zaman Amerika Birleşik Devletleri senatosunda konuşan senatör ne demişti?

“Bu büyük bir fikir, Yeni Dünya Düzeni”. [11 Eylül 1990’da Amerika Birleşik Devletleri Senatosunda yapılan konuşma] ve 10 yıl değil, tam 11 yıl sonra ve güneş dönüşünü tamamladığında, 10 sayısını yani Masonlar/Siyonistler/Satanistler/İlluminati tapındıkları şeytanı atlayıp Lucifer olabilmek için 11 yıl sonra Mega Ritüeli gerçekleştirmişlerdir.

 

11 Eylül 2001 de Amerika Birleşik Devletleri’ndeki İkiz Kulelere Masonlar/Siyonistler/Satanistler/İlluminati tarafından saldırı düzenlenmiştir.

 

[Amerika Birleşik Devletleri, Haberler] 9/11 saldırısının 2. yıl dönümünde Dünya Ticaret Merkezi için George W. Bush ordu için 87 milyon dolar istedi.

 

George W. Bush’un büyük babasını hatırlıyor musunuz? Büyükbabası Giza Piramidi’nin merkezinde “Satanist Kanunlar Kitabını” yazan kişi.

 

Aleiste Crowley 1904’de Büyük piramidin kral odasında meditasyon yaptı ve “yasalar kitabını” burada yazdı. “Aiwass” adlı varlık ile iletişime geçildiği iddia edilmektedir. Aleiste Crowley çalışmaların da, etrafında 7 köşeli yıldız olan bir sembol kullanmıştır. Sembolün yanında “z:” var.  Bazı anlamlar 77 sayısına bağlanmaktadır. Bu da İbranice “Put Pan’a” işaret etmektedir. Aleiste Crowley ritüeller sırasında gördüğü insan kafatası olmayan bir çizim yaptı. Aiwass ve Oz büyücüsü arasında iletişim kurduğu ileri sürülür. Aleiste Crowley arasındaki benzerliklere işaret edip gri uzaylı gibi çizmiştir ve film versiyonunda Oz sihirbazı projeksiyor olarak tasvir edilmiştir.

 

George W. Bush Aleiste Crowley’in torunudur!

 

George W. Bush 9/11 ritüeli meydana gelirken, yani 11 Eylül 2001 tarihinde İkiz Kule’lere saldırı düzenlenirken Aleiste Crowley’in ritüeller sırasında çizmiş olduğu kafatası olmayan resmin de bulunduğu “Benim Evcil Keçim” adlı kitabı okuyordu. Bu kitap daha önceden yasaklanmıştır. Çünkü ritüelistik satanist duygulara adanmış içerikler vardı.

 

Put Pan= Boynuzlu Keçi Putu

 

Dünyada bir sürü kitap varken, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı 11 Eylül 2001 günü bu kitabı okuyordu. Saldırılar varken bulunduğu yerde bu kitabı okuyordu. Satanistler her zaman tersine veya ters-aşağı semboller kullanırlar. George W. Bush 11 Eylül 2001 günü “Benim Evcil Keçim” kitabını ters okumuştur.

 

Şimdi 1978 yılında çekilen Oz büyücüsü filmine bakalım. Oz büyücüsü, “Whiz’in” yine New York’un Zümrüt şehrine bağlandığı görülmektedir. Sarı tuğladan yapılmış yolun sonuna geliyorlar. Dorothy ve arkadaşları dairesel kapının bir ucundan diğer ucuna üzerinden portala geçiyorlar ve görünen 3 piramidin arkasında piramit şekillerinin arasında Dünya Ticaret Merkezi’ni ve küreyi görülmektedir. Küre; Kâbe’yi temsil ediyor. Oz topluluğu kürenin çevresinde ritüalitik biçimde dans ediyorlar. Dev harfler şeklinde kubbenin üzerinde Oz yazısını görüyoruz. “Oz” Pan[Boynuzlu Keçi Putu] ve Aiwass’ın sembolüdür. Yıldız geçidinin kalbinin açıldığı yerde sonsuzluk başlamıştır. [Masonların/Siyonistlerin/Satanistlerin/İlluminatinin sapık inançlarını insanlara gösterme şekilleri]

 

İkiz Kulelerin arasındaki “küre”yi hatırlıyor musunuz?

 

Fritz Kunich tarafından yapıldı. Adı “The Spherical Cariatid” [kadın şeklindeki küresel taş sütun heykeli] oldu. Fritz Kunich bu heykeli Bavyera’da yapmıştır. Aynı yerde İlluminati kuruldu. Dünya Ticaret Merkezi Plaza kürenin yerleştirme hakkındaki en ilginç bilgi aslında mimar ve Dünya Ticaret Merkezi tasarımcısı olan Minoro Yamazaki hakkında. Kendisi Mekke Ulu Cami, özellikle kürenin Kâbe yerini alarak kendisi büyük bir caminin temsili olarak plaza yapmayı amaçlamıştır.

 

Kâbe’den ne istiyorlar biliyor musunuz?

 

Gelecekte Kâbe’yi yıkacaklarını ima ediyorlar!

 

Amerika Voice Of America TV’de bir yayında spiker milletvekiline soruyor:

Soru: Amerika’ya yönelik terör saldırıları devam ederse ne gibi önlemler almayı düşünüyorsunuz?

Cevap: Gerekirse en kutsal yerlerini bombalamaya kadar gidebiliriz.

Soru: En kutsal yerlerden kastınız Kâbe’mi?

Cevap: Evet Kâbe, gerekirse bombalarız.

Saldırıları yapanlar kendileri, Müslümanları suçlayıp saldıranlar kendileri ve kıblemiz, kutsal yerimiz, Kâbe’yi bombalamakla tehdit eden Masonlar/Siyonistler/Satanistler/İlluminatiler!

 

Kâbe’nin yıkılması kıyamet alametlerindendir.

[Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi, Kıyamet Alametleri; Müsned, (15/35); “el-Fiten ve’l-Melâhim” (1/156); “Sahih Hadisler” (2/120 Hadis no: 579); Müsned, (12/14-15 Hadis No: 7053); Müsned, (18/103 Hadis no: 9394); Buharî, Hac (3/460 Fethu’l-Bâri);  Müslim, Fiten (18/35-Nevevî Şerhi); Müsned, (3/315-316 Hadis no: 2010); Müsned, (15/227 Hadis no: 8080)]

 

Dünya yüzeyinde çeşitli yerlerinde anahtar enerji noktaları vardır. Ne zaman 2 çizgi çapraz olarak kesişse veya ne zaman dünya üzerinde enerji şekil değiştirirse sarmal şekilde saat yönüne doğru döner. Enerjiler serbest haldedir ve aslında duygu ve düşüncelerin içinde de hareket enerjileri vardır. Ancak bir şey Kâbe hakkında çok farklı! Enerji hatları en fazla Kâbe’nin üzerinden geçer. Dünya üzerindeki en güçlü enerji noktası Kâbe’dir. Ama Kâbe’yi özel yapan bu değil sadece. Kâbe Dünya’daki en güçlü enerji kanallarını topluyor ve bırakıyor. Dünyadaki en çok ziyaret edilen yer olduğu için bunun sebebini anlamak kolay. Ama Kâbe’de enerji farklı bir şekilde akar. Saat yönünün tersine doğru hareket eder. Bu nedenle ALLAH’ın[c.c.] neden belirli bir eksen üzerinde dönmemizi istediği anlaşılıyor. Müslümanlar Kâbe’yi kaç kez tavaf eder? 7 kere. Her seferinde saatin ters yönüne doğru tavaf edilir. Neden biliyor musunuz? Biz insanları hayata bağlayan şeylerin, zaman ve mekânın sınırlı olması!

 

ALLAH’ın [c.c.] kulların yapacağı ibadet, namaz ve dualara ihtiyacı yoktur. Ama bizim ibadetlere ihtiyacımız var. Bizim başka yollara değil, sadece ALLAH’a ihtiyacımız var.

Ebû Hüreyre Radıyallâhu Anh anlatıyor: "Resûlullah Aleyhissalâtu Vesselâm buyurdular ki: "Allah [c.c.] kendisinden istemeyene kızar"

[Tirmizî, Daavât 3, (3370); İbnu Mâce, Dua 1, (3827); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:6/547.]

 

Kâbe’nin çevresinde 7 kez dairesel olarak dönmenin özünde ibadet vardır. Ama bu ibadeti taş ya da bir eve değil ALLAH’a yapıyorsunuz. Kâbe sadece odak noktası ve tüm Müslümanların tek bir merkezde toplanıp bir enerji odağı oluşturması! Aslında duaların ALLAH’a ibadet olarak iletilmesi. Eğer Kâbe olmasaydı, tüm Müslümanlar yine de aynı nokta da dualarını yaparlardı. Çünkü Kâbe sadece ibadetlerle yüzümüzü ALLAH’a döndüren nokta. Şimdi, saat yönünün tersine dönmek bizi zaman ve mekândan ayırmıyor. Ama gerçekten Dünya üzerindeki en güçlü enerji Kâbe’de! Ve saatin tersi yönünü takip ederek bu manevi enerjiye bağlı olarak kalp gözümüzü açmış oluyoruz.

 

9-11’i anlamak için bir kez ve hepsine dikkat edin.

 

Masonlar/Siyonistler/Satanistler/İlluminatiler cinlerle bu şekilde iletişim kurduklarına inanmaktalar. Masonların/Siyonistlerin/Satanistlerin/İlluminatilerin sapık inancı sayı ve sembollerle çalışır. Masonlar/Siyonistler/Satanistler/İlluminatiler hakkında araştırma yapıldığında inançlarının öngördüğü sapkın dinlerinin sayılarını ve sapkın dinlerinin geometrik şekilleri görülür.

 

Bu ne anlama geliyor?

 

Masonların/Siyonistlerin/Satanistlerin/İlluminatinin inancına göre; her numaranın ve her şeklin bir anlamı vardır. Masonlar/Siyonistler/Satanistler/İlluminati bu sayı ya da şekillerle cinlerle iletişime geçtiklerine inanmaktadır. Masonların/Siyonistlerin/Satanistlerin/İlluminatinin numerik tanımında 10 sayısı; Alfa veya Omega ya da tapındıkları Şeytan demektir. 11 tapındıkları şeytanın 1 adım yukarısıdır. 911 veya 9-11 Masonların/Siyonistlerin/Satanistlerin/İlluminatinin tapındığı şeytanı atlamaktır. Bu en büyük meydan okumadır. Bu 9’dan sonra 10’u önemsemeyip 11’e atlamak anlamına gelir. Masonlar/Siyonistler/Satanistler/İlluminati tapındıkları şeytanı atlar ve Lusifer’a ulaştıklarına inanır. Bu olayın 9/11’de olması tesadüf değildir!

 

Hangi olayları 911’e bağlıyoruz?

Amerika Birleşik Devletleri’nde acil durumlarda 911 numarası aranır. Acil yardıma ihtiyacı olan insanlara yardım etmek elbette güzel bir şeydir. Buna kimse bir şey diyemez. Dünyada inançlı ya da mantıklı hiç kimse bunun kötü bir şey olduğunu söyleyemez. Ama Masonların/Siyonistlerin/Satanistlerin/İlluminatinin nasıl uğursuzca çalıştıklarını anladığın zaman, onlar senin düşündüğünden daha çok çalışırlar. Amerika Birleşik Devletleri’nde insanlar ne zaman acil bir duruma düşse, yardıma ihtiyaç duysa, telefonu eline alıp onlardan yardım isterler. Numara Masonların/Siyonistlerin/Satanistlerin/İlluminatinin tapındığı putu atlama ve üste çıkma sistemidir.

 

9-11 [11 Eylül 2001] saldırısı içeriden yapıldı. Büyük bir ritüeldi, kimse de suçluyu uzakta aramadı. İlluminati’nin nasıl çalıştığını anladığımızda bu ortada!

 

9-11’in planlanmasında 4 temel unsur var

-ALLAH’a giden bütün manevi yönelişleri Şeytani Güçler için şeytanın yolundan gidenlerce kapatılması ve [Haşa] ALLAH’a meydan okuma. Ve ister kabul edin ya da etmeyin şuan siyasi güç ellerinin altındadır.

 

-Masonların/Siyonistlerin/Satanistlerin/İlluminatinin amacı Dünya siyasetine en ihtiyaç duydukları zamanda dünyayı etkilemek ve Yeni Dünya Düzenini devreye sokmak.

 

-Masonların/Siyonistlerin/Satanistlerin/İlluminatinin Numerolojisi nasıldır anlamalıyız, tarihleri ve konuşmaları anlamalıyız, ritüalistik kurbanların neler olduğunu anlamalıyız.

 

-İkiz Kuleler. Dünya üzerindeki ikiz kuleler Süleyman Aleyhisselam’ın Mescidi’nin 2 sütununa benziyor. “Jachin” ve “Boaz” olarak daha iyi bilinir. Süleyman Aleyhisselam’ın Mescidi’nin girişindeki 2 sütun Masonların/Siyonistlerin/Satanistlerin/İlluminatinin inancında “Geçiş” olarak adlandırılır.

 

İnsan vücudu; mükemmel bir kare ve dairenin uyumu içerisine uzanan sadece bir organdır. Kare fiziksel bölgeyi temsil eder. Daire ruhsal bölgeyi temsil eder. Doğudaki ruh ile ilgili okullar; 7 çakrayı tartışırlar. Biz 5 tanesini anlatalım.

 

Kuyruk Sokumu Çakrası cinsel enerji ile ilgilenir. İslam da ALLAH tarafından “helal” ve “haram” veya “korunan” ve “yasaklı” kavramları vardır. Çoğu kez, bazı uygulamaları kendi durumunuza bağlı olarak korunmuş ya da yasaklı olabilir. Bu nedenle evlilik dışı ilişki yasak, bir evlilik süresi içinde yer alınır ve bir nimet olarak kabul edilir. Kuyruk Sokumu Çakrası sadece sağlıklı enerjiyi evliliğin uygun zaman ortamında zenginleştirilince üretebilir.

 

Göbek Çakrası midemizin yanında bulunan kişisel güç ve yaşam gücü depolama ile ilgilenir.[Prana] Doğru yaşam gücü oluşturmak için, sağlıklı ve doğal gıdalar yemek gerekir. Yani Helal gıdalar tüketmeliyiz. Haram gıdalar ruhumuza zarar verir.

 

Kalp Çakrası şefkat, sevgi, saygı ve duygusallıkların yerine getirilmesi ile ilgilenir. Bu sağlıklı ilişkiler aracılığıyla sevgi ve insanlar arasındaki uyum elde edilebilir. Hz. Muhammed Aleyhisselatu Vesselam Efendimiz bahsi geçen övgü, nezaket ve iyi davranış öğretilerini bizlere gösterdi. İsa Aleyhisselam ve diğer peygamberlerin de insanlara gösterdiği gibi. Sadece sağlıklı bir toplum şefkat ile büyüyebilir.

 

Boğaz Çakrası iletişim ve insanın kendini ifade etmesi ile ilgilenir.

Bismillahirrahmanirrahiym. Ancak, iman edip de salih ameller işleyenler birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka[onlar ziyanda değillerdir.] Sadakallahül-Aziym. [Asr Suresi, 2 ve 3. ayetler]

 

Son olarak Taç Çakrası bilgi, sezgi, bilinç ve maneviyat ile ilgilenir. Sadece bütün çakraları doğru şekilde zenginleştirebilirsek, gerçek bir insan olabiliriz. Tüm fiziksel, zihinsel ve duygusal gereksinimleri doğru yolda zenginleştirmek için bir yatırım gerekiyor. Maneviyatımızın çoğalması için nefsimizin efendisi, yönetici olmamız gerekiyor. Ancak o zaman gerçek bir insan olabiliriz.

 

Masonlar/Siyonistler/Satanistler/İlluminatiler bunları biliyor. Masonlar/Siyonistler/Satanistler/İlluminatiler özellikle bunları kullandıkları için bu şekilde savaşıyorlar. Bu anlatılanlar tesadüf değildir! Masonlar/Siyonistler/Satanistler/İlluminatiler sırasıyla tek tek insanın çakralarına saldırıyorlar. Maneviyatımızın çoğalması için, insanın enerji çakralarını yükseltmesi gerekir. Kuyruk Sokumu Çakrası en düşük olmalı, Taç Çakrasını en yüksek yere yükseltmek gerekir.

 

Masonlar/Siyonistler/Satanistler/İlluminatiler Kuyruk Sokumu Çakramızı kızıl giyinen kadınlarla, açık seçik giyinen kadınlarla, sex filmleriyle, açık saçık fotoğraflar ile besliyorlar.

 

Masonlar/Siyonistler/Satanistler/İlluminatiler Göbek Çakramızı Mcdonald’s’la, Burger King’le, Dondurulmuş yemeklerle, katkı maddeleri katılarak son kullanma tarihi uzatılan yemeklerle, [GMO, Genetically Modified Organisms] GDO, Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar ile besliyorlar.

GDO, Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar Nedir? [GMO, Genetically Modified Organisms]

Günümüz dünyasında genetiği değiştirilmiş yaklaşık 1600 gıda maddesi var. Doç. Dr. Mesut Başak, bu ürünlerden uzak durmanın mümkün olmadığını belirtirken, mısır ve soyaya dikkat çekti. Çünkü bu ürünlerin katkı maddesi olarak kullanıldığını ve bu sebeple birçok ürünün içinde yer aldığını ifade etti. `Özellikle mısır nişastası, bebek mamaları ve tatlılarda yoğun olarak bulunuyor.` diyen Başak, araştırmaların gıdaların ömrünün uzatılması sürecinde oynanan genlerin zehirli proteinler ürettiğini ve bu proteinleri yiyen böcek ve kuşların da öldüğünü gösterdiğini belirtti. Hükümetin genetiği değiştirilmiş gıda üretimine kapı aralaması, tartışmaları da beraberinde getirdi. STK'lar genetiği değiştirilmiş ürünlerin ciddi tehlikeler taşıdığını ortaya koydu. [3 Haziran 2009]

 

Hükümetin genetiği değiştirilmiş bitkilerin üretimine kapıyı aralaması, tartışmaları da beraberinde getirdi. Bazı sivil toplum kuruluşları GDO'lu ürünlerin insan sağlığıyla ilgili ciddi riskler taşıdığını savunurken, Tarım Bakanı Eker sıkı denetim olacağını söyledi. Önce tanımını ortaya koyalım. Kendi türünden ya da kendi türü dışındaki bir canlıdan gen aktarılarak bazı özellikleri değiştirilen bitki, hayvan ya da mikroorganizmalara "Genetiği değiştirilmiş organizma" [GDO] deniyor. Ticari kaygılar yüzünden tarım ürünlerinde ilk olarak domates genleriyle oynandı. Biyolojik teknoloji şirketleri tarım ilacı azalacak, üretim maliyeti düşecek yüksek verim küçük çiftçiyi zengin edecek söylemleriyle, genleriyle oynadıkları tohumları 1990'lı yılların ortasında ülkelere soktular. 1996'da 6 ülkede 1.7 milyon hektarlık bir alanda başlayan GDO'lu ekim, günümüzde 25 ülkede 125 milyon hektarlık alanda yapılıyor. En son Mısır bu ülkelere katılırken, Tazmanya GDO'lu üretim projesini erteledi, Yunanistan ise GDO'lu mısır ithalatı yasağını 2 yıl uzattı. Türk hükümeti de, Haziran 2009’da aldığı bir kararla, Ulusal Gıda Güvenliği ile genetiği değiştirilmiş bitkilere izin verilmesinin önünü açtı. Bilimsel elekten geçen genetiği değiştirilmiş bitkiler, üretim hakkı elde edecek. Dünya genelindeki gıda açığı ve tarım sektörünün ülke ekonomisi açısından önemi dikkate alınarak hazırlanan yasa tasarısı, beraberinde endişeleri de gündeme getirdi. Tarım Bakanı Mehdi Eker, genetiği değiştirilmiş ürünlerin sıkı denetleneceğini vurgularken, "Bu konu AB için de Türkiye'nin kendi ihtiyaçları için de önemli" dedi.

 

BiYOLOJiK ÇEŞiTLiLiĞi YOK ETME RiSKi VAR!

 

1. İnsan sağlığı

 

Alerjik reaksiyona neden oluyor. Antibiyotik direncini zayıflatıyor. Toksik etki yaratıyor.

 

2. Ekosistem

 

Normal ve organik tarımı tehdit ediyor. Ne kadar uzak alanda olursa olsun rüzgâr ve arılar yoluyla organik ürünlere de bulaşıyor. GDO'lu tarım yapılan alanlardaki haşereleri yiyen kuşların türü tükeniyor. Canlı türleri açısından tehdit oluşturuyor. Biyolojik çeşitliliği yok ediyor. GDO'lu ekinler, tozlaşma yoluyla aynı türden akrabalarının da genlerini değiştirebiliyor.

 

Tarıma uygun olmayan alanlarda tarım yapılabilmesini sağlaması, tarımsal verimi artırması, tarım ilacı kullanılmasına ihtiyaç duymaması, üretim verimliliğini 10 kata kadar artırması, vb. sebeplerden dolayı üretilmekteler.

 

'GENETİĞİ Değiştirilmiş Organizma' (GDO) ile üretim birçok ülkede tartışma konusu oluyor. Bazı ülkeler GDO projelerine ağırlık vererek biyolojik teknoloji tarım için sahalar açarken, sağlık açısından tehlikeli gördüğü için buna karşı çıkan ülkeler de mevcut. Japonya, Güney Kore, Yeni Zelanda ile çok sayıda Avrupa Birliği ülkesi ve bazı Afrika ülkelerinde genetiği değiştirilen ürünler ya yasaklılar listesinde ya da bu ürünlere katı sınırlamalar getirilmiş durumda. Dünyanın dört bir tarafından çiftçi örgütleri ve ihracatçılar yayınladıkları bildirilerde GDO çalışmalarının insan sağlığı için tehdit içerdiğini savunuyor. Son olarak Yunanistan hükümeti, Amerika Birleşik Devletleri tarafından üretilen genetiği değiştirilmiş mısır ithalatı ile ilgili yasağı 2 yıl daha uzatma kararı aldı. Tazmanya da ticari ölçekte genetik değişime uğramış ürün yetiştirilme kararını geçtiğimiz günlerde 2014 yılına kadar 5 yıllığına erteledi. Yaklaşan seçimlerle birlikte Almanya'da da GDO'lu ürünler tartışılıyor. Alman hükümeti, ulusal müzakere platformu oluşturarak politikacılarla birlikte çiftçi, gıda endüstrisi grupları ve bilim adamlarını bir araya getirdi. Dünya Sağlık Örgütü de ürünlerin sağlık risklerine dikkat çekiyor.

 

Türkiye de GDO hakkında neler söylendi?

- Türkiye Tohumculuk Endüstri Derneği Başkanı Dr. Mete Kömeağaç:

“GDO'LU üretim yapmak bir teknolojidir ve biz Türkiye'nin böyle bir teknolojiyi kullanmak için yeterli altyapı, bilgi ve beceriye sahip olduğunu düşünmüyoruz. Türkiye doğal ürün cennetidir. GDO da bir üretim tekniği, kesinlikle bir sakıncası olmaz. Doğal ürünlerle artan nüfusu beslemek mümkün değil. Ancak tıp adamları çıkıp bu iş zararlıdır derse bunu kimse kullanamaz.”

 

- Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık:

“GDO'lar ne çiftçinin ne tüketicinin ne de hükümetlerin talebi. GDO’lu ürünler biyolojik teknoloji şirketlerinin çıkarı içindir. Bu şirketlerin başını MONSANTO adlı firma çekiyor. Amerikan Federal Mahkemesi'nde firmanın aleyhine açılmış onlarca dava var. Viyana Üniversitesi yaptığı araştırmada farelerin 3-4 nesil sonra üreme yeteneklerini kaybettiklerini ortaya koydu. Arjantin'de GDO'lu tarım yüzünden 1 milyon hektarlık alanı yabancı otlar bastı.”

 

- Ekolojik Ürün Üreticileri Derneği Başkanı - Levent Gürsel Alev:

“GDO'lu ürünlere karşı 4-5 yıl kampanya yürüttük. Bu ürünler kesinlikle yasaklanmalı. İnsan sağlığı ile ilgili ciddi riskler içeriyor. Bu üretimden kazançlı çıkan tek taraf GDO'lu tohum patentini elinde tutan şirketler. Madem tehlikeli değil neden Tarım Bakanlığı GDO'lu ürünlerin bebek mamalarında ve çocuk gıda ürünlerinde kullanılmasını yasaklıyor?”

 

Her ne kadar GDO'ların insanlar üzerindeki etkileri henüz bilinmese de hayvanlar üzerindeki etkileri belirlendi. İskoçya Rowett Enstitüsü Dr. Arpad Pusztai'nin genetiği değiştirilmiş patates ile beslediği farelerin tümünün iç organlarında küçülme, sindirim sistemlerinde bozukluk, bağışık sistemlerinde çökme görüldü. Rusya Bilimler Akademisi'nden Dr. İrina Ermakova'nın fareler üzerinde yaptığı denemede, genetiği değiştirilmiş soya ile beslenen farelerin yavrularının yüzde 55.6'sı, doğumdan 3 hafta sonra öldü.

 

Masonlar/Siyonistler/Satanistler/İlluminatiler bizi bunlarla besliyor!

 

Masonlar/Siyonistler/Satanistler/İlluminatiler Kalp Çakramızı şiddetle, açık saçık giyinen kadınlarla besliyorlar. Böylece duygularımız doğrudan değersizleşiyor.

 

Masonlar/Siyonistler/Satanistler/İlluminatiler Boğaz Çakramızı yalanlarla besliyorlar. İslam’a saldırıyorlar, dans ettiriyorlar, şarkı söylüyorlar. Dünyayı gösteriyorlar. Filmler çekiyorlar.

 

Masonlar/Siyonistler/Satanistler/İlluminatiler Taç Çakramızı medya düşünce kontrolü ile besliyor. USA Mk-Ultra[Amerika beyin yıkama programı] MK-ULTRA kod adlı programa ait çok sayıda dosya, program da başından beri yer alan CIA Başkanı Richard Helms tarafından, 1973 yılında görevi bıraktığı sırada yok edildi. CIA, beyin kontrolünün işkenceye dayanıklı kurye[bellek, önceden belirlenmiş bir sinyalle canlandırıyordu] ve bir programlanmış suikastçı oluşturmanın bir yolu olduğunu gördü. Sirhan Sirhan’ın Senator Robert Kennedy’i öldürmeden önce CIA bağlantılı bir beyin yıkayıcı tarafından eğitildiği yolunda kanıtlar var. CIA ayrıca karşıtlarını bozucu maddelerle saf dışı bırakılabileceğini fark etti. Mahkûm ve ajanlarına izinsiz test etti ve LSD deneklerinde ölüm emri verdi! Emir uygulandı.

 

Yüksek Frekanslı Aktif Atmosfer Araştırma Programı HAARP Projesi kontrol ve yapay deprem iklim silahı olarak kullanılabilme iddialarından dolayı çok tartışmalı bir konu hâlini almıştır. [Tsunami’yi HAARP’ın yaptığı konusunda kanıtlar var]

 

Masonların/Siyonistlerin/Satanistlerin/İlluminatilerin en büyük korkuları bizim her bir çakramız için mücadele ediyor olmamız. ALLAH’a inanıp, ALLAH’a güvenen bu savaşı kazanır. Çünkü tüm çakralarımız uyumlu ve doğru ise, Maneviyatımızı çoğaltırız.

 

Ya Masonlara/Siyonistlere/Satanistlere/İlluminatilere bir köle olacaksınız ya da tam bir insan!

 

[Amerika Birleşik Devletleri, Haberler] “Dolar hafta sonu yine düşüşte. Dolar 96 seviyesindeyken, Dow Jones Hisseleri 105 puan artıyı gördü ve yükselmeye devam ediyor. Enflasyon %0.8 çıkıyor, bunun gerçek olmasına imkan yok. Eğer hükümet bu konuda ayrıntılı bir rapor verseydi, gerileme durumunda olduğumuzu bilirdik. Piyasalarda %50-60 civarında düşüş olacağını düşünüyoruz. Karamsar konuşmaktan nefret ederim ama zaman iyimser ya da kötümser olma zamanı değil, gerçekçi olma zamanıdır. Bütün sistemimiz kredilerin gelişmesi üstüne kurulu. Ekonominin devamlı büyümesi için kredi oranlarının her yıl yükselmesi gerekli. Konjenktür gerilemesinde ekonomi küçülür ve bu devam ederse basamak basamak küçülme devam eder. Mühim olan ne kadar dolarınız olduğu değil, doların değerinin ne olduğu ve onunla ne satın alabildiğinizdir. Ve dolar ekonomideki kötü gidiş, büyüyen ticaret açığımız sebebiyle her geçen gün değer kaybetmeye devam ediyor. Yetersiz iç manifaktürümüz ve yetersiz iç tasarrufumuz yüzünden doların yapacağı tek şey var. O da batmaktır. Finansal bir krizle karşı karşıyayız. Senelik performans açığımız 600 milyar Dolar’ın üstünde. Dış borç 3 Trilyon Dolar’ın üstünde. Yabancıların devlet hazinesindeki payı 1.4 trilyon dolar. Harcama yapmak için her iş günü sermaye sahiplerinden 3 Milyar Dolar borç almamız gerekiyor. Açığımız her yıl 600 Milyar Dolar’ın üstünde ve bu maskaralığı durdurmak için biz daha fazla para basıyoruz. Bununda bir sınırı var ve ben sınırı aşmaktan endişeliyim.

[Kongre Üyesi: Ron Paul M.D. 17 Eylül 2005]

 

[Amerika Birleşik Devletleri Breaking News, Haberler] Dışarıda bir dolar krizi var ve insanların parası çalınıyor. Para biriktirmiş insanlar göz göre göre soyulacaklar.

 

Şeyh İmran Hüseyin’in Vaazı: “Deccal 1 ay kadar ömür süreceği yere gitti. Amerika Dünya’ya uzun süre hükmeden Britanya’nın yerine geçti. Ve Amerikan Doları uluslar arası para birimi olarak tanıtıldı. Ve şimdi Amerika gücünü İsrail’e devrediyor. Dünya’nın Egemen ülkesi İsrail olacak. Peki, yeni para birimi ne olacak? Cevap: Amerikan Doları batırılacak, beraberinde bütün dünya para birimlerini de götürecek. Sonra kâğıt paranın yüzünü görmeyeceksiniz. Sonra yeni para birimi ne olacak? İsrail dünyayı hangi para birimiyle köleleştirecek? Amerika’nın Dolar’ı kullandığı şekilde mi? Cevap: İsrail göremeyeceğin bir para birimi kullanacak. Dokunamazsın. Elektronik para olacak. Garip olan, tehlikenin elektronik para olması ve bunun dünya çapındaki bankacılarca kontrol edilmesi. Ve bankacılık sistemini Yahudiler elinde tutuyor. Bu asılsız bir iddia değil! Bu asla yalandan bir suçlama değil! Gerçek bu! İsrail’in büyük bir savaş planlıyor! MOSSAD ve CIA 11 Eylül saldırılarının suçunu Müslümanlara attıklarından beri hazırlanıyor. Onlar bunun yalan olduğunu biliyor, korkunç bir yalan olduğunu biliyorlar!”

 

Bizler şuan bile elektronik para kullanıyoruz. Çünkü çoğumuz birikimlerini paraya hiç dokunmadan kullanıyor. Uyumla dijital sayıları takip ediyoruz. Kredi kartları, bankamatik kartları kullanılıyor. Günümüz parası, geçmişteki gibi altın ve gümüşle kıyaslanmıyor. Faiz ve değeri geçici aldatma üzerine kurulu. Ve bu sebeple bugün tanık oldukların, sadece başlangıç! Bizi bekleyen ekonomik çöküntülerin ilk aşamasıdır!

 

Ulusal Bankaların sahipleri Masonlar/Siyonistler/Satanistler/İlluminatilerdir. Ve bu çöküş önceden planlanmıştır.

 

Bilgisayarı nasıl kullanacağınızı bildiğimiz halde, çoğumuz toprağın nasıl işlendiğini bilmiyoruz! Yemek sipariş etmesini bildiğimiz halde, çoğumuz sebze yetiştirmeyi bilmiyoruz! Çocuklarımız oyunlar konusunda uzman! Peki, onlara yaşamın temellerini, bizi yaratanı öğretebildik mi? Biz doğal yaşamdan uzaklaştık ve biz makinelere dönüştürüldük. Mekanizmanın bir parçası olduk.

 

[Şeytanın Avukatı Filminde Şeytan ne diyordu?] “Şimdi buradayım ve geri döndüm. Her şey yeni başlıyor. 20. yüzyıl benim yüzyılım olacak, sadece benim. Her saniyesi benim olacak, her saniyesi. Benim. Başlıyor. Şimdi benim zamanım.”

 

Kıyametin kopmasına bir gün kalmış olsa, ALLAH[c.c.] o günü uzatır ve ehl-i beytimden Mehdi’yi gönderir.

[Sünen-i Tirmizi 4/92; Sünen-i Ebu Davud, 5/92; Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Muntazar, 10; El-Kavlu-l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 27; Ölüm-Kıyamet -Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, sayfa 437]

 

Hz. Mehdi Aleyhisselam 12 İmam’ın sonuncusu ve ALLAH’ın halifesidir.

HALİFETULLAH!

 

Mehdi tıpkı Zülkarneyn ve Süleyman Aleyhisselam gibi dünyaya hükmedecektir.

[El Kavlul Muhtasar Fi Alamatil Mehdiy-il Muntazar, sayfa 29]

 

Mehdi bütün dünyaya malik olacaktır.

[Kitab-ul Burhan fi-Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, sayfa 10]

 

Mehdi doğu ile batı arasındaki her yeri fetheder.

[El Kavlu’l Muhtasar Fi Alamat-il Mehdiyy-il Muntazar, sayfa 56]

 

Mehdi Aleyhisselam kimsenin bilemediği gizli bir duruma kılavuzlandığı için kendisine Mehdi denilmiştir.

[Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, sayfa 77]

 

Kab'dan rivayet edildi ki: Mehdi Aleyhisselam, kimsenin bilemediği gizli bir gücün sahibi olduğu için kendisine Mehdi denilmiştir.

[Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman]

 

ALLAH Mehdi Aleyhisselam’a o kadar güç verecek ki, zulmü ve zulmedenleri ortadan kaldıracak, İslam’ı hâkim kılacak, İslam'ı ihya edecek, önemsenemez bir hale geldikten sonra İslam’a tekrar kıymet kazandıracak. İslam’ı, Resulullah Aleyhisselatu Vesselam’ın zamanında olduğu gibi aynen uygulayacak.

[Muhyiddin Arabi el-Endülüsu, Futuhat-ül Mekkiye, Bab 66, Kıyamet Alametleri, sayfa 186]

 

Mehdi Aleyhisselam kimin soyundan gelmektedir?

İbrahim Aleyhisselam’ın kanından gelmektedir! İshak Aleyhisselam ve İsmail Aleyhisselam’ın soyundan gelmektedir.  İshak Aleyhisselam soyundan gelen peygamberler Yakup Aleyhisselam, Yusuf Aleyhisselam, Musa Aleyhisselam,  Harun Aleyhisselam, Davud Aleyhisselam, Süleyman Aleyhisselam ve İsa Aleyhisselam’dır.

İsmail Aleyhisselam’ın soyundan, Hz. Muhammed Aleyhisselatu Vesselam gelmiştir.

 

İmam Mehdi’yi özel kılan şey nedir? Mehdi Aleyhisselam İbrahim Aleyhisselam, İshak Aleyhisselam, İsmail Aleyhisselam, Yakup Aleyhisselam, Yusuf Aleyhisselam, Musa Aleyhisselam, Harun Aleyhisselam, Davud Aleyhisselam, Süleyman Aleyhisselam, İsa Aleyhisselam ve Resulullah Aleyhisselatu Vesselam’ın soyundandır.

 

Peki, günümüzde Mehdi Aleyhisselam biliniyor mu?

 

İnsanların ümitsiz olduğu ve “Mehdi yokmuş” dediği bir sırada ALLAH [c.c.] Mehdi Aleyhisselam’ı gönderir.

[Ali Bin Husameddin el-Muttaki, Kitab-ul Burhan fi-Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, sayfa 55]

 

Aşırı Hıristiyanlar Deccalın “İmam Mehdi” olduğunu sanıyorlar.

Aşırı Yahudiler Deccalın “İmam Mehdi” olduğunu sanıyorlar.

Aşırı Sünniler Deccalın “Şii İmam Mehdi” olduğunu sanıyorlar. [Türkiye haricindeki diğer ülkelerdeki Sünniler böyle sanmaktadır.]

Aşırı Şiiler Deccalın “Sünni İmam Mehdi” olduğunu sanıyorlar.

 

Peki, Gerçek Deccal nedir?

 

Hiç şüphe yok, Deccal çıkacaktır. Onun sol gözü kördür. Ve üzerinde beyaz bir ben vardır. Gözsüzleri ve hastaları iyi eder. Ölüleri diriltir. Ve "ben rabbinizim" der. Kim onu tasdik ederse Deccal fitnesine düştü.

[Ravi: Hz. Sumre Radıyallahu Anh, Ramuz El Ehadis/Ahmed Ziyâüddin Gümüşhanevî, Sayfa 97]

 

Deccal, ilah olduğunu söyler.

[İ.Ebi Şeybe]

 

Âdem Aleyhisselam’dan, Kıyamete kadar Deccaldan büyük fitne yoktur.

[Müslim]

 

Deccal, bir kimseyi öldürüp diriltecektir.

[Buhari, Müslim]

 

Hz. Huzeyfe Radıyallahu Anh anlatıyor: "Resulullah Aleyhissalâtu Vesselâm buyurdular ki:

"Deccal çıktığı vakit beraberinde su ve ateş vardır. Ancak halkın ateş olarak gördüğü tatlı sudur;  halkın su olarak gördüğü ise yakıcı bir ateştir. Sizden kim o güne ererse, halkın ateş olarak gördüğüne düşmeyi kabul etsin. Çünkü o, tatlı soğuk sudur."

[Buhârî, Fiten 26, Enbiya 50; Müslim, Fiten 105, (2935); Ebu Davud, Melahim 14, (4315). İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 14/296.]

 

İbnu Ömer Radıyallahu Anh anlatıyor: "Resulullah Aleyhissalâtu Vesselâm Veda haccı sırasında (bir ara): "Halk susup dinlesin!" buyurdular. Sonra Allah'a hamd ve senada bulunup, arkadan Mesih ve Deccal'den uzun uzun söz ettiler ve buyurdular ki:

"Allah'ın gönderdiği her peygamber, ümmetini Deccala karşı uyardı. Nuh Aleyhisselam ümmetini Deccala karşı uyardı, Nuh Aleyhisselam’dan sonra gelen peygamberler de kendi ümmetlerini Deccala karşı uyarmıştı. Deccal sizin aranızda çıkacak. Deccalın hali sizden gizli kalmayacak. Rabbinizin tek gözlü olmadığı size kapalı değildir. Deccal ise sağ gözü kör birisidir. Deccalın gözü, sanki (salkımdan) dışarı fırlamış bir üzüm tanesi gibidir. [İki gözünün arasında kefere yani kâfir yazılmış olacaktır. Bunu her Müslüman okuyacaktır]."

[Buhârî, Fiten 27; Müslim, Fiten 100-103. (169)-(2933). İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 14/298.]

 

Şa'bî'nin, Fatıma Bintu Kays Radıyallahu Anhâ'dan nakline göre Fatıma şöyle  anlatmıştır: "Resulullah Aleyhissalâtu Vesselâm buyurdular ki: "Temîmu'd-Dari Hıristiyan bir kimse idi. Gelip biat etti ve Müslüman oldu. O, benim Mesih Deccal'dan anlattığıma uygun olan bir rivayette bulundu. Bana anlattığına göre, Temim, bir gemiye binip denize açılmıştır. Yanında Lahm ve Cüzam kabilelerinden otuz kişi vardı. (Hava şartları iyi olmadığı için) onlarla denizin dalgaları bir ay kadar oynadı. Sonunda güneşin battığı esnada denizde bir adaya yanaştılar. Geminin kayıklarına binerek adaya çıktılar. Derken karşılarına çok tüylü kıllı bir hayvan çıktı. Bunlar, tüylerinin çokluğundan hayvanın baş tarafı neresi, arka tarafı neresi anlayamadılar. [Şaşkın şaşkın]:

"Sen necisin,  neyin nesisin?" dediler. O cevap verdi:

"Ben cessâseyim!"

"Cessâse nedir?"  denildi.

"Ey cemaat! Şu manastıra kadar gelin! İçinde bir adam var, o sizin haberinizi istemektedir!" dedi. O, bir adamdan söz edince, biz onun bir şeytan olmasından korktuk. Hemen koşarak manastıra girdik. İçeride bir adam vardı; yaratılanlar arasında gördüklerimizin en irisiydi ve elleri boynuna, dizlerinden topuklarına demirle sıkı şekilde bağlanmıştı.

"Vah sana! Kimsin sen?"

"Benim haberimi alabilmişsiniz. Şimdi siz kimsinizi? Bana söyleyin!" dedi. Arkadaşlarım:

"Biz bir grup Arabız. Bir gemideydik, denizin coşkun bir anına rastladık. Dalgalar bizi bir ay oynatıp oyaladı. Sonra şu adaya yaklaştık, sandallara binip adaya çıktık. Tüylü ve çok kıllı bir hayvanla karşılaştık. Tüyünün çokluğundan başı ne taraf, arkası ne taraf anlayamadık. "Vah sana, nesin sen?" dedik.

"Ben cessâseyim!" dedi. Biz: "Cessâse de ne?" dedik.

"Manastırdaki şu adama gelin, o sizin haberinize pek isteklidir!"  dedi. Biz de koşarak sana geldik. Biz onun bir şeytan olmadığından emin olmadığımız için korktuk" dedik. Adam:

"Bana Beysan hurmalığından haber verin!" dedi. Biz:

"Onun neyinden haber soruyorsun?" dedik.

"Ben onun ağacından soruyorum, meyve veriyor mu?" dedi.

"Evet!" dedik.

"Öyleyse meyve vermeme zamanı yakındır!" dedi.

"Bana Taberiya gölünden haber verin!" dedi.

"Onun nesinden haber istiyorsun?" dedik.

"Onun suyunun çekilmesi yakındır!" dedi.

"Bana Zuğer gözesinden haber verin!" dedi.

"Sen onun neyinden haber istiyorsun?" dedik.

"Gözede su var mıdır? Orada su var mıdır?" dedi.

"Evet, onun çok suyu vardır! Sahipleri onun suyu ile ziraat yapıyorlar!" dedik.

"Ümmilerin peygamberlerinden bana haber verin. O ne yaptı?" dedi.

"O Mekke'den çıkıp Yesrib'e (Medine'ye) yerleşti" dedik.

"Araplar O'nu öldürmeye çalıştı mı?" dedi. Biz:

"Evet!" dedik.

"Onlara karşı ne yaptı?" dedi. Biz de, (onu öldürmek için) peşine düşen Araplara üstünlük sağladığını, Arapların kendisine itaat ettiklerini haber verdik. (O da bize):

"Bu, onların itaat etmeleri, kendileri için daha hayırlıdır. Ben şimdi size kendimi tanıtayım: Ben Mesih Deccal'ım. Çıkış için bana izin verilme zamanı yakındır. O zaman çıkıp yeryüzünde dolaşacağım. Kırk gün içinde uğramadığım karye (köy) kalmayacak. Sonra Resulullah Aleyhissalâtu Vesselâm çubuğuyla minbere dürterek:

"Bu Taybe'dir! Bu Taybe'dir! Bu Taybe'dir! Ben bunu size anlattım değil mi?" buyurdular. Halk da: "Evet!" diye karşılık verdi. Bunun üzerine Aleyhissalâtu Vesselâm:

"Mesih Deccal Şam denizinde veya Yemen denizindedir. Evet, Deccal doğu tarafından zuhur edecektir. Deccal doğu tarafından zuhur edecektir!" buyurdu ve eliyle doğu tarafına işaret etti."

[Müslim, Fiten 119, (2942); Ebu Davud, Melahim 15, (4325, 4326); Tirmizî, Fiten 66, (2254); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 14/290-292.]

 

AÇIKLAMA:

 

1- Deccal, kelime olarak örtmek manasına gelen bir asıldan gelir.  Yalancıya deccal denmiştir. Çünkü batılıyla hakkı örter.

2- Bu hadis, rivayetin baş kısmından da anlaşılacağı üzere, Resulullah Aleyhissalâtu Vesselâm'ın Temîmu'd-Dâri'den rivayet ettiği bir haberdir.

3- Hadiste geçen bazı yer isimleri var: Beysan hurmalığı diye çevirdiğimiz Nahlu Beysan, Şam'da bir yerin adıdır. Zügar gözesi (Ayn-u Zugar) da yine Şam yakınlarında bir yer adıdır. Taybe, Medine'nin isimlerindendir. Medine'ye cahiliye devrinde Yesrîb dendiğini, daha sonra peygamber şehri manasına Medinetu Resulullah'dan kısaltılarak Medine dendiğini belirtelim. Taybe yerine, Tâbe de denir. Güzel koku demek olan tib'den gelir. Medine'nin toprağı güzel koktuğu için Tâbe denmiş olduğu söylenir. Taybe kelimesinin maddî manevî pisliklerden temiz manasını taşıdığı da söylenmiştir.

4- Hadisteki Şam kelimesi, daha ziyade Suriye bölgesinin ismidir. Tarsus, Maraş, Antakya gibi Türkiye’de ki şehirler de Şam'a dâhildir. Şam denizi ile Yemen denizi tabirlerinin, iki ayrı denizi değil, aynı denizin Yemen tarafını ve Şam tarafını ifade ettiği söylenmiştir. Bu, Kızıl Deniz'dir. Zira her iki tarafla da irtibatı var.

[İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 14/293.]

 

Masonların/Siyonistlerin/Satanistlerin/İlluminatinin oyunlarıyla Mehdi insanlar tarafından bilinmiyor ya da Deccal olarak biliniyor. Mehdi hiçbir zaman Mesih ya da Hıristiyan olduğunu söylemeyecek.

 

Kiliselerdeki resimler, İsa Aleyhisselam’a ait değil! Kiliseler Hıristiyanları kandırdı!

 

Kiliselerdeki İsa Aleyhisselam’ın resmiymiş gibi gösterilen resimlerin arkasında hep güneş vardır! Bu Pagan sembolü güneşe tapmaktır!

 

Taht İsrail’den başka bir yerde kurulmadı. Ve Deccal dünyaya hükmetmek için; bu Dünya’nın bozuk liderleri tarafından kabul edilecektir. Birçok yanlış Mehdi beyanları olacak. Ama Deccal hiçbiri olmayacak.

 

Masonlar/Siyonistler/Satanistler/İlluminati kendilerini nasıl göstermeye çalışır? Masonlara/Siyonistlere/Satanistlere/İlluminatiye göre yaptıkları hızlı ve barışçıl İsrail çözümüdür. Yüzyıllar öncesi gibi insanlar bir arada olabilir.1948 den önce İsrail’de yaşayan hahamları gösterirler. Bu hahamların Müslümanlarla nasıl yaşadıklarını anlatırlar. Birbirlerinin çocuklarına baktıklarını anlatırlar. Puryomki’ye nasıl geldiklerini ve kadınların nasıl Puryomki’ye gittiklerini anlatırlar. Müslüman çocuklara baktıklarını iddia ederler. Müslümanların hayatlarındaki en değerli şeyleri olan çocuklarını onlara emanet ettiklerini iddia ederler. Bütün her şey Masonik/Siyonist/Satanist/İlluminatist bir KOMPLO!

 

Deccalın gelişine hazırlandıkları sırada insanları kışkırtmak için Siyonistlerin oyunu:

“Böl, Parçala ve Yönet!”

 

Aşırılık için çalışıyorlar, şu an dünyada bulunan bütün mezhepler ve tarikatlar için geçerli!

 

Masonlar/Siyonistler/Satanistler/İlluminatiler uyum içerisindeler ve bugün karşımızda ki tüm sorunların sebebi onlar. Onlar küçükken gelip büyük oldular! Dünyanın %1’inden azı zenginliği elinde tutuyor. Bu %1’in Siyonistlerin amaçlarını desteklemesi ve Deccalın tahtı için çalışması tesadüf değil!

 

Ulusal bankaları kurdular ve lanetlenmiş faize bağlı banka sistemlerini kurdular.

 

Faiz yiyene, yedirene, faiz senedi yazana, bu senede şahit olana kıyamet gününde Muhammed Aleyhisselatu Vesselam dilinden lanet edilmiştir.

[Ravi: Hz. İbn-i Mesud Raduyallahü Anh, Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi]

 

İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelir ki, faiz yemeyen adam kalmaz. Onu yemese bile kendisine tozu isabet eder.

[Ravi: Hz. Ebu Hureyre Radıyallahu Anh, Ramuz El E-Hadis/Ahmed Ziyâüddin Gümüşhanevî, Sayfa 141]

 

Faiz yiyenin hürmeti yoktur. Onun malında bereket yoktur.

[Ravi: Hz. İbni Abbas Radıyallahu Anh, Ramuz El E-Hadis/Ahmed Ziyâüddin Gümüşhanevî, Sayfa 267]

 

Allah, faiz yiyene, yedirene, faiz senedi yazana ve zekâtı vermeyene de lanet etsin.

[Ravi: Hz. Ali Radıyallahu Anh, Ramuz El E-Hadis/Ahmed Ziyâüddin Gümüşhanevî, Sayfa 347]

 

Kıyamet alametlerindendir; şüphenin açık olması ve açıkça faiz yenmesi.

[Ravi: Hz. İbni Mes'ud Radıyallahu Anh, Ramuz El E-Hadis/Ahmed Ziyâüddin Gümüşhanevî, Sayfa 448]

 

705. (2273) (6692)- Hz. Ebu Hureyre Radıyallahu Anh anlatıyor: "Resûlullah Aleyhissalâtu Vesselâm buyurdular ki: "Miraç gecesi, bir kavme uğradım ki, karınları evler gibi iri idi. Bu karınların içi yılanlarla dolu idi ve yılanlar dışarıdan gözüküyorlardı. Ben: "Ey Cebrail bunlar kimlerdir?"diye sordum. "Bunlar faiz yiyenler!" dedi."

[İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 17/260]

 

706. (2274) (6693)- Hz. Ebu Hureyre Radıyallahu Anh anlatıyor: "Resûlullah Aleyhissalâtu Vesselâm buyurdular ki: "Faiz yetmiş çeşit günaha sebeptir. En hafifi kişinin anasıyla zina yapması gibidir."

[İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 17/260]

 

Yeni Dünya Düzeni’nin Global hâkimiyeti İsrail’den yönetiliyor. İsrail dünyanın en güçlü Nükleer cephaneliğine sahiptir.

 

İsrail’de yeni bir elit komando tugayı kurulmuştur! Adı çok fazla şok edici bir kısaltma olmuştur.

Kfir Brigade[Kfir Tugayı]

 

Sözde Müslüman liderler Filistin’in kurtulması için yapmaları gerekenleri yapmıyorlar! Sözde Müslüman liderler petrolden kazandıkları milyarlarca doları adi dünya için kullanıyorlar!

 

Masonlar/Siyonistler/Satanistler/İlluminatiler ateist değil! Masonlar/Siyonistler/Satanistler/İlluminatiler şeytana tapıyorlar ve Deccalın gelişi için hazırlanıyorlar. Masonlar/Siyonistler/Satanistler/İlluminatiler şeytana hizmet etmekten ve şeytanın namını dünyaya yaymaktan gurur duyarlar.

 

Bismillahirrahmanirrahıym. Ant olsun ki şeytan, insanlar hakkındaki iddiasını gerçekleştirdi. Müminlerden bir grup hariç, hepsi şeytana uydular. Aslında şeytanın insanlar arasında hiçbir nüfusu yoktu. Fakat biz, ahirete iman edenle ondan şüphe edeni ayırt etmek için şeytana bu fırsatı verdik. Her şey, senin Rabbinin gözetimi altındadır. Sadakallahül-Azıym.

[Sebe Suresi, 20, 21. ayetler]

 

George W. Bush Amerika Birleşik Devletleri başkanıyken, 11 Eylül 2001 saldırından sonra ne diyordu?  “Şimdi karar verin, ya bizimlesiniz ya da teröristsiniz!” Peki, bunu nasıl yapabilirler? Ellerinde olan medya ve basın sayesinde.

 

[Masonların içine giren ve onların ayinlerine katılan Roger J. Morneau anlatıyor]

“Rahip bize: “Biz ruhlara taparız, şeytana ve cinlerine taparız. İsa Aleyhisselam’ın tekrar dünyaya gönderilip Deccalı öldüreceğine inananlar satılmışlardır” dedi. [Masonların içine giren ve onların ayinlerine katılan Roger J. Morneau]

 

Zulümle dolu olan dünya, Mehdi Aleyhisselam geldikten sonra adaletle dolup taşacaktır.

[Beklenen Mehdinin Alametleri//El-Kavlu’l Muhatasar fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar]

 

Mehdi Aleyhisselam muhtelif depremlerin olacağı bir dönemde gönderilecektir.

[Beklenen Mehdinin Alametleri//El-Kavlu’l Muhatasar fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar]

 

Mehdi Aleyhisselam, insanlar ALLAH’a dönünceye kadar mücadelesine devam edecektir.

[Beklenen Mehdinin Alametleri//El-Kavlu’l Muhatasar fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar]

 

Aleyhisselatu Vesselam Efendimiz ‘Horasan tarafından bayraklar çıktığını gördüğünüzde, kar üzerinde sürünerek de olsa, o bayraklara katılınız, zira içlerinde Allahın halifesi Hz. Mehdi vardır.’ buyurmaktadır.

[Beklenen Mehdinin Alametleri//El-Kavlu’l Muhatasar fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar]

 

Huzeyfe’den gelen bir başka rivayet ise şöyledir: ‘Mehdi Aleyhisselam’ın ordusu, Rum kalelerini tekbirlerle fethederler. İstanbul’u fetheder ve bu arada 400 bin kâfiri de öldürürler. Altından ve çok çeşitli mücevherattan oluşan hazineleri çıkarıp mescitleri de inşa ederler. Burada bir sene kaldıktan sonra başka bir beldeye geçerek, o beldenin de hazinelerini çıkarırlar. O anda birisi ‘Deccal Şam’da çıkmış ve bütün çoluk çocuğunuzu elde etmiş’ şeklinde bağırır. ‘Hemen geriye dönerler, bir de bakarlar ki, yalandır. Sonra onlar, bin adet olan bineklerini hazırlayıp, aralarında Doğu ehli, Şam ve Hicaz ehliyle birlikte İstanbul ve çevresine gitmek üzere yola çıkarlar. Bir tekbirle o beldenin duvarları yıkılır ve bu ikinci defa da 600 bin kâfiri öldürürler’.

[Beklenen Mehdinin Alametleri//El-Kavlu’l Muhatasar fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar]

 

Mehdi Aleyhisselam aynen Zülkarneyn ve Süleyman Aleyhisselam gibi, bütün dünyaya hükmedecektir.

[Beklenen Mehdinin Alametleri//El-Kavlu’l Muhatasar fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar]

 

Mehdi Aleyhisselam içkiyi helal kılan toplulukları yok edecektir.

[Beklenen Mehdinin Alametleri//El-Kavlu’l Muhatasar fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar]

 

Mehdi Aleyhisselam İstanbul’u 4 tekbirle fethedecek ve burada 600 bin kişiyi yok edip Beytül Mukaddes’in hazinelerini, Tabut-u Sekine’yi [Hz. Davud Aleyhisselam’a ait, içinde mukaddes emanetlerin bulunduğu tabut.] , Ben-i İsrail sofrası ile levhaların madenlerini [Hz. Musa Aleyhisselam’a gelen, on emrin üzerine yazıldığı gerçek Tevrat levhaları.] Hz. Âdem Aleyhisselam’ın cübbesini, Hz. Süleyman Aleyhisselam’ın asasını ve Allah’ın Ben-i İsrail’e gönderdiği süt kadar beyaz olan eldivenleri çıkaracaktır.

 [Beklenen Mehdinin Alametleri//El-Kavlu’l Muhatasar fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar]

 

Sonra Allah [c.c.], insanları darmadağın edecek olan bir yağmuru semadan boşaltacaktır. İnsanlar o hale gelecekler ki, eğer savaşsalar tilkiler bile onlara galip gelecektir.

[Beklenen Mehdinin Alametleri//El-Kavlu’l Muhatasar fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar]

 

Mehdi Aleyhisselam, bütün haramların helal sayıldığı, büyük bir fitneden sonra çıkacaktır.

[Beklenen Mehdinin Alametleri//El-Kavlu’l Muhatasar fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar]

 

Allah [c.c.] Mehdi Aleyhisselam’ı 3 bin melekle destekleyecektir.

[Beklenen Mehdinin Alametleri//El-Kavlu’l Muhatasar fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar]

 

Mehdi Aleyhisselam’ın işi zulüm ve kötülük değildir.

[Beklenen Mehdinin Alametleri//El-Kavlu’l Muhatasar fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar]

 

Mehdi Aleyhisselam’ın zuhurundan önce her 6 kişiden 5 kişinin öleceği fitneler görülecektir.

[Beklenen Mehdinin Alametleri//El-Kavlu’l Muhatasar fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar]

 

Mehdi Aleyhisselam şeytanı öldürecektir.

[Beklenen Mehdinin Alametleri//El-Kavlu’l Muhatasar fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar]

 

Ya Rasulullah; bir gün Kâbe’de namaz kılarken, müşrikler gelip üstüne deve işkembesi atmışları. Sen secdede öylece kalmıştın da, onlar katıla katıla gülüyorlar, düşmemek için birbirlerine yaslanıyorlardı. O anda Mekke sokaklarında kızın, anamız Fatıma koşa koşa gelmiş, sen ona “Ağlama! ALLAH babanı zayi etmeyecek kızım” demiş, onu teselli etmiştin. O terbiyesizliği yapanlara beddua etmemiş, kötü söz söylememiş, onların gıybetini hiç ama hiç yapmamıştın. Bugün Avrupada 1400 yıl önceki zihniyet hortladı! O gün senin üstüne deve işkembesi atanlardan farklı olarak, gazete köşelerinde çamur atıyorlar. Biz kendini Müslüman sanan kâfirlerse susuyoruz!

 

Ya Rasulullah; bir gün Taif’e gitmiştin. Onları Hakk’a çağırmak için. Fakat onlar seni aşağılamışlar, tükürmüşler, yuhalamışlardı. Bunlar yetmezmiş gibi çocuklarına da taşlatmışlardı. Hz. Zeyd gelen taşların önüne geçiyordu sana isabet etmesin diye. Sonra bir köşede oturmuştun kan revan içinde. ALLAH Cebrail Aleyhisselam’ı gönderip; “Habibim iste, şu dağı Taif’in tepesine indireyim” buyurmuştu. O ne merhametti ki sen “Belki bir gün içlerinden Müslüman çıkar” diyerek bunu istememiş ve onlara da dua etmiştin. 6900 yıl boyunca büyük çoğunluğu bir tek ALLAH’a iman eden bir ecdadın torunlarını, bizleri kâfir ettiler! Bizleri dinden, imandan ettiler. Bizleri putperest ettiler Ya Rasulullah.

 

Ya Resulallah! Uhud'daydın. Mübarek dişin kırılmış, miğferinin telleri mübarek yanağını kanatmıştı. Sen o kanları yüzüne, kollarına sürüyordun. Zira “peygamberinin kanı toprağa düşerse ALLAH o topluluğu helak eder” diye; ALLAH’ın kati emri vardı. Sen helak olmasınlar diye o kanları vücuduna sürüyor ve “Bilmiyorlar ya Rab, bilselerdi yapmazlardı” diyordun. Bugün bizim âlim dediğimiz sahtekârlar “Bu zamanda islamiyeti tam olarak yaşayabilmek için evden dışarı çıkmamak lazım diyerek; yaşamak için islamdan, dinden, imandan vazgeçin” diyorlar Ya Rasulullah.

 

Ya Resulallah! Öyle bir ashaba sahiptin ki, “Onlar birer yıldızdılar” derdin sen! Korku nedir bilmeyen, merhametin buluştuğu kavşaktı ashabın! Seni öyle seviyorlardı ki, ya zaferle döneceklerdi ya da şehitler tahtına yükseleceklerdi.  Talha b. Ubeydullah savaşta can havliyle çarpışırken bir ara sendeledi ve Ebubekir Sıddık geliverince yardıma ilk “Sana bişey olup olmadığını” soruyordu.

 

Ya Resulallah! Musab b. Umeyr o kadar çok benziyordu ki sana; Uhud’ta müşrik ordusundan İbn-i Kamia Seni şehit etmeye gelirken Mus’ab b. Umeyr onun karşısına çıkıyordu! İbn-i Kamia Musab b. Ümeyr’in sağ kolunu kestiğinde, Musab b. Umeyr “Elhamdülillah! Resulullah’ın sağ kolu kurtuldu!” diyordu! İbn-i Kamia daha sonra Musab b. Umeyr’in sol kolunu kesiyordu. Musab b. Umeyr “Elhamdülillah! Resulullah’ın kolu kurtuldu” diyordu! Kolları kesilen Musab b. Umeyr sana siper ediyordu kendini! İbn-i Kamia son bir darbeyle Musab b. Umeyr’in kafasını kesiyordu! Musab B. Umeyr seni korumak için en son, seni korumak için kalan başını da uzatıyor ve senin yolunun uğruna şehit oluyordu. Şehit olduğunda mübarek başı utançtan toprağa gömülü haldeydi. Zira o seni koruyamadığının mahcubiyetini taşıyordu! Musab b. Umeyr sana o kadar çok benziyordu ki; müşrikler onu şehit edince seni şehit ettiklerini zannediyorlardı! Musab b. Umeyr’in şehit edildiğini gören ashabın senin şehit edildiğini sanarak bu acıyla duraksıyordu. Enes b. Nad bu acıyla duraksayan ashabına dönüp “Ne bekliyorsunuz daha? Allah’ın Resulü öldüyse biz niye yaşıyoruz!” diyordu.

 

Bizler İslam’a sahip çıkamadık! Bizler Müslüman olamadık! Bizleri sözde Müslümanlıkla oyaladılar! Bizleri Müslümanlara zulmetmek için kullandıkları birer kukla haline getirdiler! Bizleri dinden imandan ettiler! Bizleri kâfir ettiler, bizleri putperest ettiler Ya Rasulullah!

 

Hamd olsun Ya Rabbi! Hamd olsun! Biz kâfirleri, biz putperestleri, biz dinsizleri, biz şeytan perestleri, biz şehvetperestleri, nefslerine kul köle olan bizleri; yakacak olduğun; dünya ateşinden 70 kat üstün kıldığın cehennem ateşini yarattığın için, binlerce, milyonlarca hamd olsun Ya Rabbi! İzzetine, celaline şükürler olsun Ya Rabbi!

 

Hamd olsun Ya Rabbi! Hamd olsun! Biz Kemalist putperestlere, putuna saygı gösterene saygı gösterenlere, Hicret’ten sonra islamiyetten dönen bizlere, susadığımız zaman, başımızdan aşağı dökülecek kaynar suların eritecek olduğu organlarımızın irin halini içirteceğin için hamd olsun Ya Rabbi! İzzetine, celaline binlerce, milyonlarca hamd olsun Ya Rabbi!

 

Hamd olsun Ya Rabbi! Hamd olsun! Kuran’a küfretmek için resim çektiren bizlere, Mustafa Kemal’in resimleri bulunan paraları kullanan bizlere, Kuran’a küfretmek için televizyon izleyen bizlere; cehennemde acıktığımız zaman yedirilmek için; bir tanesi bile dünyaya düşmüş olsa; bütün dünyayı kokusundan zehirleyecek olan zakkumu yarattığın için şükürler olsun Ya Rabbi! İzzetine, celaline binlerce, milyonlarca hamd olsun Ya Rabbi! Hamd olsun!

 

 

 

 

 

Çok kan akacak ulan! Çok kan akacak! Sadece müslümanlara zulmeden Yahudilerin, Hıristiyanların, Siyonistlerin kanı değil, Siyonistlerin ekonomilerini güçlendirmek için, Siyonistlerin emellerine ulaşmak için, Siyonistlerin kölesi haline gelen bu Dünya’da çok kan akacak! Kuran’a küfretmek için resim çektiren, Kuran’a küfretmek için televizyon izleyen, 7 gün 24 saat her yerde şeytanın ezanını dinleyen bu Dünya’da çok kan akacak ulan! Marx’a, Lenin’e, Stalin’e, Firavun’a, Mustafa Kemal’e tapan bu putperest Dünya’da çok kan akacak! Yaptığı herşeyde küfrettiği halde, üstüne müslümanlık iddiasında bulunanların olduğu bu Dünya’da çok kan akacak! Toprak kâfir kanıyla sulanacak! Kâfir kanına doyacak! Ortalık kan gölüne dönecek ulan!

 

Ey Masonlar! Ey Siyonistler! Ey Satanistler! Ey İlluminatiler! Ey Siyonistlerin köleleri!

Ey Kâfirler! Ey kendini Müslüman zannedenler! Katiller! Tecavüzcüler! ALLAH’a yemin olsun! Gelen savaşta daha önce hiç görmediğiniz bir güçle karşılaşacaksınız!

 

 

Bu belki bir vasiyettir!

Belki bir nasihattir!

Belki yeni bir başlangıçtır!

Belki vuslat yolunda atılan ilk adımdır!

 

HÜKÜM ALLAH’INDIR EY LANETLENMİŞLER!

 

 

 

 

 

 

 

.:!ALLAHU AKBAR!:.

*********************************************************************************************

 

Bu bir İslam Cihad Fermanıdır!

***********

Cemâziyelâhir 1431-Mayıs 2010

***********


Bugün 7 ziyaretçi (12 klik) kişi burdaydı!
en masum zamanlarımızda sirayet ettin değil mi kanımıza şeytan.. çocukluğumuzda; en büyük düşmanın olan sevgimizden korkundan.. Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol